Serotonin çoğunlukla ruh halini düzenleyen bir molekül olarak tanınıyor; ancak bilim insanlarına göre bu tanım artık yetersiz kalıyor. Yapılan çalışmalar, serotoninin kanserin oluşumunda ve ilerlemesinde beklenmedik bir rol oynayabileceğini gösteriyor.
İnsan vücudunda serotonin üretiminin yaklaşık yüzde 95’i bağırsakta gerçekleşiyor. Bağırsaktan kana karışan hormon, karaciğer, pankreas, kaslar, kemikler, yağ dokusu ve bağışıklık hücreleri de dahil olmak üzere pek çok dokuya ulaşıyor.
Bu sayede serotonin, kan şekeri düzenlemesinden vücut ısısının korunmasına, kemik sağlığından iştah ve bağırsak hareketlerine kadar birçok önemli görevi yerine getiriyor.
Serotonin yalnızca ruh halini değil, vücuttaki pek çok yaşam fonksiyonunu da yönetiyor.
İrlanda’daki Limerick Üniversitesi’nden araştırmacılar, serotoninin DNA üzerindeki bağlanma noktalarını haritalayarak kanserle ilişkili genler üzerindeki etkisini incelemeye başladı. Bu mekanizmanın ayrıntılı olarak anlaşılması, kanserde kullanılan epigenetik tedavilere yeni bir kapı açabilir.
Başarılı olunması durumunda, bu yöntem klasik cerrahi, kemoterapi ve radyoterapiye kıyasla daha hedefe yönelik ve yan etkisi düşük tedavilerin geliştirilmesini mümkün kılabilir.


0 Yorum