İMANI GİDEREN SÖZ SÖYLEYİNCE

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak, bu yazımızda da “İmanı gideren söz söyleyince” konusunda sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 
Efendim;
“Bir Müslüman, bilerek veya bilmeyerek imanı gideren bir söz söyleyince, imanı gidip, Müslümanlıktan çıkmış olur mu?” 
Bu konu hakkında, Berîka, Hadîka ve Mecmâ'ul-Enhürde buyruluyor ki:
“Erkek veya kadın, bir Müslüman, Âlimlerin sözbirliği ile küfre sebep olacağını bildirdikleri bir sözün veya işin küfre sebep olduğunu bilerek, amden, tehdit edilmeden, istekle, ciddi olarak veya güldürmek için söyler, yaparsa, manasını düşünmese dahi imanı gider, Mürted olur. Buna Küfr-i İnâdî denir. Küfr-i İnâdî ile mürted olanın, yani dinden çıkanın, evvelki ibadetlerinin sevapları yok olur. Tevbe ederse, geri gelmezler. Zengin ise, tekrar Hacca gitmesi lazım olur. Mürted iken kılmış olduğu namazları, tuttuğu oruçları, verdiği zekatları kaza etmez. Mürted olmadan önceki yapmadıklarını kaza eder. Çünkü, Mürted olunca, evvelki günahları yok olmaz. Mürted zamanında yapmadıklarını kaza etmez. Küfr-i İnâdî ile mürted olanların nikahları bozulur. Tekrar imana gelince, iki şahit yanında Tecdîd-i Nikâh yapmaları lazım olur. Tevbe etmek için yalnız Kelime-i Şehadet söylemeleri kafi değildir. Küfre sebep olan şeyden de tevbe etmeleri lazımdır. Eğer, küfre sebep olduğunu bilmeyip söyler, yaparsa veya küfre sebep olacağı, Âlimler arasında ihtilaflı olan bir sözü amden, bilerek söylerse, imanının gideceği ve nikahının bozulacağı, şüphelidir. İhtiyat olarak, Tecdîd-i Îmân ve nikah etmesi iyi olur. Bilmeyerek söylemeye Küfr-i Cehlî denir. Çünkü her Müslüman’ın, bilmesi lazım olan şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür değil, büyük günahtır. Küfre sebep olan sözü, hata ederek, yanılarak veya tevilli olarak söyleyenin imanı ve nikahı bozulmaz. Yalnız tevbe ve istiğfar, yani Tecdîd-i Îmân etmesi ihtiyatlı olur. Tecdîd-i Nikâh lazım olmaz.”

Camilere giden Müslüman’ın Küfr-i İnâdî ile Mürted olması, dinden çıkması düşünülemez. 
Yalnız diğer dört şekil ile küfür söylemesi ihtimali olduğu için, İmam Efendiler cemaate;
“Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” okutarak, tevbe ve Tecdîd-i Îmân ve nikah yaptırıyorlar. 
Böylece;
“Lâ ilâhe illallah diyerek, tecdîd-i iman yapınız” Hadîs-i Şerifindeki emir yapılmış olmaktadır.

Bir söz veya işle, iman gidebilir

“Bir Müslüman, İslâmiyet’in imanı giderir dediği bir şeyi söyler veya yaparsa, bu kimsenin imanı gitmiş mi olur?”
Bu konuda Uyûn-ül Besâirde deniyor ki:
“İnsan resmi veya heykeli yapıp, bu insanda Ülûhiyyet, ilahlık sıfatlarından birinin bulunduğuna inanarak veya bunun kâfir olduğunu bilerek, bunların karşısında, hürmet, tazim bildiren bir şey söylese veya yapsa, mesela secde etse, Yahudilerin ve Hıristiyanların bağladıkları Zünnar denilen kuşağı ve onların dinlerine mahsus şeyleri kullansa, kâfir olur. Kâfirlere mahsus olan şeyleri harpte hile olarak kullanırsa, kâfir olmaz.” Bir Müslüman’ın bunları, canını, malını, rızkını kurtaracak kadar kullanması özür olur. Daha fazlası küfür olur.

Allahü Teâlâ’ya mahsus olan sıfatlara Ülûhiyyet sıfatları denir. Akaid ve Fıkıh kitaplarının çoğunda, mesela Dürerde deniyor ki:
“Bir kimse, kalbi iman ile dolu olduğu hâlde, küfre sebep olan bir şeyi, zaruret olmadan, yani isteyerek söylerse, kâfir olur. Kalbindeki imanın faydası olmaz. Çünkü, bir kimsenin kâfir olduğu sözünden anlaşılır. Küfre sebep olan şeyi söyleyince, insanlar arasında da, Allahü Teâlâ yanında da kafir olur.” İş ve giyim ile hasıl olan Küfr-i Hükmînin de böyle olduğu, Şerh-i Mevâkıfda yazılıdır.

Başka dine mahsus şeyleri yapmak

Bir insan, başka bir dine mahsus olan bir işi yapmakla, o dine girmiş olması lazım gelmezse bile, o dine mahsus şeyin kendinde görünmesini kabul etmiş olur. Böylece, kalbindeki imanın sarsılmış olduğu düşünülebilir. 
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife hazretleri;
“İslâmiyet’e hangi yol ile girilirse yine o yol ile çıkılabilir” buyurmuştur. Buradaki yol, kalbin inanması demektir. Yani, kalbe iman girince, Müslüman olur. Kalpten iman gidince, Müslümanlıktan çıkar buyurmaktadır.

Müslüman’ım diyen kimsenin, kâfirlere mahsus şeyleri zaruret olmadan yapmaması ve kullanmaması, kâfir zan olunmaktan çekinmesi lazımdır. Müslümanlar, Müslümanlığa mahsus şeyleri yapmakla, alay olunmasını düşünmemeli, hürmet duyulacağını düşünmeli ve bu hareketinden şeref duymalıdır. İslâm âlimlerinin bildirdiği şeyleri kalpteki imanla bunun ne alakası var diyerek hafif görmek caiz değildir. Çünkü, kalpten bütün azaya, organlara yol vardır. İslâmiyet’in emir ettiği işler, iyidir. Yasak ettiği işler, kötüdür. İnsanlar, bugün bunu anlamasalar da, doğrusu budur. İslâmiyet’in yasak ettiği şeyler yapılınca, kalp kararır, katılaşır. Büyük günahlar çok yapılırsa, iman gidebilir.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)

İMANI GİDEREN SÖZ SÖYLEYİNCE

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.