Fahri-i Kâinat Efendimizin (s.a.v): “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.” (Buhari) nebevi buyruğuyla; insan nesline, başta yönetici kadrolar olmak üzer, her birsorumluya ayrı ayrı sorumluoldukları hatırlatılmaktadır!... Mesela, bir baba ailesi ve çocuklarının her türlü ihtiyaç, eğitim ve terbilerinden sorumlu olduğundan dolayı; sorun teşkil edecek işlerle uğraşamaz, kötü işlere bulaşamaz, olur olmaz hareket ve davranış biçimlerini sergileyemez… Çünkü, yüce Allah’ın ona yüklemiş olduğu sorumluluk misyonu; onu, sıradan insanlardan farklı kılmış, kılmaktadır… Aslında hiçbir insan, kötü örnek teşkil edecek; hareket ve davranışları sergilemek konusunda, hak ve salahiyetine sahip değildir!
Bir aile reisinin, bu kadar ağır sorumlulukları varken; peki, ülkeleri yani devletleri idare edenlerin, kamunun sorumluluğunu üstlenenlerinve insanların yönetimini ele alanların; ulu orta yerlerde oturup, olur olmaz beyan ve davranışlarda bulunabilmeleri mümkün mü? Mesela, insanlar, baştakiher idarecinin söylediklerini özellikle; örnek ve bazalırlar… Söylem ve eylemleri tezat halinde olan bir babanın, bir mahalle muhtarının, bir Belediye başkanının, bir Başbakan bakan hatta ordu komutanının; halk ve insanlar üzerinde ne kadar etkiliolabilirler, veya insanlara ne kadar güven verebilirler? Onun için, insanların başına geçip, sorumluluklarını devralan, hayatın her alanında vazifeli olan kadroların yani yöneticilerin; çok daha dikkatli ve hassas davranmaları lazımdır… Makam ve mevkilerin, geçici birer emanet olduğunu hiçbir zaman ve asla unutmamaları lazımdır.Makam ve mevkiler, vakti zamanı geldiğinde, her fanide olduğu gibi,onlar da başkalarına bırakılır nihayet…
Sorumluluk bilincinitaşıyan her insanın, bu dünyanın, birde ötesinin, hesap ve kitap gününün olduğunu hesaba katarak; hareket etmek zorundadır… Dikkat edin, (istisnalar hariç) bir baba eğer sigara veya başka hoş olmayan her hangi bir şeyleri istimal ediyorsa; o ailenin bir kesimi onu taklit edip aynısını yapmazlar mı?. Bir memlekette şayet, çirkin işler; sözü geçer yöneticiler tarafından irtikâp ediliyorsa; (misal: yalan konuşmak, içki içmek, yolsuzluk vb.) idare olunan tebaa, onlaraitaat, saygı ve sevgi duyabilirler mi?… Her şeyde böyle ise, peki devlet idaresi gibi önemli olan, vazife yükünü omuzlarına alanların; fert ve toplum nazarında, daha iyi bir sınav vermedikleri zaman, kayıtlardan düşüp, hayattan silinmezler mi?… Hep böyle olmuştur zaten. Unutulmamalıdır ki hiç kimse, makam ve mevkiinin gücünü kullanarak; insanlara zulüm etme hak ve salahiyetine,asla sahip değildir. Tek çıkış yolu: İnsanlara örnek olabilmeyi başarabilmektir!
“Konumuzla bağlantılı olarak, Üstad Beddiüz-zaman Said-i Nursi (r.alh)’nin şu tarihi tespitlerine hep birlikte kulak verelim: “Bu Millet-i İslamiye cemaatleri her ne kadar bir cemaat Namazsız olsa, fasık da olsa yine başlarındakini mütedeyyin görmek isterler. Hatta umum Kürdistan’da umumen memurlar hakkında en evvel sordukları sual budur: Acaba Namaz kılıyorlar mı? Eğer Namaz kılarlarsa mutlak emniyet ederler; şayet kılmazlarsa, ne kadar muktedir de olsalar nazarlarında müttehemdirler. Bir zaman, Beytü’ş-Şebab aşairinde (aşiretlerinde) isyan vardı. Ben gittim, sordum: Sebep nedir? Dediler ki: Kaymakam Namaz kılmıyor, rakı içiyor. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz? Bu sözü söyleyenler de hem namazsız, hem de eşkıya idiler.” (İrfan mektebi dergisi. Sayı 107, Sh:16)
Evet, demek ki insanlara baş olmak, öyle zannedildiği kadar kolay bir iş,bir görev değildir. İnsanların kendileri mütedeyyin olmasalar da, başlarındakileri idarecilerin daima dürüst ve erdemli insanlar olmasını ister ve temenni ederler… İnsanlara baş olup da, toplumun değer yargılarına ters düşen hareketlerde bulunan, her kim olursa olsun; toplumda huzur ve asayişin sağlanmasında asla etkili olamazlar. Çünkü idareciler, beyaz elbise gibidirler; beyaz elbise nasıl ki, asla leke kabul etmezse!Hakeza, idarecilerin de, en ufak hata ve nisyanları diğer insanlar tarafından görülürse, hemen tenkit edilip eleştirilir! Kuralda kaide de budur, hep böyle olagelmiştir.
Şimdi düşünün, içki içen, namaz kılmayan, oruç tutmayan; insanların başına geçmek için yalan konuşup insanları kandıran, umumun malını çarçur edip israfta sınır tanımayan, ağızları camiye, kalpleri kiliseye benzeyen; her kim olursa olsun, örneklik teşkil etme açısından; bu gibiler insanların güvenlerini kazanabilirler mi? O halde, insanlara ve topluma baş olan zat veya zatların; doğru yerde durup, insanların dünyevi ve uhrevi salah ve menfaatlerine çalışmalıdırlar ki; her işlerinde insanlar onlara hem yardımcı olsunlar, hem de güvenip muvafakat etsinler…Sözün özü şudur: “Sorumluluk sahibi olan herkesin, “YAŞ” yerde durmaları onların hezimetine sebep teşkil edeceği gibi; “SABİT” yerde duranlarında,uzun ömürlü olmasalar da; hayırla yâd edilmelerine sebep olacaktır… Vesselam-ü ala menitebeel-hüda! 08 Kasım 2018.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum