5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü vesilesiyle sosyal medyada dolaşan paylaşımlara göz gezdirirken içimde bir tedirginlik belirdi. Çünkü bugün “kadın hakları” dendiğinde, toplumun önemli bir kesiminin bu kavramı asıl anlamından koparıp bambaşka bir yere taşıdığını görüyorum.
Bir süredir kadın hakları; sınır tanımamak, kuralsızlık, dik başlılık, sorumluluk kabul etmeme ve değerleri küçümseme gibi davranışlarla özdeşleştiriliyor. Özgürlüğü, toplumsal duyarlılıktan bağımsız hareket edebilme hakkı sanan ve bunu “benim bedenim, benim kararım” sloganıyla süsleyen bir anlayış, gerçek meselelerin önüne geçiyor. Sosyal medyada teşhir kültürünün normalleştirilmesi, saygısızlığın “kendini ifade özgürlüğü” olarak sunulması, ölçüsüzlüğün modernlik sayılması… Tüm bunlar kadın hakları kavramını zehirleyen yanlış örnekler hâline geliyor.
Oysa hak dediğimiz şey, kişiyi sorumsuzluğa değil; insan onuruna yakışır bir yaşam düzeyine ulaştırır. Kadın hakları denildiğinde; eğitim hakkı elinden alınmayan, fikrini özgürce ifade edebilen, kendini geliştirebilen, toplum içinde saygı gören ve varlık gösterebilen kadınlar akla gelir. Duruşuyla örnek olan, hanımefendiliğini koruyan, bilinciyle hem kendine hem çevresine değer katan kadınlar… Yani özgürlüğün sınırsızlık değil, sorumlulukla birlikte anlam kazandığını bilen kadınlar.
Bugün ne yazık ki aşırılıklar, kadın haklarının temsilcisiymiş gibi sunuluyor. Oysa bu durum, tüm kadınları bağlayan bir gerçeklik değil; bireysel tercihlerden ibarettir. Bir kişinin ölçüsüz davranması, hakkın kendisini sorunlu hâle getirmez. Gerçek kadın hakları; bir kadının yaşamını güven içinde sürdürebilmesi, şiddetten korunması, çalışmak ya da üretmek istediğinde önünün kesilmemesi ve kendine ait bir kimlik ile saygınlıkla toplumda yer bulabilmesidir.
Kadın hakları, toplumu çürüten bir serbestlik anlayışı değil; toplumu güçlendiren bir eşitlik bilincidir. Evet, değerler değişebilir, zaman dönüşebilir… Ancak insanın vakarına yakışan duruş, asla modası geçen bir şey değildir.
Bugün yapılması gereken, kavramları aşırılıklardan değil; özünden okumaktır. Kadın haklarını savunmak, kadının kendini koruması, geliştirmesi ve saygı görmesi için mücadele etmektir. Gerisi ise yalnızca kavramların içini boşaltan bir gürültüdür.
“Asaletin simgesi kadınlar, güçlü görünmek için gösterişe ihtiyaç duymaz.
Benliğinizi tabiatınızdan ayırmayın ki varlığınızı hissedebilesiniz.
Aksi hâlde, kendi dünyanızda sessizce kaybolup gidersiniz.”
Kendinize merhamet edin.