İnsan cennete namzet olarak yaratılmıştır. Sınırsız, had konulmayan isteklerle duygularla donatılmıştır. Kısacık dünya hayatında bütün duyguları ve arzuları tatmin etmek mümkün değildir. Ancak bunları tam olarak karşılayacak olan cennettir. “Rabbin gelecekte sana verecek sen razı olacaksın” (Duha, 5.) ayetinde insanın ancak cennette razı olacağını haber vermektedir. Çünkü dünya hayatı, lezzetleriyle birlikte kısıtlı yaratılmıştır, insanın doyumsuz heveslerini tatmin etmekten uzaktır. İnsanın istekleri hayalinin yetiştiği yere kadardır ama buna karşılık gücü, elinin yetiştiği yere kadardır.
Dünya hayatındaki her türlü nimet, keyif ve lezzet, cennetin nimetlerine numune olarak tadımlık yaratılmıştır. Ancak insanın hepten dünyaya bağlanmaması için, kısıtlanmış, lezzeti kaçıran unsurlarla kuşatılmıştır. En temel keyif kaçırıcı özellikleri “fani” oluşlarıdır. Ne kadar insanı meftun etse de bir sonunun olduğu düşüncesi keyfi kaçırmada yeterli bir unsurdur.
Yiyecek, içecek, meyveler, makam, mevki, evlat, mülk, zenginlik gibi dünyaya ait maddi olsun, manevi olsun, cazibeli bütün keyif ve lezzetler dünyanın gelip geçici yönüne aldanmamak ve fazla bağlanmamak hikmetiyle kısıtlanmıştır.
Şeftali çok lezzetli bir meyvedir ama çekirdeği büyüktür. Çekirdeksiz üzümün taneleri küçüktür. Ceviz ve bademin lezzeti de tartışılmaz ama sert kabukların içine yerleştirilmiştir. Çekirdeksiz patates gibi gıdaların tadı kısıtlanmıştır. Ayrıca insanın bu nimetlerden yemesi de “doymak”la kısıtlanmıştır. Doyduktan sonra en lezzetli yiyecek, lezzetsiz duruma gelir, çekiciliği iticiliğe dönüşür. Kışın karpuz, yazın portakal iticidir. Ancak insandaki bitmeyen heves, yaz-kış bu meyvelerin de üretilmesine neden olmuştur. Kokusuyla rengiyle şekliyle insanı hayran bıraktıran gül, dikenlerle kuşatılmıştır.
Aile saadeti, evlat nimeti gibi nimetler de ya bir hastalık yahut başka bir keyif kaçırıcı olumsuzlukla tam istifadeyi kısıtlamaktadır. Zenginlik de böyledir. Serveti, mülkü çok olan konforlu bir hayat içindeki zengin, genellikle ya bir hastalıkla istifadesi kısıtlanmış ya da kardeşi veya bir akrabasıyla sorunludur, hayattan tam keyif alamıyor. Yahut bir düşmanı olur, hayatı zindan eder. Kimisinin de aile saadeti ve akraba arasında huzuru var ama ekonomik sıkıntı içindedir. Yine aldığı keyif kısıtlıdır.
İnsan ekonomik yönden varlıklı olup her istediğini elde etse de mutlaka tadını kaçıran bir sıkıntı ona bulaşmaktadır. Bazen olur ki tam keyif ve huzura kavuştum diye düşünen bir kimsenin, sevdiği bir yakınının vefatıyla bütün bütün keyfi kaçar. Bu nedenle her şeyin hayırlısını Allah’tan istemek, O’na tevekkül etmek verdiklerine sabır ve kanaat etmek lazımdır. Kur’an-ı Kerim bu konuya şöyle dikkat çekmiştir: “Biz sizi biraz korku ve açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden azaltma ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele. (Bakara, 155)
Hayat ölümle kısıtlanmıştır. Ama o kadar hayata düşkünlük var ki, insanlar “hayat devam ediyor” diyerek birbirlerini teselli ederler.
Bu kadar kısıtlılığına rağmen dünyanın cazibeli yönü, cennete benzeyen yönüdür. Cennet hevesiyle donatılan insan dünyanın bu yönüne meftun olmaktan kendini alamıyor. Faniliği ve bunca sıkıntılarını görmezden gelerek yine de dünyaya bağlanabiliyor. Oysa bu fani lezzetlerin tadına bakıp Rabbine şükrederek gözünü ebedi cennete çevirmelidir. Dünyadaki bütün keyif ve lezzetlerin tadımlık olduğunu akıldan çıkarmamalıdır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.