Neredeyse 2 yıldır devam eden İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımına Şanlıurfa’dan tepkiler devam ediyor.
Daha önce Filistin ve Gazze için birçok eylem gerçekleştiren Kitap Vakfı, dün yine Dergah Camii önünde toplanarak, masumların katledilmesine karşı basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasını Kitap Vakfı Başkanı Av. Mustafa Fuad Balıkçı okudu. Balıkçı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
BALIKÇI: FİLİSTİN DOSTLARI YAKA PAÇA GÖZALTINA ALINIYOR
“İşgalci İsrail rejimi ve Amerika’nın, Filistin halkına karşı gerçekleştirdikleri soykırımın, 660. günündeyiz. Türkiye, halen hiçbir etkisi olmayan, boş ve hamasi sözlerle, Filistin halkını destekliyormuş gibi görünmeye, buna karşı işgalci İsrail rejimini ise, somut icraatlarla desteklemeye, devam ediyor.
Bir hafta önce, Kolombiya ve Güney Afrika’nın, Bogota’da düzenledikleri toplantıda, Türkiye, İsrail’i kınayan bir bildiriyi imzaladı, ancak hemen yürürlüğe konulmak üzere hazırlanan ve İsrail’e karşı 6 maddelik bir eylem planı içeren bildiriyi ise, imzalamadı.
Bir haftadır İstanbul’da devam eden IDEF 2025 Savunma Sanayi Fuarı’nda, işgalci rejime silah temin eden şirketlere, soykırımda kullanılan silahların reklamını ve satışlarını yapma imkânı verilirken, bunu protesto eden Filistin dostları ise, yaka paça edilerek gözaltına alınıyor.
Yöneticilere bir kez daha sesleniyoruz. Siyonist İsrail rejimiyle, bütün ilişkileri, bir an önce kesin. Hileli yollarla, Filistin ve 3. ülkeler üzerinden devam eden ticarete, tamamen son verin. İşgalci rejime, petrol sevk etmekten vazgeçin. Amerika ve İsrail’e hizmet eden Kürecik ve İncirlik üslerine el koyun.
KASSAM TUGAYLARI SÖZCÜSÜ EBU UBEYDE’NİN AÇIKLAMASINI SİZLERLE PAYLAŞIYORUM
Tamamına yakını cahil ve kaba olan günümüzdeki dünya liderlerinin aksine, olayları Kur’an ve İslam’i ilkeler perspektifinden ve bir Müslümanın basiretiyle değerlendiren Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, on gün önce, çok önemli bir açıklama yaptı. Önemine binaen bu açıklamayı sizlerle paylaşıyorum.
Dört ay geçti... Siyonist düşman bu sürede, vahşi Nazi tarzı saldırganlığını, Gazze'deki halkımıza karşı, yeniden başlattı. Bu, bu yılın Ocak ayında, direnişle yapılan anlaşmayı bozup, haince ihlal ettikten, aracılara ve dünyaya yalan söyledikten sonra gerçekleşti. Sözde bir zafer peşinde koşarak yeniden saldırıya geçti.
Dört aydır düşman, sivillere ve çocuklara karşı sadistçe bir savaş yürütüyor. Şehirleri, yerleşim alanlarını ve mahalleleri sistematik bir şekilde yok ederek, çetevari bir yıkım politikası izliyor. Halkımıza karşı yürüttüğü bu zalim savaşta, ilerlemeye devam ediyor.
Yirmi bir ay geçti... Bu süre, halkımızın mücahitleri ve direnişçileri için dağ gibi bir direniş, halkımız içinse, peygamberlere yakışan, bir sabır dönemi oldu. Yirmi bir ay boyunca, işgalci zorbalardan zulüm ve soykırım, kan ve din kardeşlerimizden ise, acı bir hayal kırıklığı gördük. Allah'ın merhamet ettiği samimi mücahitler, mazlum halklar ve insanlığıyla barışık özgür dünya insanları dışında, herkes sessiz kaldı.
Düşman son aylarda “Gideon Arabaları” adını verdiği bir operasyon başlattığını duyurdu. Bu operasyonla, ırkçı ve Nazi benzeri savaşına, sahte bir kutsiyet katmaya, Tevrat’tan uydurduğu efsaneleri, bu kirli savaşa kılıf yapmaya çalıştı. Oysa bu savaş, şeytanların işlerini ve korkak çetelerin uygulamalarını çağrıştırmaktan öteye gitmiyor.
‘Gideon Arabaları’ operasyonunu, Allah’ın izniyle ‘Davud’un Taşları’ adını verdiğimiz bir dizi operasyonla karşıladık ve hâlâ bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu operasyonlar, zalim ve zorba Calut’a karşı,Allah’ın sadık kulu Davud’a verdiği zaferden ilham alınarak, yürütüldü. Allah, mücahitlerimize yardım etti, nişanlarını isabetli kıldı. Onlar da her atışlarında şu ayeti tekrarladı: 'Attığın zaman sen atmadın, Allah attı.'
Mücahitlerimiz, özellikle Kudüs Seriyyeleri’ndeki kardeşlerimizle omuz omuza, iman dolu bir azimle, sarsılmaz bir kararlılık ve Allah’ın yardımıyla, orantısız bir güç karşısında, direniş göstermektedirler.
Bu aylar boyunca, yüzlerce düşman askerini öldürdük ve yaraladık. Binlercesi psikolojik rahatsızlıklara ve travmalara yakalandı. İşledikleri kanlı ve kirli eylemler yüzünden, karşılaştıkları direnişin ağırlığıyla, düşman askerleri arasında intihar vakaları arttı. Çünkü karşılarındaki direniş, Allah’ın yardımına dayanan bir direniştir.
Dünya, Han Yunus'ta,mücahitlerimizin kahramanlıklarına şahit oldu.
Mücahitlerimiz, halkımızın tarihindeki en uzun savaş sürecinden elde ettikleri tecrübelerle, düşmanı şaşırtan yeni ve çeşitli taktikler geliştirdi. Cesur ve özgün nitelikte operasyonlar gerçekleştirdi. Hâlâ düşmanın araçlarını füzelerle ve patlayıcılarla hedef almakta, doğrudan çatışmalara girmekte, keskin nişancı operasyonları yapmakta, binaları, tünel girişlerini ve kurdukları pusuları patlatmakta ve düşman güçlerine karşı, baskınlar düzenlemektedir.
Dünya, Han Yunus’ta mücahitlerimizin, düşman araçlarının üzerine çıktığını, işgalci askerlere sıfır noktadan ulaştığını, sivillerin evlerini yıkan suçlu bir askeri kovalayıp, etkisiz hale getirdiklerini ve silahını ganimet olarak aldıklarını, gözleriyle gördü.
Mücahitlerimiz, son haftalarda,düşman askerlerini esir almaya yönelik birçok operasyon gerçekleştirdi. Bazıları başarıya çok yaklaştı, ancak önce Allah’ın takdiri, sonra da işgalci ordunun, esir alınma şüphesi bulunan askerlerini topluca öldürmesi nedeniyle, başarısız oldu.
Mücahitlerimizin operasyonları, Gazze'nin kuzeyinde BeytHanun ve Cibaliye’nin doğusundan, Gazze şehrindeki Tuffah, Şucaiyye ve ZeytunMahalleleri’nden geçerek, güneydeki Han Yunus ve Refah’a kadar yayıldı. Gazze’deki direniş, artık çağdaş tarihte, bir halkın işgalcilere karşı verdiği, en büyük askerî direniş okuluna dönüşmüştür.
