Herkesin dilinde, her cümlenin içinde ama çok az insanın gerçekten yaşadığı bir kelime vardır: sevgi.
Basit bir kelime gibi görünür ama anlamı sonsuzdur. Ne yazık ki günümüzde bu kelimenin ağırlığı taşınmaz oldu. Sevgi, artık tanımı yapılan ama yanlış yaşanan bir duyguya dönüştü.
Peki, sevgi nedir gerçekten?
Beklentilere sığınmak mı?
Yoksa sevginin ta kendisi olabilmek mi?
Sevgi, sadece almak ya da vermek değildir; sevginin kendisi olabilmektir.
İster ailede, ister arkadaşlıkta, ister insanlık adına olsun; bir taraf sürekli emek verirken diğeri sadece izliyorsa, orada sevgi değil, değersizlik hissi oluşur.
Zamanla bu emek sessiz bir eziyete dönüşebilir.
Bugün birçok insan, sevgiyi “katlanmak”, “tahammül etmek” ya da “adanmak” zannediyor.
Oysa sevgi, kendini yok etmek değil; birlikte var olabilmektir.
Karşındakini mutlu etmeye çalışırken kendi ihtiyaçlarını unutuyorsan, bir süre sonra tükenirsin.
Gerçek sevgi, yalnızca başkalarını mutlu etmek değil, birlikte büyüyebilmek sanatıdır.
Gerçek sevgi, karşılıklı emekle yeşerir.
Parmak izi kadar özgündür ama yarattığı etki evrenseldir.
Ve evet, sevgi kendiliğinden oluşmaz; öğrenilir.
Tıpkı sevgisizlik gibi... O da öğrenilmiş bir davranıştır.
Ancak “Ben sevmeyi seçiyorum.” diyebilmek, insanın ruhsal olgunluğunu gösterir.
Sevgi sadece bir duygu değil, bilgi, emek, düşünce ve disiplin ister.
Kendi huzurunu korurken başkalarının da huzuruna saygı duymayı öğrenmeliyiz.
Sevgi, kusurları örtmek değil; onları kabul edip birlikte dönüştürebilmektir.
Gerçek sevgi ardında güven, huzur ve derin bir mutluluk bırakır.
“Ben bunu istiyorum.” derken aynı zamanda “Senin de isteğine saygı duyuyorum.” diyebilmektir.
İnsanı yücelten şey, sevgiyi bir sahiplenme değil, bir paylaşma biçimi olarak yaşayabilmesidir.
Mutluluk, sadece aldığında değil, vere bildiğinde de yaşanır.
Unutmayalım:
Sevgi “Seni seviyorum.” demek değildir.
“Seviyorum”un anlamını bilmektir.
Ve o anlamı her gün, her davranışla yeniden inşa etmektir.
Sevgi, inşa edilebilen bir deneyimdir.
Kendine merhamet et.