reklam alanı

HALEPÇE

16 Mart 1988de Irak diktatörü Saddam Hüseyinin kuzeni Kimyasal Ali la

HALEPÇE

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Mustafa Fuad BALIKÇI 16 Mart 1988de Irak diktatörü Saddam Hüseyinin kuzeni Kimyasal Ali lakaplı Ali Hasan El Mecidin emriyle, şu an Irak Kürdistan Federe Hükümeti sınırları içerisinde kalan Süleymaniye İline bağlı Halepçe Kasabasında, Rus yapımı Mig-23 tipi uçaklarla gerçekleştirilen saldırılarda, kimyasal bombalarla altı bin masum insan katledilmiştir. Amerika, İngiltere, Fransanın başını çektiği emperyalist ve sömürgeci ittifak 1979da gerçekleştirilen İslam Devrimini yıkmak için Irak diktatörü Saddam Hüseyini İran üzerine sürmüşlerdir. Savaş istedikleri şekilde gitmeyince İran ordularının ilerleyişini durdurmak için Saddam Hüseyine kimyasal silahların temini ve kullanımı da dahil olmak üzere sınırsız bir şekilde destek sunmuşlardır. Sınırsız desteklerinde hiçbir kural tanımayan ve haydutça hareket eden bu güçler, Halepçe katliamından birkaç ay sonra 1988 yılı temmuz ayında bir İran yolcu uçağını düşürerek 290 sivili katledecek kadar işi azıtmışlardır. Bu emperyalist güçler için o dönem uşakları olan Saddam Hüseyin eliyle, Kürt halkına, İran ordularına ya da İran halkına karşı kimyasal silah kullanmanın uluslar arası anlaşmalara ya da o çok önemsedikleri (!) insan haklarına aykırı her hangi bir yönü yoktu. Amaç dünya hakimiyetini ellerinde bulundurmaktı. Bu hakimiyet mücadelesinde stratejik coğrafyalar Müslüman halkların yaşadıkları yerlerdi. Aynı şekilde bu hakimiyet mücadelelerinde en büyük potansiyel tehlikeyi İslam dünyası oluşturuyordu. Emperyalistlerin çıkarları tehdit altında idi ve bu tehdit ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırılmalıydı. Müslüman halkların, masum insanların, yaşlıların, kadınların ve çocukların acımasız bir şekilde topluca katledilmelerinin hiç ama hiç önemi yoktu. Tıpkı o gün Halepçede, dün Irakın işgalinde halen Afganistanda olduğu gibi… Halepçe katliamını çektiği fotoğraflarla dünyaya duyuran ve daha sonra 2009 yılında, Ali Hasan El Mecidin yargılandığı Mahkemeye tanık olarak çağrılan Ramazan Öztürk mahkemeye katılmadan önce bir röportajında bakın neler söylüyor. Hayvanların çoğu ölmüştü. Eğer gaz şehrin dışını bu kadar etkilemişse şehir ne durumdadır? diye düşündüm. Korkuyordum. Şehrin içine ilk girdiğim itibariyle sokakların sağında solunda cesetlerle karşılaştım. Çok sayıda ceset vardı. Bu cesetler daha çok kadınlara, yaşlı insanlara, bebeklere, çocuklara aitti. Görüntüleri çok feciydi. Kiminin derisi kabarmıştı, sıcak su dökülmüş gibi. Kimi yanmış kimi morarmış. Sofra başında yemek yiyen anne, baba, çocuklar ölmüş. Birbirlerine sarılmış halde can vermişler. Kapı eşiğinde anne ve çocuklar. Katliamın üçüncü günüydü. Cesetler kokuyordu. Dayanılmaz bir koku vardı. 6 bin insanın kokusunu düşünün. Sözleri anlaşıldığında daha derin bir etki bırakabileceğini ancak anlaşılmasa da müziğin evrensel dilinde fazla bir şeyin kaybolmayacağını hatırlatarak, Halepçe katliamının acısını gönülden hisseden bir insanın duygu ve çığlığını dinlemek isteyenlere, Şıvanın Halepçe parçasını dinlemelerini öneriyorum. BM ve AB gibi İslam ülkelerinin etkili olmadıkları kuruluşların, İslam Konferansı Örgütü ve İslam Ülkelerinin hiç birinin Halepçe katliamına karşı cılız dahi olsa bir tepki göstermemeleri insanlık adına utanç verici bir durumdur. 20. Yüzyılın sonunda bu çaplı bir zulme tüm dünyanın sessiz kalması, kendilerine ait bağımsız bir devletlerinin olmayışı ve adeta sığınacak bir limanlarının olmadığı psikolojisi Kürtler üzerinde büyük bir travmaya yol açmıştır. Bu acı tecrübeler şu gerçekleri görmemizi gerektiriyor. Kendimiz ve çocuklarımız için emperyalistlere boyun eğmeyeceğimiz onurlu bir hayat istiyorsak, kendi aramızdaki sorunları adalet ve saygı temelinde çözmek zorundayız. Kaşımaya ve kanamaya müsait birer kronik vakaya dönüşmesini istemiyorsak sorunlarımızın çözümüne emperyalist güçleri karıştırmamalıyız. Aramızdaki sorunların çözümü için onlardan yardım beklememeliyiz. İçimizdeki sorunları çözme iradesine sahip olmalıyız. Sorunlarımızı çözmede sahip olmamız gereken feraset ve fedakarlığa sahip değilsek kalıcı bir iç huzur ve barış elde etmenin mümkün olmayacağını bilmeliyiz. Kendi zalimlerimizin hakkından gelebilmeliyiz. Kendi zalimlerimizi devirmek için başka zalimlerin yardımını isteme gibi marazi davranışlardan kaçınmalıyız. Gerçekten yeryüzünde fitne fesat çıkaran ve büyük maddi güce sahip olan emperyalist güçler karşısında güç birliği yapmak dışında bir seçeneğimizin olmadığını görmek durumundayız. Sözü, Kitabımızın Brûc sûresinin 1-11 ayetleri ile sonlandıralım. Tercih edilen kuvvetli görüşe göre bu ayetlerde anlatılanlar Yemen hükümranlığını ele geçiren Zû Nuvası işaret etmektedir. Miladi dördüncü asırda Yemene hakim olan bu kral Yahudi dinini benimseyip o zaman tahrif edilmemiş Hıristiyanlık dinine mensup olan Necran halkını da Yahudiliği kabul etmeye zorlar. Halk direnince, birçok insanı ateş dolu hendeklere attırır. Bu şekilde öldürülenlerin yirmi bin kadar olduğu söylenir. Tarihteki bu olayla Halepçede ki masumları katleden zihniyet ve güçler arasında bir paralellik var mı? Siz değerlendirin. “Burçlarla dolu göğe andolsun, Vadedilmiş güne (kıyamete) andolsun, Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (müminleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lanetlenmiştir. O vakit, ateşin etrafında oturmuş, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Onlar müminlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye layık Allaha iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah her şeye şahittir. Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır. İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan, cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.” (85/1-11)
HALEPÇE

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.