Aziz halkımız ve ümmetimiz! Şehit İzzeddin El Kassam Tugayları olarak, Aksa Tufanı Operasyonu’nun ve halkımıza karşı yürütülen Siyonist Nazi savaşın üzerinden 21 ay geçmişken, şunu ilan ediyoruz. Mücahitlerimiz ve direnişin diğer fraksiyonları, işgal güçlerine karşı uzun soluklu bir yıpratma savaşı yürütmeye, tamamen hazırdır. Bu savaşın şekli ne olursa olsun, mücahitlerimiz direnişe, ya zafere, ya da şehadete ulaşana dek, devam edeceklerine söz vermiştir.
Bizim savaşımız, ilkesel bir duruş, tartışmaya açık olmayan bir hak, dinî ve millî bir görevdir. Bizim için savaşmaktan başka bir seçenek yoktur. Allah’ın izni ve yardımıyla, büyük bir azim ve kararlılıkla savaşacağız. Topraklarımızın taşlarıyla ve elimizdeki sınırlı imkânlarla, iman dolu mücahitlerimiz, Allah’ın lütfuyla olağanüstü işler başarmaktadır.
Bu aşamada El-Kassam Tugayları'nın liderliğinin belirlediği strateji ve karar, işgalci askerlere ağır kayıplar verdirmek, sıfır mesafeden özel operasyonlar düzenlemek ve Siyonist askerleri esir alma girişimlerine devam etmektir.
Düşman hükümeti bu soykırım savaşını sürdürmeyi tercih ederse, bu aynı zamanda asker ve subaylarının cenazelerini karşılamaya devam etmeyi de kabul etmesi demektir. Tankları, onları koruyamayacak, imanla yapılmış ve Allah’ın eliyle fırlatılmış ölüm ateşlerinden saklayamayacaktır. Kalelerinin onları Allah’tan koruyacağını sandılar, ama Allah onları, hiç ummadıkları yerden vurdu ve kalplerine korku saldı.
Mücahitlerimizin direnişi ve kahramanlıklarıyla gurur duyuyoruz. Halkımızın yaşadığı acıların ve sıkıntıların farkındayız, her gün onların acılarını kalbimizde hissediyoruz. Biz üzerimize düşen görevi, Allah’ın emriyle yerine getiriyoruz, ancak bu durum iki milyarlık İslam ümmetinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Ne yazık ki ümmet bu görevini ihmal etmiştir.
Düşman, dünyanın en zalim güçleri tarafından durmaksızın silah ve mühimmatla destekleniyor. Buna karşın, ümmetimizin yönetimleri ve güç odakları ise sadece seyrediyor, Gazze’de on binlerce kişi katledilirken, insanlar aç, susuz ve ilaçsız bırakılırken, hiçbir şey yapmıyorlar.
Tarihe not düşerek ve büyük bir acıyla şunu söylüyoruz: Ey İslam ve Arap dünyasının liderleri, ey siyasi partileri, seçkinleri ve âlimleri! Sizler Allah katında bizim hasımlarımızsınız. Sizler her yetim çocuğun, her dul kadının, her yerinden yurdundan edilmiş, acı çekmiş, yaralanmış ve aç bırakılmış insanın karşısında sorumlusunuz. On binlerce masumun kanı, sizin sessizliğiniz nedeniyle, omuzlarınıza yüklenmiştir.
Bu Nazi zihniyetli cani düşman, bu soykırımı ancak cezasız kalacağını bilerek, sessizlik garantisini ele ederek ve ihanetinizi satın alarak, gözlerinizin önünde gerçekleştirebilirdi. Bu akan kanın sorumluluğundan, kimseyi muaf tutmuyoruz. Herkes, sahip olduğu imkân ve gücü oranında sorumludur.
Vallahi, düşmanın ümmetimize karşı duyduğu küçümseme ve pervasızlığı, bizim topraklarımızda sergilediği barbarlığı gördükçe, kalbimiz kan ağlıyor. Çünkü bu düşmanın, aslında ne kadar korkak, zayıf ve aşağılık olduğunu çok iyi biliyoruz.
Ve biz, bundan önce şu ilahî hakikati de derinlemesine idrak ediyoruz. Eğer İslam'ın izzeti ve yitirilen Arap onuru ile karşılarında dursaydık, “onlar, Allah’tan duydukları korkudan daha fazla bizden korku duyardı." Fakat bu, bizdeki zaafın eseridir... Bize Allah yeter; O, ne güzel bir vekildir.
Koca, büyük ve şanlı bir ümmet, açlıktan kıvranan, kuşatma altındaki Gazze halkına bir lokma yiyecek, bir yudum su, bir damla ilaç ulaştıramaz mı? Bu halkın kanı, ümmetimize gözdağı vermek ve onu kırmak için akıtılıyor, çünkü onlar Arap ve İslam topraklarında bir Siyonist imparatorluk kurmak istiyor, başkenti de sizin ilk kıbleniz vepeygamberinizin miraç yurdu, ya da onun enkazı olacaktır. O hâlde korkakların gözü, uyku görmesin!
Hikmet ve imanın yurdu, Yemen’deki aziz halkımıza, onun silahlı güçlerine ve özellikle Filistin, Gazze ve mücahitlerimizle sarsılmaz dayanışmalarını gösteren, Sadık Kardeşlerimiz Ensarullah’a, selam olsun. Onlar dünyayı cesaretleri ve kararlılıklarıyla hayrete düşürdüler. Onlar sayesinde, düşman karşısında etkili bir cephe oluştu. Bu cephe, büyük Arap ve İslam partilerinin, rejimlerinin ve güçlerinin, ne yazık ki, artık zalimlerin vitrinine dönüşüp, özgür gençlerive halkı, sadece uyuşturucu gibi söylemlerle oyaladığını, açıkça ortaya koydu. Bu yapılar, ümmetin en temiz ve en kutsal davasına ihanet etmiş, aciz kalmış ve samimiyet testinde, sınıfta kalmıştır.
Dünyanın dört bir yanında, her türlü tehlikeyi, ihaneti ve karalama çabalarını hiçe sayarak, halkımızla dayanışma içinde olan, kuşatmayı kırmaya, zulmü sona erdirmeye çalışan tüm özgür insanlara, selam olsun. Onlar, ümmetin içindeki münafıkların, karanlık propagandalarına aldırmadan, hak ve adalet için, mücadele eden gerçek kahramanlardır.
Dünyanın dört bir yanındaki özgür insanların, ortaya koyduğu tüm girişimler ve dayanışma adımları, ister başarılı olsun, ister Siyonistlerin dayatmalarıyla engellenmiş olsun, halkımız için bir onur ve gurur vesilesidir. Bu girişimlerin artırılması, sürdürülmesi ve bu düşmanın her alanda ve her mecrada teşhir edilmesi çağrısında bulunuyoruz.
Direnişin müzakere heyetinin, işgalciyle yürüttüğü dolaylı görüşmelerdeki tutumunu, tüm gücümüzle destekliyoruz. Son aylarda defalarca, elimizdeki tüm esirleri kapsayan geniş bir takas anlaşması yapmayı teklif ettik. Ancak savaş suçlusu Netanyahu ve Nazi zihniyetli bakanları, bu öneriyi reddetti.
Gördük ki, savaş suçlusu Netanyahu’nun hükümeti, esir askerlerinin akıbetiyle, gerçekten ilgilenmiyor. Bu konu onlar için bir öncelik değil, hatta işgalci kamuoyunu bu esirlerin tamamının öldüğünü kabul etmeye hazırlamışlar. Ancak biz, bugüne kadar, elimizden geldiğince, onları hayatta tutmaya özen gösterdik.
