Edebiyatta şairler arasında yaygın olan Leyla ile Mecnun aşkı hikâyesi hepinizin malumudur. Mecnun'un asıl adı Kays'tır, Leyla'ya olan aşkından delirdiği için deli anlamına gelen Mecnun denilmiştir. Zamanın hükümdarı, "Bu Kays'ı delirten Leyla nasıl bir şeydir?" diye merak etmiş, Leyla'yı ve Mecnun'u huzuruna getirtmiş. Leyla getirilince de cılız çelimsiz pek de güzel olmayan bir kız olduğunu görünce, Mecnun'a dönüp: "Sen bu çelimsiz için mi delirdin?" diye azarlamış. Mecnun şöyle cevap vermiş: "Hünkarım, sen ona kendi gözünle değil Mecnun'un gözüyle bakacaksın.."
Vaktiyle bir köyde biri iri yarı ve güçlü, diğeri zayıf ve cılız iki delikanlı genç, bir kızı seviyormuş. İkisi aynı kıza âşık imiş. Ama kız ise zayıf ve kuvvetsiz olanı delikanlıyı seviyormuş. Güçlü genç, zayıf olandan kızı soğutmak ve sevgisini kendisine yöneltmek için, zayıf genci, kızın göreceği bir yerde onu düşürüp dövmeyi planlamış. Derken kızın görebileceği bir yerde zayıf gence rastlamış. Fırsat bu fırsat diyerek hiç yoktan bir tartışma, bir kavga çıkarmış sonra onu yere devirip dövmeye başlamış. Nihayet zayıf genç bir fırsatını bulup bu güçlünün elinden sıyrılıp kurtulmuş ve büyük bir hızla kaçmaya başlamış. Güçlü genç "Artık kız ondan soğumuştur herhalde.." diye düşünürken kız, şöyle seslenmiş: "Hay ayaklarına kurban olduğum, ne de güzel ceylan gibi koşuyor!"
İşte aşk böyle bir şeydir. Kişinin bakış açısını değiştirir, bütün duyguları istediği yöne sevk ettirir. Aşka müptela olmuş olan şahıs, renkli bir gözlük gibi her şeyi o aşkın oluşturduğu rengi ile görür, başka türlü görmez.
Siyasi aşklar da böyledir bir kısım insanlar bazı partilere veyahut futbol takımlarına aşk ile bağlanıyorlar. Gerçekleri olduğu gibi değil, görmek istedikleri gibi görüyorlar. Çünkü aşk duygusu, sorgusuz, körü körüne bir bağlılık içine sürükler. Bu da birçok yanlışlara yol açar. Oysa bu tür sorgusuz, körü körüne tereddütsüz bağlılık, ancak Yüce Allah ve Resulü’ne (ASV) bağlılık için doğru olur. Zaten aşk duygusu aslında bunun için verilmiştir. Onun için İslami kültürde aşk duygusunu Allah ve Resulü’nün yolunda kullanmaya “aşk-ı ilahi” veya “aşk-ı hakiki” adı verilmiştir.
Süleyman Çelebi, asırlardır Mevlit olarak okunan Vesîletü'n-necât adlı şiirinde:
"Bir kez Allâh dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günâh misl-i hazân.."
Diyerek, "aşk" tabirini, "Ruhunu delirten muhabbet duyguyla, mecnuniyet bakış açısıyla, içtenlikle, bütün varlığı ile tam bir teslimiyet içinde" anlamında kullanmıştır. Bu itibarla aşk dahi yalnız Allah için olmalıdır çünkü ölümlü ve fani bir varlık için delirmek kendini heba etmek akla da duygusallığa da aykırıdır. A akıl öyle değerini bir okudedir ki fani için feda edilmez ancak Baki için feda edilir. Fani'de fani olmak fenadır, hiçbir şey kazandırmaz. Fani'de fani olmak değil, Baki'de fani olmak esastır ve değerlidir. Baki'de fani olmak ebediyeti kazandırır. Yani Baki'de fani, bakidir. Bu nedenle "Allah" adını da aşk ile söylemek lazımdır.
Şunu da ifade edelim ki aşk ile şefkat birbirinden çok farklıdır. Şefkat, rahmet-i ilahiye’ye dayanır, ondan gelen bir yansımadır. Onun için sahte değildir; güçlüdür, karşılıksızdır, fedakârânedir, kesintisizdir ve asla değişmez. Hâlbuki aşk ise karşılıklıdır, kesintiye ve değişime uğrar; gerçekçi değil, aşk hislerinin galibiyetine bağlı olarak sürer ve kesilir. Fanilere olan aşk, gerçekliğin ilk ışığında kaybolmaya mahkûm bir sistir. Onun için yanlış görüşlere, yanlış düşüncelere yol açar. Aşk aklı örter, işlevsiz yapar. Buna karşılık şefkat aklın sıkıntılarını giderir, aklı teskin eder. Şefkat ve iman aklın azap verici özelliğini yok eder, aklı en mükemmel akl-ı selim haline getirir.
Aşk-ı hakikiyi bulamayan ve fanilere bağlanan mecazi aşıklar, yalancı emzikle oyalanan çocuk gibi fanilerle oyalanıp dururlar. Akıl, fikir gibi en değerli donanımlarını da bu uğurda hebâ ederler. Akıl ve yüce duygularla donatılmış insandaki aşk duygusunun hayvani, aşağılık bir amacı olamaz. Elbetteki Cenab-ı Bakî’ye yönelik yüce bir amacı vardır. Onun için Bediüzzaman gibi: "Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim." Diyerek fanilerden yüzünü çevirmeli Yar-i Bakî’ye yönelmelidirler.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.