Yüce Allah, “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur” (Ra'd, 13/11) buyurmaktadır. Bütün meselenin kaynağı budur aslında. Biz acizane olarak, yine de birkaç misalle konuyu izah etmeye gayret edelim:
Şimdi bir gıda fabrikası düşünün ki, durmadan defolu ürün çıkarıyor. Bir dokuma, kumaş, halı fabrikası düşünün ki; imal ettiği tüm kumaşlar, halılar defolu çıkıyor. Peki, bu fabrikayı yönetenlerin; hangi yönteme baş vurmaları gerekir ki, defolu ürünlerden kurtulup, sağlam mal piyasaya sürebilsinler?
Defolu ürün çıkaran, arızalı yeri tespit edip arızayı gidermeleri mi lazım? Yoksa, çıkan defolu ürünleri onarmak için işçi tutup ha bir defolu yerleri kamufle etmek mi? Hangisi daha mantıklı sizce? İkincisi derseniz yanlış olur. Birincisi derseniz doğru.
İşte toplumsal yaşamı dizayn eden yasalar, kanun ve hukuk manzumeleri de; tıpkı yukarıda vermiş olduğumuz misalde olduğu gibidir. İnsan fıtratına ters ve uyumsuz olan beşer yapısı olan kanunlarla toplumlar, devletler idare edildiği sürece; sıkıntılı fertler durmadan artar. Artan bu fertler çoğaldıkça, toplumda anarşi ve suç oranları da yükselir. Şimdi eğri oturuyorsak da, doğru konuşmak zorundayız.
Son 10 yıldan bu yana, toplumda meydana gelen manevi sıkıntılar ortada. Günden güne, toplum olarak kan kaybediyoruz. Yapılan bunca yanlışları, bazı çevrelerin at gözlüğünden bakıp doğrudur nakaratlarını tekrarlamaları tesadüfi değil menfaat odaklı olmadığını kimse iddia edemez... Zira Türkiyeli Müslümanların bir kesiminde sahısperestlik ve parti davasının, İslam'i davasının önünde olduğunu inkar etmenin manası yoktur. Dolayısıyla İslâm ahkamıyla çelişen ve çatışan modern bir dindarlık peydahlanıp gidiyor. Dikkat edilirse ne mahremiyet ne de başka birçok ilke kale alınmaz hale gelmiş durumda.
Kadın erkek eşitliği gibi şeyler en çok son yirmi yıldan bu yana giderek ivme kazandı. Özellikle kadın kısmında, feminizm hastalığı alıp başını yürürken, aile müessesesi olmadık yaralar aldı. Boşanmalar vs... Hepsi maneviyatsızlık kaynaklı.
Şimdi, 2025-26 aile yılı ilan edilmesinin, geri dönülmez bir çıkmazın çırpınışları gibi geliyor sanki... Atlı üsküdarı geçeli epey olmuş olsa da; iman varsa her zaman imkan vardır, ama bazı yaraların sarılması, tahribatların onarılması uzun bir zaman alacaktır. Ki bunun mümkün olması da, Allah'ın hükümlerini uygulamakla olur. Çünkü son yüz yıldır dayatılan beşeri eğitim ve öğretim müfredatıyla, sağlıklı, manevi ve değer yargılarına bağlı bir neslin yetiştirelemediği ortada.
Hatırlarlanırsa 1990-2000 yıllarında, Müslümanların İslâm diye bir dertleri/davaları vardı. Özellikle Üniversite kapılarında tesettür için kovulan bacılarımız verdikleri mücadelesinin bilincindeydiler. Ne yazık o günkü şuurdan ya eser kalmadı, ya, da çok az kişilerde kaldı ki, onlar da şu sıralar, yaşadıkları mühitlerinin en gariban ve yalnız kişileridir.
Hasılı kelam şimdi ki tablo ortada ve vahim. Bu gün baş örtüsü, takan kadınların kahır ekseriyetinin alttan daracık kot pantolon giymeleri; tesettür bilincinin ne kadar yara alıp yaşamım dışına atıldığının bir göstergesi değil mi?
Zira, yapılanların doğru mu yoksa yanlış mı araştırılmadan, hepsini doğru ve isabetli bulan son yirmi yılın nesli ortada ve kim ne derse desin durum içler acısı...
Bir bilge'nin söylediği şu söz, tarihe kazınacak kadar değerlidir ve şahsen çok önemsiyorum:
Dünyayı imar edip, neslinizi ihmal ederseniz; gün gelir, ihmal ettiğiniz o nesil, imar ettiğiniz tüm eserlerinizi tahrip edip yok ederler.
Evet, dünyanın en değerlisi insandır. İnsanın ihmal, eşyanın kıymet kazandığı bir çağın/toplumum dava ve heva arasında sıkışıp kalanların imtihandan geçtiği bir döneme tanıklık etmekteyiz.
Rabbim ayaklarımızı kaydırmasın.
Konu biraz dağılsa da, asıl mesele; bozuk bir mekanizmanın sağlıklı ürünler imal edemeceğinin bilinmesidir.
Bu misal, insana da eşyaya da uyarlanan, sonuç değişmez ve aynı yere götürür bizi. Ya Allah'ın ahkamına teslim olup kurtulacağız, ya da sızlanmaya devam edeceğiz.
Selam ve dua ile