Herkes bu hakikati iyi bilsin ki, her şeyin tek sahibi Allah'tır.
Göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. (Fetih,14) Sınav kağıdı eline tutuşturulan biz insanlar, Allah'ın mülkünü; kendi mülkümüzmüş zehabına kapılırken, imtihanda olduğumuzu unutup, insani, imani ve vicdani birçok güzellikten uzaklaşmış olduk.
Bu güzellikleri unutunca da bakın neler oldu, başımıza neler geldi, dünya nasıl da kötü bir hal aldı?
Her birimiz iyice düşünmeliyiz. Ne idik, ne olduk, ne olacağız diye?
İçinde bulunduğumuz acınası halin, hal değil; izmihlal olduğu bir gerçek... Ümmet başsız, masumlar sahipsiz, topraklar talan, evler virane, şehirler harap; yaşlılar bitap, çocuklar kabuslarla yatıp kalkıyorlar... Ninnilerle uyutulması gereken çocukların, bombaların altında can verdiği bir dünyada hepimiz ölsek de yeridir...
Gazze, Sudan, Doğu Türkistan ve tüm bilad-ı İslâm işgal altında... Hilafet müsessesi ve halife-i müslimin makamının siyasal ve toplumsal hayattan uzaklaştırıldığı günden beri, dünyayı zulüm kapladı, zalimler egemen oldular. Ulus devletleri islam coğrafyasında zuhur etti edeli; adalet ve güven de yeryüzünden firar etti edeli, çocuklar katlediliyor, kadınlar tecavüze uğruyor; ismetler kirletiliyor. Katil ve canilerin dar ağaçlarında sallandırılması gerektiği yerde, beş yıldızlı otelleri aratmayan mahpushanelerde tabir caizse misafir ediliyorlar... Beşeri kanunların çıkmazına, bakar mısınız Allah aşkına. Allah'ın; "ey akıl sahipleri sizin için kısasta hayat vardır hükmüne rağmen hem de.
İşte tek, gerçek ve can kurtaracak olan ilahi çözüm: "Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız. (Bakara/179) Tabi bu ilahi hükümlere rağmen, kanun üretenler kendi heva ve heveslerine göre hareket edince; insanlığın ifsadına can atan şeytan ve avanelerinin işini kolaylaştırdı haliyle.
Hal bu iken, masum ve mazlumlar adına, söyleyecek/söylenmesi gereken her sözü söyledik/söylendi. Artık konuşmaktan, laf üretmekten, Gazze şöyledi, Doğu Türkistan böyledi, Sudan da neler oluyor gibi; sözleri söylemekten, yazmaktan utanır hale geldik...
Politikacıların, iki de bir; kürsülerde ucuz kahramanlık yaparak kardeşlerimizin yanındayız, onları yalnız bırakmayacağız türünden sarfettikleri icraatsız beyanlarından biz de bıktık, insanlık da...
Görünen köy klavuz istemez, bakıldığında somut adımların atılmadığı, kimsenin risk almak istemediği, taşın altına elini koyanın olmadığı açık bir şekilde görülmüş oldu... Yarın nasıl bir sürecin önümüze çıkacağını Allâh bilir.
Peki, hal böyleyken Gazze, Sudan ve Doğu Türkistan nasıl özgür olacak? Sekiz milyar insanın gözleri önünde, Gazze'de soykırım, Sudan'da Katliam ve tecavüz, Doğu Türkistan da, Çin'in her türlü çirkefliği sürüp giderken; birileri bize artık maval anlatmata devam etmesinler... Aklı, fikri ve vicdanı olan herkes; anlaması ve anlaşılması gereken ne varsa; her şeyi anladı, gördü ve duydu. Dünya ruznamesinde, kükreyen yöneticilerin; (istisnalar hariç) kahır ekseriyetinin, dünyaya zulüm servis edenler adına nefes tükettiklerini tüm dünya gördü, izledi ve hala, izlemeye de devam ediyor.
Dün Mavi Marmara, daha sonra Medlen, ardında Hanzala ve en son Global Sumud Filotilla Gazze'deki ablukayı kırmak için yola çıkmamışlar mıydı? Peki, sonuç ne olmuştu? Mavi Marmara da on şehid, altmışa yakın gazi, geri kalanların tümü esir alınmadılar mı?
Medlen, Hanzala ve Sumudu ve sonuçlarını yazmaya gerek dahi yoktur. Sonra ne oldu? ABD, Türkiye, Mısır ve Katar'ın moderatörlüğünde ateşkes imzalandı? İsrail ateşkese bağlı kaldı mı? Hayır... Moderatör ülkeler, İsrail'e herhangi bir yaptırım uygulayabildiler mi? O da hayır. Peki, bu nasıl bir oyundu ki; atılan O kocaman imzalardan sonra; şimdiye kadar sadece Gazze'de üç yüz kadar masum ve silahsız insan katlediliyor?
Dünya gerçekten kirlenmiş, ama dünyayı idareleriyle ifsad eden yöneticiler daha çok kirlenmişler. İyi ki ölüm var, iyi ki hesap, kitap, mahşer var. İyi ki, cennet ve cehennem var. Yoksa bu kadar zalimin hakkında hangi mazlum gelecek ki? Üstad Bediüzzaman'ın haykırdığı gibi haykırıyorum: Zalimler için yaşasın cehennem diyorum. Mülk Allah'ındır, hakimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır. Dünya ve ahiret Allah'ındır... Rızkı veren, canları alan, yücelten ve alçaltan O'dur. Aziz eden, zelil kılan Güç ve kuvvet sahibi O'dur.
En-nihayet, Rabbimizin ezeli ve ebedi fermanı:
Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız. Ona: “Oku şimdi defterini! Bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin yeter!” diyeceğiz. Artık kim doğru yolu seçerse ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. (İsra:13, 14,15)
Mazlum ve masumların, zalimlerden, haklarını alacakları o gün; belki yarın, belki yarından da yakın...
Empatide kalın efendim!
Vesselâm.