YOKSUL DİREKSİYON

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uzun zamandır dikkatimi çeken bir durum var: Urfa yerel basınında yayımlanan trafik kazası haberlerini incelediğinizde, kazaya karışan araçlar arasında belirli araba  modellerini sıkça görürsünüz. İstatistiklere ihtiyaç duymadan, görsel bir tarama yapmanız bile yeterli: Kazaların çoğunda “yeter yakamı bırakın” diyen ya bir Broadway, ya Toros, ya eski bir Şahin-Doğan ya da Renault 19 görme olasılığınız yüksektir.

Bu araçlar bazen düz yolda takla atmış, bazen şarampole uçmuş, bazen de zincirleme kazaya karışmıştır. Peki, bu durumun sebebi ne? Kazalarda araba mı suçlu, yoksa bu araçları kullanan şoförlerde mi bir sıkıntı var?

Eski araçları kullanan şoförler hakkında genelleme yaparak "eğitimsiz" olduklarını iddia etmek haksızlık olur, ancak burada göz ardı edemeyeceğimiz iki farklı gerçeklik dikkat çekiyor:

Ekonomik Gerçeklik: Eski otomobil kullananlar, genellikle alım gücü düşük olan ve zorunlu olarak bu araçlara yönelen, ya da genç yaşta ilk aracıyla trafiğe çıkan sürücülerdir. Bu kesimin, ileri sürüş teknikleri veya güncel trafik kuralları konusunda yenileme eğitimleri alma imkânı, maalesef, daha kısıtlı olabilir.

Tazeleme İhtiyacı: Yirmi yıl önceki trafik kuralları ve sürüş dinamikleri ile günümüz trafiği aynı değildir. En tecrübeli eski şoför bile, modern trafikteki hız, yoğunluk ve agresif sürüş stillerine karşı yeni araç teknolojilerinin sunduğu destekten yoksundur. Eski araba, şoförünün tecrübesine rağmen, hata payını arttırır. Sürücünün en ufak bir dalgınlığı veya yavaş tepkisi, modern bir aracın düzeltebileceği bir hatayı, eski bir araçta felakete dönüştürebilir. ABS, hava yastığı, elektronik denge kontrolü gibi hayat kurtaran sistemlerin yokluğu, kazaların sonuçlarını ağırlaştırır.

Tüm bunların yanında, aracın eski oluşu, trafiğe çıkan bazı şoförlere sanki biraz daha rahat davranma ve kural ihlal etme cesareti veriyor. Bu zihniyetin arka planında şu gibi düşünceler yatıyor olabilir:

"Kaybedecek fazla bir şey yok."

"Bana vuran düşünsün, benim arabamın parası onun bir tamponu kadar."

"Kaza yapsam da sıkıntı yok, sonuçta benim arabada kimse boya-değişen aramaz."

Bu düşüncelerin kazalarda ne kadar etkin olduğunu elbette detaylı araştırmak gerekir. Ancak bu tür bir vurdumduymazlık, ekonomik gücün yarattığı güvenlik zırhının yokluğunun psikolojik bir yansıması olabilir.

Bu tip araçların trafikte bulunma koşulları da kamu otoritesinin denetim alanındaki en kritik konularından biridir. Bu araçların trafiğe çıkabilmeleri için azami güvenlik standartlarını ne kadar taşıdıkları, periyodik kontrollerden ne sıklıkla ve ne kadar titizlikle geçtikleri sorgulanmalıdır.

Trafikte bu araçlarla hem kendilerini hem de çevrelerindekileri tehlikeye atan, ciddi ekonomik kayıplar yaşanmasına sebep olan şoförlerin gerekli yeterlilikleri sağlayıp sağlamadıklarının denetlenmesi ise ikinci önemli adımdır.

Dediğim gibi, genelleme yapmak elbette doğru değil. "Bütün bu araçlar kazalara karışıyor, şoförleri eğitimsiz" demek haksızlık olur. Ancak Broadway, Toros ve benzeri eski modelleri kazaların çoğunda görmek de maalesef Urfa trafiğinin ve genel olarak Türkiye yollarının bir gerçeği… Bu gerçeği değiştirmek için hem araç güvenliğini hem de sürücü eğitimini bir bütün olarak ele alıp çözüm üretmeliyiz. Yoksa bu araçlar ve onun şoförleri hem kendilerini hem de çevresindekileri mağdur etmeye devam edecek…

YOKSUL DİREKSİYON

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.