Her insanı farklı bir sima veren Allah, her insanın iç dünyasını da farklı sima ve motiflerle yaratmıştır. İç dünyanın bu farklılıkları çeşitli vesilelerle dışa yansıyan yönlerinden anlaşılabilir. İnsanın içinde ne varsa dışına sızar, diye genel bir kanı vardır. “Küp içindekini sızdırır.” şeklinde bir özdeyişle de ifade edilir. Genelde doğru olmakla beraber, yine de içten dışa sızmayan özellikler de vardır.
Her ailenin kendine has özel bir evi ve her aile ferdinin o ev içinde özel bir odası ya da dolap gibi bir mekânı bulunduğu gibi, her insanın kendisine özel bir iç dünyası vardır. Ailenin başkalarının muttali olmasını istemedikleri mahremleri gibi, ferdin de bu iç dünyasında saklı tuttuğu gizlilikleri ve sırları vardır. Bunlar çeşitli huylar ve kişisel özelliklerdir. Birçok huy ve özelliklerin dışa yansıtılmaması için insana “sır tutma” gücü verilmiştir. Kimi bu sırı iyi kontrol eder ama kimisi de bu kontrol altında tutma gücünü kullanmada yetersizdir. İşte bu tür kimselerin sırları dışına sızar ve onlara muttali olmak mümkündür. Ama iç dünyasının sırlarını iyi saklayabilenler, ancak bazı hususlarda irade dışı sızmalara engel olamazlar.
Kur’an-ı Kerim “Eğer gizleseniz de açıklasanız da Allah içinizdekini bilir.” (Al-i İmran, 29) ayetinden, gizli kalan ve insanın kendi müdahalesiyle gizlediği özellikler bulunduğu anlaşılmaktadır. Aslında bu gizleme yalnız insana mahsus bir durum değildir. “Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.” (Bakara, 33) ayeti meleklerin dahi içlerinde gizledikleri hususların bulunduğuna işaret etmektedir.
İnsanın iç dünyası dediğimiz manevi âleminde enerji kaynakları durumunda hisler, latifeler, istidat, seciye ve huylar bulunmaktadır. Bunlar elektronik bir cihazı çalıştıran küçücük piller gibi, insanın hayalinde tasarlanan hususlarda fiiliyata geçmesini tetikleyen unsurlardır, insan amellerinin ve tavırlarının enerji kaynaklarıdır. Ancak bazı hisler diğer bir hissin fiiliyata geçirme yönündeki baskısını engelleyebilir. Örneğin: merak veya çıkar saikasıyla gerçekleşmesi tasarlanan bir eylem, toplum baskısı, korku ya da utanma hissinin etkisiyle engellenebilir. Hatta bu hislerin güçlü oluşu, eylemle ilgili tavrın da gizlenmesine ve dışa sızmamasına neden olabilir. Bunun sonucunda da olduğu gibi görünmez, göründüğü gibi olmaz. İç dünyasında agresif ve asabi bir özellik taşıyanlardan kimisi sıkı saklayabilme gücünün sonucu olarak dış alemde gayet sakin ve yumuşak huylu görünür. Hatta şöyle bir genelleme de yapabiliriz: Dış âlemde sakin görünenlerin geneli iç dünyalarında asabidir, sıkıntılıdır; dışarıdan asabi görünenlerin ekserisi iç âlemlerinde sakindir.
İnsandaki az önce belirttiğimiz his, latife, istidat, seciye ve huy gibi manevi düğümler de ışık ve enerjilerini imandan alır. İmanın derecesi oranında ilahi rızaya uygun faaliyet gösterirler. İmanın zayıflığı ya da –neûzu billâh– imansızlık, bu manevi güç kaynakları düğümlerin başıboş kalmasına, birbirlerini engellemesine ve iç dünyada çatışmalara neden olur. İmansızlık karanlıktır, onların ışıksız kalmasına yol açar. İnsan için büyük dert olan psikolojik sorunlar işte bunun sonucu olarak ortaya çıkar. Kur’an-ı Kerim, takva sahiplerini tanımlarken, “ellezine yu’minûne bi’l-ğaybi: Onlar ki gayb ile iman ederler” (Bakara, 3) ifadesini kullanmıştır. Dikkat edilirse “yu’minûne’l-ğaybe” dememiş, yu’minûne bi’l-ğaybi demiştir. Buna dayanarak Kurtubî gibi ünlü bir kısım müfessirler, “bi’l-ğaybi” tabiriyle insandaki his, latife, istidat, seciye ve huy gibi gizlilikler kastedildiğini, bunlarla da iman etmek gerektiğini söylemişlerdir.
Bediüzzaman’ın tecrübelerine dayandırdığı tesbiti de bu konuya ışık tutmaktadır: “Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır." (Sözler, s. 150.)
Velhasıl insanın maddi manevi bütün yönleriyle iç ve dış âlemlerinin uyumu, mutluluk ve selameti imandadır. Yoksa psikolojik sorunlardan başını kurtaramaz.
Reklam Alanı
Diğer Yazıları
- KURBAN BAYRAMI 05 Haz 2025, 16:29
- KURBANIN TARİHİ SERÜVENİ 03 Haz 2025, 09:15
- GAZZE İÇİN DUA 30 May 2025, 10:27
- TESELLİ VE SABIR 27 May 2025, 09:56
- YABANCI OTLARI AYIKLAMAK 23 May 2025, 09:17
- KISAS, MASUMLARIN HAYATINI KURTARIR 20 May 2025, 09:29
- YEMEK PUTU 16 May 2025, 09:44
- DOSTUN DÜŞMANLIĞI 13 May 2025, 09:46
- HARDAL ÇİÇEKLERİ 09 May 2025, 09:34
- AKRABALIK VE ÖZ DENETİM 06 May 2025, 09:47
- MİRAS, VASİYET VE ADALET 02 May 2025, 10:11
- YALANCILIK 29 Nis 2025, 09:38
- HAYATIN PENCERELERİ 25 Nis 2025, 09:32
- HADİSLERİ ANLAMAK 22 Nis 2025, 09:28
- ELBET VAR BİR HİKMETİ 18 Nis 2025, 12:49
- AKSA TUFANI 15 Nis 2025, 10:41
- KURUNTU VE İLGİ 11 Nis 2025, 09:28
- DEMİR KUBBE DEMİR KALPLER 08 Nis 2025, 09:33
- BURUK BAYRAM 28 Mar 2025, 09:17
- ÇOCUKLAR ARASINDA AYRIM YAPMAK 25 Mar 2025, 09:38
Popüler Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum