AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Büyükgümüş, Star Gazetesi Yazarı Cüneyd Altıparmak'a verdiği özel röportajda hem kişisel siyasi yolculuğunu hem de Türkiye’nin geçmişi ve geleceğine dair değerlendirmelerini paylaştı.
Büyükgümüş, 28 Şubat sürecini “kitaplardan değil, evin içinden” öğrendiğini vurgularken, siyasete yönelmesinde aile geçmişinin ve yaşanan sürecin belirleyici olduğunu söyledi.
Siyasetin konuşulduğu bir evde büyüdüğünü aktaran Büyükgümüş, “28 Şubat gibi sarsıcı süreçleri yaşayan ailelerde ya siyasetten uzaklaşma olur ya da merak artar. Ben siyasete daha çok yaklaştım” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE KAYBETMİŞ BİR MEDENİYET DEĞİL”
Türkiye’nin tarihsel olarak edilgen bir toplum gibi gösterilmesine karşı çıktığını belirten Büyükgümüş, bu bakış açısının özgüven kaybı ürettiğini dile getirdi. Osmanlı ve Türkiye tarihinin yüzeysel anlatılarla okunamayacağını vurgulayan Büyükgümüş, iktisat tarihine dair değerlendirmelerde de bulundu.
Osmanlı’nın sanayi devrimini “anlamadığı için geri kaldığı” tezinin doğru olmadığını ifade eden Büyükgümüş, bunun bilinçli bir tercih ve ahlaki bir duruş meselesi olduğunu söyledi. “Bu toplum, işçinin emeğini sömürerek sermaye biriktirmeyi meşru görmeyen bir medeniyettir” dedi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN VURGUSU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan siyasi bağlılığını ise yalnızca bir parti tercihi olarak görmediğini Büyükgümüş, şu ifadeleri kullandı:
“Birincisi, kültür–medeniyet meselesi. İkincisi, iktisadî gerçeklik boyutu. Üçüncüsü ise bu çizginin siyasal boyutu. Ya da politik pratiği diyebiliriz buna... İşte tam bu noktada Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile bu bağı kurdum. Bunu dar anlamda bir siyasi tercih ya da partililik ilişkisi olarak değil; sosyal ve siyasal bir duruş bağlamında söylüyorum.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a gönül vermemin en temel nedeni, bu duruşu siyaset diline tercüme edebilmiş olmasıdır. Biz, kaybetmiş bir medeniyetin evlatları değiliz. Biz, bu dünyaya söyleyecek sözü olan bir toplumun, güçlü bir medeniyet birikiminin mensuplarıyız. Eğer siyasetle meşgulsek, iş dünyasındaysak ya da akademide yer alıyorsak, hep bu idrakle hareket etmemiz gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü siyaseti, sıradan bir siyasal liderliğin çok ötesinde; bir davaya liderlik etme iradesi olarak gördüm. Bu, günü kurtarmaya dönük bir siyaset değil; topluma ve tarihe dair iddiası olan bir çizgidir.
Karl Marx'ın meşhur bir sözü vardır: "Bilim, yalnızca yüzeyde görünenle yetinseydi, bilim olmaktan çıkardı..." Cemil Meriç ise "Ben baktığım meseleye sülfüre bakar gibi bakamam" der. Objektiflik, şuursuzluğa dönüştüğünde hiçbir anlam ifade etmez. Derinlikten, bağlamdan ve idrakten kopmuş bir tarafsızlık, hakikate hizmet etmez.
Parti teşkilatlarında yer almak, benim için kitap okumak kadar öğretici oldu. Her zaman söylerim: Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden mezun olurken, aynı zamanda AK Parti Gençlik Kolları'ndan da mezun oldum.”


0 Yorum