Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Bir arkadaş milletine hizmet eden bütün kâfirler Cehenneme girmez dedi.
Müslüman olmayanların yani bütün kâfirlerin Cehenneme gireceğini Allahü Teâlâ bildiriyor. Bunu günlük işlerdeki örneklerle açıklayalım: Mesela, Türkistanlı bir Türk Türkiye’ye gelse; Türk vatandaşlığına kabul edilmediği sürece, Profesör olsun, Edison gibi Bilim Adamı olsun, Türk vatandaşına tanınan haklardan faydalanamaz. Mesela oy kullanamaz, Milletvekili olamaz. Çünkü T.C. vatandaşı değildir. Vatandaş olmayan, bu haklara sahip olamaz. Allahü Teâlâ da Cennete girmek için, Mümin olma şartını koymuştur.
Bir Türk resmi dairedeki bir memurun yanına gelip, ona günlerce yardım etse, ay sonunda o Türk’e bir kuruş para verilmez. Hâlbuki o dairedeki herhangi bir personel, çok az çalışsa, hatta izinli olsa da, ay sonunda maaşını alır; çünkü bu personelin o dairede kaydı vardır. Başka kimselerin o dairede kayıtları bulunmadığı için, çalışmaları nazarı itibara alınmaz. Mümin olan; suç ve günah işlese de, iman kaydı bulunduğu için Cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir de, yararlı işler yapsa da Cehenneme gider.
Hacca veya bazı ülkelere giderken pasaport istenir, pasaportsuz olan o ülkeye sokulmaz. İman pasaportu [Müslüman] olmayan da, ister Nobel ödülü alsın, ister elektrik ampulünü bulsun, isterse dünyanın her yerine yol, çeşme, cami yaptırsın, onun hiçbir iyiliğine sevap verilmez ve Cennete giremez.
Cennetin sahibi Allahü Teâlâ’dır. Cennete girmek için, faydalı iş yapmayı değil, önce Müslüman olma şartını koymuştur. Müslüman değilse, iyi işleri faydasızdır; ama Müslüman çok günahkâr olsa, hatta günah işlerken, zulmen öldürülse şehit olur. (Fetava-i Hayriyye 1/16, Redd-ül-Muhtar 2/253)
Müslüman olmayanların hiçbir iyiliğine sevap verilmez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama uyanlara mahsustur. Dünyada yapılan bütün iyilikler ve keşifler, Onun yolunda bulunmak şartı ile ahirette işe yarar. Ona uymayanın yaptığı her iyilik dünyada kalır, ahiretinin yıkılmasına sebep olur. (1/184)
İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için, düzgün iman sahibi olmak gerekir. Bid’at ehli bile, Müslüman olduğu halde, ibadetlerine sevap alamaz. Nerede kaldı ki, gayrimüslimler, iyiliklerine sevap alıp da Cennete girsin.
Bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, yaptığı iyiliklere bakılmadan, bulunduğu devletin kanunlarına göre cezası ne ise verilir. Hak Teâlâ da, imansızlıktan, yani küfürden başka günahları, dilerse affedeceğini; fakat kâfirliği, yani Gayrimüslim olmayı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Müslüman olmayan herkes Gayrimüslimdir, yani kâfirdir. Kâfirin de yaptığı hiçbir iyiliğin, Allah katında kıymeti yoktur; hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz. Allahü Teâlâ’nın sözüne Müslüman inanır.
Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:
“Allah şirki [her çeşit kâfirliği] affetmez.” [Nisa 48]
“Kâfir olarak ölenlerin işleri, dünyada da, ahirette de boşa gider.” [Bekara 217]
“İmansızın ameli boşa gider.” [Maide 5]
“Kâfirlere ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri boşa gider.” [Hud 16]
Resulullah Efendimizin sözlerine de ancak Müslüman inanır. Hadis-i Şeriflerde de buyuruldu ki:
“İmanı olmayan Cennete girmez.” [Tirmizi]
“Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir.” [Hâkim]
Bir hadiste, “Allah, zerre kadar iyilik eden kimseyi, âhirette rezil rüsvay etmez” buyuruluyor.
Hadis-i Şerifler, genelde şartsız söylenir. Şartsız söylenince bazı şartların olduğu anlaşılır. İkincisi, Hadis-i Şerife mânâ vermeye kalkmak yanlış olur. Yetkili Âlimlerin açıklamasıyla beraber okumalıdır.
