Görmek insana verilen en büyük nimetlerden birisidir. Dünyaları verseler birinden vazgeçmeyeceğiniz görme özelliğine sahip organlarınızdan birini vermezsiniz. Görmek, bakmak, görebilmek üç kelimede birbirine çok benzeyen kavramlardır. Görmeyi her varlık manasıyla ortaya koyamaz. Görmek manasına varmaktır. Anlayabilmektir. Herkesten farklı şekilde kavrayabilmektir. Bilinenin aksine gizli olan sırra vakıf olmaktır. Bakma eylemiyse adı üzerinde bir eylemdir. Genel ve sosyal literatürde en bariz açıklaması bir şeye odaklanıp veyahut odaklanmadan dikkatli veyahut dikkatsiz bakmaktır. Görebilmekse en önemli cevherdir.
İnsan, bir ağaca bakıp yalnızca odun olarak anlamlandırması görme ve bakma eylemlerinin, ağacın insanlara faydasını, varlığı boyunca Mevla’yı zikretmesiyle bu denli anlam oluşumu görebilmekle ilişkilendirilebilir. Farklı farklı bakış açıları görebilme tefekkürünü ortaya koyar. Farklı bakabilmek zenginliği meydana getirdiği gibi başkalarını anlamayı ve başka pencerelerin ahvalini de kavramaya yardımcı olur. Size göre siyah olan başkasına göre beyaz olması sizin doğru olduğunuz başkasının fikir ve görüşünün yanlış olduğu anlamına gelmemektedir. Bir yere iki metrelik bir altı rakamını çiziniz birisi altı rakamının başucuna diğeri ayaklar kısmına geçmiş olsun ikisine de gördükleri rakamın kaç olduğunu sorduğunuzda iki farklı cevapla karşılaşırsınız. Peki, bir sorunun iki doğru cevabı olabilir mi? İki doğru cevabı olması anlam ifade etmemektedir. Asıl anlam ifade eden husus var olan sorunun ne kişiye göre ne ifade ettiğidir. Altı rakamının cevabı da doğruluğu kadar bakış açısıyla görünenin önemi söz konusudur. Başucunda olan kişi gerçekten dokuz rakamını ayak kısmında olan kişiyse altı rakamını görmesi iki görüşünde doğruluğunu ifade eder. Asıl can alıcı noktaysa altı görenin dokuz olabileceğine inanıp şiddetli şekilde altının varlığı konusunda dayatma yapmamasıdır.
Hakeza tam tersi dokuz gören içinde geçerlidir. Biraz karmaşık bir problem gibi görünmüş olabilir ancak bakabilmek ve kavrayabilmek görmenin kıymetini anlamamıza yardımcı olur.
Gözlem ve görüş açıları kişilere göre ifade ettiğini zannetmiş olabilir. Şahısların bakış açıları donanımlarına ve insan olmalarına dayatılmadan ilk çağ manasıyla körü körüne aldanılıp doğruluğu ve kanıtlanmamış varsayımlarla arkalarından gidilmesi insanın görüş açısının puslu olduğunu göstermektedir.
Dünyanın en güzel gözlerinin eşeklere hediye edildiğini bilmeyen yoktur. Ancak eşek olduğu için kısacası alay konusu bir canlı olmasından dolayı hiç kimse ondaki güzelliğin peşine düşmez düşmemenin eki olarak o kadar güzel bir hediyenin manasına erişemezler. İnsan, görmeyi, görebilmeyi bakmakla karıştırmayacağı gibi kimin gördüğünü kimin baktığına da dikkat etmelidir. Bu şu hikâye ile sağlamlaştırılabilir. Bir kör bir sağır ve bir dilsizin hikâyesinden yola çıkarak buradaki körün gördüğünü söylemesine inanmamamız mı daha can alıcıdır yoksa görme yetisinin gözlerle tek olmadığını anlamlandıramamamız mı can alıcıdır? Diğer bir bakış açısıysa Mecnun’a Leyla’nın çirkin olduğunu söylemelerine karşı Mecnun’un verdiği tarihi cevapta görebilmenin manasını gün yüzüne çıkarır. Başkasının görüş açısı baktığı şekilde gördüğü şey ile alay etmek, şiddetli şekilde karşı olmak cahillik ve etik olmayan bir davranıştır.
Yaşadıkları sorunlara karşı verdikleri tepkilerle insanları bazen dışlayıp ya da abarttıklarını söylememiz de görebilme manasından uzaklaştığımızı gösterir. Baştan beri anlatmak istediğimiz görebilme kavramının başkasının halinden anlamak ve başkasının içinde olduğu durumu yaşamamış olsak dahi yaşamış gibi en azından yanlış bir yaklaşım göstermeyerek onu anladığımızı gösteren ifadeler kullanmaktır. Kötü yola düşen bir genci yargılamadan önce neden o yola düştüğünü anlamamız onun o yola düşmesine sebep olan durumları görebilmemiz içinde düştüğü bataklıktan çıkarmaya çalışmamızı ve o insana yaklaşım şeklimizi oluşturur. Aksi halde bataklığa düşen herkese sarhoş, ayyaş, serseri diyerek onların kurtulmalarına yardımcı olmamanın yanında daha çok bataklığa batmalarına sebep olabiliriz. Bir çocuğun bir çikolata için ağlaması durumunda o çocuğa neden bir çikolata için ağlıyorsun demek çocuğun gözünden çikolatanın değerini ve o çocuğun çikolataya yüklediği manayı kavrayamadığımızı göstererek bir de çocuk olduğunu unuttuğumuzu hatırlatmakta fayda vardır.
Görebilmek bir eylemden ötedir. Semaya bakıp Mevla’yı görememek kişinin acziyeti ve yetersizliğindendir. Semada dolaşıp yeryüzünü seyredemeyip anlam yükleyememek kişinin kendi penceresinden başka pencereye yönelmeyip dar ve bir kalıpta sıkıştığını göstermektedir. Görenler, bakabilenler değildir. Asıl bakabilenler görenlerdir.