Ne zaman Kürt meselesi gündeme gelse sağ partileri, hep ihtiyatlı, hep mesafeli, hep içe kapanma refleksini firene basarak göstermiştir.
Türkiye'de demokratikleşme konusunda siyasiler bazı adımlar atmıştır.
Dönemin Milletvekili merhum Devlet Bakanı Şerafettin Elçi, “Ben Kürdüm” dediği için hapse atılmıştır.
Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, 1990'lar başında askeri yetkililer ile birlikte Güneydoğuya yaptıkları gezide, o dönemin Genel Kurmay Başkanı çocuklara, “Vara, vara (Gel gel)” diye seslenmişti.
O tarihlerde çatışmalar daha güçlü olunca, Sayın Süleyman Demirel; “Biz hep Kürt isyanlarını bastırmıştık, sonuncusunu da bastıracağız. Kürt realitesi var” demişti.
1991 seçiminde Dönemin Başbakanı Tansu Çiler, “Türkiye Düşük Yoğunluk Savaşı dönemine girmiştir” dedi. "BASK" modelinden söz etmişti.
9 Mayıs Avrupa günü kutlaması yapılırken Kürt meselesi ile gündeme oturdu. Gündem hep Kürt meselesi ile meşguldü.
1999'da Dönemin Başbakanı Yardımcı Mesut Yılmaz, Diyarbakır ziyareti sırasında, “AB yolu Diyarbakır'dan geçer” demişti.
Dönemin Başbakan yardımcısı, Başbakanı, Cumhurbaşkanı Merhum Sayın Turgut Özal’ın, BBC İngiliz TV'sinde İngilizlere seslenerek, “Madem Kürtlerle bu kadar ilgiliyseniz, Irak’tan 36 Bin Kürt Mülteci geldi onlara yardım ediyoruz. Batı dünyasındaki tüm insan hakları savunucuları Türkiye'ye geldi. Son bir yıldır neden bize küçük bir yardımda bulunmadınız? Merak ediyorum, onlara sordum; ‘Irak’tan gelen bu insanların yarısını siz alın, yarısını ben alayım’ dedim. Ancak bana bir cevap vermediler. Bir tek Kürt’ü bile almak istemediler” demişti.
Eğer Kürt sorunuyla bu kadar ilgiliyseniz neden bu insanları kabul etmediniz?
Turgut Özal, “Kürt sorunu demokratik yollarla çözülür. Bu benim milletime yapacağım son hizmetim olacaktır” ifadesinde bulundu ve bu konuda karalılığını göstermiştir.
"DÜZOVADA SİYASET DEMESİ"
Meclis Darbe Araştırma Komisyonu'nda konuşan Mehmet Ağar, 'sempatizan' olarak nitelendirdiği kesimlere geri dönüş imkânı sağlanması gerektiğini belirterek, “Aksi taktirde bu insanları militanlaştırırsınız” uyarısında bulundu.
Ağar, bir soru üzerine, “Kürt meselesi çözülebilir, çözme iradesi kaybedilmedi, diyalog kapıları kapatılmamalı” dedi.
Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2005 Beşir Atalay’ın koordinatörlüğünde çözüm sürecinin 2005'teki Diyarbakır konuşmasıyla işareti verilen paradigma değişikliğinin ve 2009'da başlatılan Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi ve demokratik açılım, 23 Ekim 2024’de ise, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan'la ilgili çıkışı hala gündeme yerini korurken, Türkiye siyasetinde bir ilk yaşandı.
Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, tarihi bir çıkış yaparak olağanüstü bir adım atarak, parti gurup toplantısında; "Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM'de DEM Parti gurup toplantısında konuşsun" dedi.
Sayın Bahçeli’nin açılım olayı Öcalan üzerinden tartışılırken, Öcalan’a Umut hakkı, ev hapsinin varsayımı üzerinden dillendirmekte, asıl meselenin PKK ve Kürt meselesinin iç içe girmiş bu karışıklık nasıl çözülür? Çözüm bulur, ya da bulmaz.
Kanaatimce diğer Milliyetçi partiler sayın Bahçeli’nin başarılı olmasını istemiyor.
Son kulvarda Kürt sorununun çözümünde olmadık kadar yaklaşmış görünüyor.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Partisinin Şanlıurfa 8. olağan İl kongresinde çok önemli mesajlar verdi.
“Sizin bir hesabınız varsa, bizim de bir hesabımız var”
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, siyasi partiler arasında çok büyük bir mutabakatın oluştuğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Terörün bitmesine, kardeşliğin pekişmesine yönelik bir umut doğdu, çok elverişli bir atmosfer oluştu. Siyaset sahnesinde oluşan bir müspet havayı çok kıymetli buluyoruz. Terörden nemalananlar bundan elbette rahatsız oluyorlar ve olacaklar. Ama Allah'ın yardımı, aziz milletimizin desteği ve samimi duasıyla terörsüz Türkiye hedefine mutlaka ulaşacağız. Bu konuda kararlıyız, azimliyiz, Cumhur İttifakı olarak fikir birliği içindeyiz. Temennimiz elbette bunun sükûnet içinde ve suhuletle gerçekleşmesidir. Ama yanlış yola girilirse, eski hatalar tekrarlanırsa maksimalist amaçlar peşinde koşulursa bu durumda yapmamız gerekeni yaparız.”
Kalın sağlıcakla…
0 Yorum