Hadis-i Şerifte bildirilen kimse Müslüman’dır ve itikadı düzgündür, çünkü bu iki şart olmayınca, o kimse muhakkak Cehenneme gider. Müslüman olmayanın hiçbir iyiliğinin değeri olmaz. Demek ki, Müslüman olmak ve doğru itikada sahip olmak şarttır. Bunlara sahip olan müminin, zerre kadar iyiliği zayi olmaz. O iyiliği sebebiyle büyük nimetlere kavuşur.
Bir Hadis-i Şerif meali de şöyledir:
“Ömründe bir defa Allahü Teâlâ’yı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.” [Tirmizi]
Elbette bu Hadis-i Şerifte de, mümin olarak ölme şartı vardır.
Kâfirlerin azaplarının durdurulduğu anlar olursa da, her zamanki azapları hafiflemez. Bir Âyet-i Kerime meali:
“Kâfirlerin azapları hiç hafifletilmez.” [Bekara 86]
Cömert kâfirlerin azapları ise, diğer kâfirlere göre daha hafif olur.
Bir Hadis-i Şerif:
“Allahü Teâlâ, Cehennem kapıcısına, cömert kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafif yere koy” buyurur.” [Deylemî, Ebu-ş-Şeyh]
Cehennem azabının en hafifi bile çok şiddetlidir. Dünyadaki ateşten kat kat daha şiddetlidir.
Bir Hadis-i Şerif:
“Cehennemde en hafif azap gören, beynini kaynatan ateşten iki nalını olan bir kimsedir. Bazıları topuğuna kadar ateşe girmiş olarak azap görür. Kimi dizlerine, kimi göğsüne kadar, kimi burnuna kadar, kimi de tamamen ateşe batmış olarak azap görür.” [Hâkim]
Sadece cömertlerin değil, bütün Cehennem halkının azabının durdurulduğu anlar olur. Mesela cuma günleri ve Mevlid gününde azap yapılmaz. Bu ayrı bir şeydir. Cömert de olsa kâfirin azabı hiç hafiflemez. Bunun gibi, Ebu Leheb, Resulullah Efendimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen cariyesini sevincinden dolayı azat ettiği için, her yıl, o gece, azabı hafifler. Bunlar kâfirlerin azabının hafiflediğini göstermez. Hattâ bu hafif azabı görerek, “İman etseydim, hiç azap görmezdim” diyerek, bu olayın ona her yıl hatırlatılması, belki de pişmanlığını artırır.
Kur'an-ı Kerimde kâfirlerin azaplarının hiç hafiflemeyeceği çeşitli âyetlerle bildiriliyor. Topluma iyilikleri dokunmuş kâfirlerle, topluma zehir kusturmuş zâlim kâfirlerin durumu aynı olmaz. Zâlim kâfirle mazlum kâfir aynı azabı görmediği gibi, cimri kâfirle cömert kâfir de aynı azabı görmez. Cehennemdeki en hafif azap bile çok şiddetlidir. Dünya işkenceleriyle mukayese bile edilmez.
Çok cömert olan Hatem-i Tai’nin ve Peygamberimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen cariyesi Süveybe’yi sevincinden azat eden Ebu Leheb’in azaplarının hafifleyeceğini bildiren Hadis-i Şerifler vardır. Fahr-i Âlemi çok seven Ebu Talib’in azabının hafifleyeceğini bildiren Hadis-i Şerif pek meşhurdur. [EBÛ TÂLİB: Resûlullahın amcası ve Hazreti Ali'nin babası idi. Resûlullah sekiz yaşında iken dedesi vefât edince, Ebu Talib'in yanında kaldı. İslâm’a düşmanlık etmedi. Hicretten üç sene önce, seksen yaşını aşmış olarak vefât etti. Diriltilerek iman ettiği, İbni Hacer-i Mekki'nin Nimet-ül-Kübra Mevlid kitabında ve Mir’ât-i Mekke 1096 sayfasında yazılıdır. Dört oğlu ve Ümm-i Hânî ve başka bir kızı vardır.] (Seadet-i Ebediyye)
Dar-ül-İslam’da bulunan kâfirler, Müslümanlığa inanmasalar da, İslamiyet’e uyarlarsa azapları hafifler. Kâfirlere âhirette sevab ve mükâfat olmayacağı için, azaplarının azalacağı düşünülür. (Faideli Bilgiler)
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)