Abraham Maslow'un, “Eğer bile bile gücünüzün yettiğinden daha azı olmayı planlıyorsanız sizi uyarıyorum: Hayatınızın geri kalan kısmında mutsuz olacaksınız. Kendi yeteneklerinizden ve imkânlarınızdan kaçıyor olacaksınız.” diye çok güzel ve önemli bir sözü var.
Bu söz aslında hepimizin içten içe farkında olduğu, kendini küçülten, hayatı da küçültür, gibi sarsıcı gerçeği ortaya koyuyor.
İnsan bazen kendi gücünden korkar. Çünkü parlamak; emek, cesaret ve bazen kimsenin gitmediği yollardan yürümeyi göze almak ister. Bu durum genellikle insana ağır gelir ve çoğu kişi, potansiyelinin gölgesinde yaşamayı seçer.
Psikolojik bilimi, kendi gerçek kapasitesini görmezden gelen kişinin içten içe bir hayal kırıklığı taşıdığını savunur. Çünkü insan, olabileceği kişiye ihanet ettiğinde, kendi içinde hep daha güzeli, daha iyisi olabilirdi diye düşünür. Bu iç ses bazen bir başarısızlık anında yükselir, bazen de en güzel anlarda ortaya çıkar. Çünkü insanın kaçtığı şey aslında kendisidir.
Hayat bize bir kez sunuluyor. Ve bu hayat, kendimize ait olan yetenekleri kullanmadığımız, sunulan fırsatlara sırtımızı döndüğümüz sürece eksik yaşanmış sayılır. Bir işi başaramama ihtimali kadar başarma ihtimali de var. Ve zafer, korkunun bittiği yerde başlar.
Bir insanın kendine yaptığı en büyük haksızlık, yapabileceklerini hiç denememektir. Ve cesaret, hayatın bize fısıldadığı “yapamasan da sorun değil ama yapabilirsin! “ihtimaldir.
Eğer bile bile gücümüzün yettiğinden daha azı olmayı seçersek, mutsuzluk kaçınılmaz olur. Çünkü insan, kendi gerçeğinden kaçtığında, attığı her adım bir eksiklik hissiyle yankılanır.
Belki bugün, kendimizle saklanmayacağımıza, ertelemeyeceğimize ve kendi gücümüzü görmezden gelmeyeceğimize dair bir anlaşma yapabiliriz. Kendimizden kaçtığımız değil, kendimize yaklaştığımız bir hayatı seçmeliyiz. Hak ettiğimiz hayat, cesaret ettiğimiz yerde başlar.
Kendinize nazik davranmayı unutmayın!
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.