Şanlıurfa’nın tarih kokan sokaklarında gezerken, kentin kalbinde yüzyıllardır canlılığını koruyan bir hazine Gümrük Hanı çıkar karşınıza. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1563 yılında Urfa Sancakbeyi Halhallı Behram Paşa tarafından inşa ettirilen bu görkemli yapı, şehrin hem mimari mirasının hem de ticari geçmişinin en etkileyici tanıklarından biri.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN SEYAHATNAMESİ’NDE “YETMİŞ HANI”
Haşimiye Meydanında, Balıklıgöl Yerleşkesinin hemen yanı başında yer alan Gümrük Hanı, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Yetmiş Hanı” olarak betimlediği tarihi dokusuyla bugün bile ziyaretçilerini büyülüyor. Kesme Urfa taşından yapılan iki katlı kervansaray, avlusundan akan Balıklıgöl suyuyla da ayrı bir mistik hava sunuyor. Rivayetlere göre bu su, Hazreti İbrahim’in doğduğu ve ateşe atıldığı yerin bereketini taşıyor.
Osmanlı döneminde ticaretin nabzının attığı han, 2001 yılında Şanlıurfa Kültür Sanat Eğitim ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) tarafından aslına uygun şekilde restore edilerek geleceğe kazandırıldı. Aradan geçen beş yüzyıla rağmen hâlâ işlevsel olan yapı, bugün hem esnafa hem de binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
HAFTA SONLARI YER BULMAK NEREDEYSE İMKANSIZ
Bazı kayıtlarda “Alaca Han” adıyla da geçen Gümrük Hanı, kentin en etkileyici mimari eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Alt katında tespih ustalarının dükkanları ve çayhaneler yer alırken, üst kattaki odalarda terziler üretimlerini sürdürüyor. Özellikle hafta sonları yoğunluğun arttığı hanın çayhanelerinde yer bulmak neredeyse imkânsız. Son günlerde ise tespih koleksiyoncuları, birbirinden değerli parçalarını burada meraklılarıyla buluşturuyor.
Gümrük Hanı; taş duvarlarının ardında biriktirdiği tarih, korunmuş mimarisi ve canlı ticaret atmosferiyle Şanlıurfa’nın hem geçmişini hem de bugününü aynı anda yaşatan nadir mekânlardan biri olmayı sürdürüyor.


0 Yorum