Müzakerelerde olan biteni, yakından takip ediyoruz. Umudumuz, bu görüşmelerin halkımıza yönelik savaşın durdurulmasını, işgal güçlerinin geri çekilmesini ve halkımızın insani yardım almasını sağlayacak bir anlaşmayla, sonuçlanmasıdır. Ancak, eğer düşman bu turda da, her zaman yaptığı gibi inat eder ve sorumluluktan kaçarsa, gelecekte kısmi anlaşmalara ya da "on esir önerisi" gibi sınırlı tekliflere geri dönmeyi garanti edemeyiz.
Direnişi bastıramayan ve halkımızın iradesini kıramayan siyonist düşmanın, yaşadığı başarısızlığın bir göstergesi de, savaş suçu oluşturan, toplu cezalandırma, soykırım ve etnik temizlik anlamına gelen, kirli yöntemlere başvurmasıdır. Üstelik bu yöntemler, maalesef Amerika yönetimi tarafından açıkça desteklenmektedir.
Masum insanlara işkence etmede ustalaşmış düşman, insanları yerinden etmeyi açıkça ilan etmekte, sistematik yıkımı, askeri bir başarı olarak sunmakta ve dünyaya, sahte sözde insani isimlerle, Nazileri çağrıştıran, toplama kampları kurma planları sunmaktadır.
Düşman, sanki geçmişte yaşanmış karanlık deneyimleri yeniden canlandırmak ve bunları Gazze halkınasadistçe uygulamak istiyor. Öyle ki, bu zulüm karşısında, Nazizm bile hafif kalır. Bu nedenle tüm dünyanın, bu kampları reddetmesi gerekir.
Düşmanlarımızın onlarca yıldır kendilerine kalkan yaptığı "antisemitizm yalanı", artık bir maskaralığa ve rezalete dönüşmüştür. Halkımız, Siyonistlerin sapkın psikolojik sorunlarının bedelini ödemek zorunda değildir. Siyonistler bilmelidir ki, milletlerin onlara karşı duyduğu düşmanlığın ve nefretin sebebi, insanlığa karşı işledikleri suçlardır.
İşgalcinin, Arap ismi taşıyan paralı asker ve ajanları kullanma girişimi, başarısızlığınınve hezimetinin, açık bir göstergesidir. Bu hainler, halkımızın bilinci, onuru ve ihanete olan nefretinin ortasında, yalnızca tükenmiş birer kâğıt parçasıdır. Düşmanın onlara harcadığı her şey, onun için bir pişmanlık, yıkım ve açık bir kayıp olacaktır Allah’ın izniyle.
Bu ajanlara çağrımız, derhal tövbe edin ve vakit geç olmadan halkınızın bağrına geri dönün. Aksi takdirde sonunuz trajik olacak, her hain ve korkak için, ibretlik bir örnek teşkil edecektir. Aynı zamanda, bu izole olmuş hainlerle bağlarını kesen halkımızın, onurlu ailelerine ve kabilelerine, derin şükran ve gururumuzu ifade ediyoruz. Bu kişiler sadece kendilerini temsil eder, halkımızı asla!
Ey sabırlı ve büyük halkımızın evlatları, ey devrimin kaynağı ve erlerin yetiştiği memba, her gün şehitlerinin nur dolu kafilelerini uğurlayanlar, ey Allah’ın dostu Musa’nın kardeşleri, ki o, Allah düşmanları tarafından sıkıntıya uğratılmış ve sadece “Asla, yanımda Rabbim var, O bana doğru yolu gösterecektir” demişti.
Ey sadık Yusuf’un torunları, kardeşleri tarafından terk edilip derin bir kuyuya atıldınız, fakat size zafer ve güç geldi. Ey sevgili Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)’indostları, ki o halk tarafından kuşatıldığında, mağara veya birine sığındığında Rabbimizden yardım gelmiş ve Rabbimiz; “Şüphesiz Allah seni onlara karşı koruyacaktır” demişti.
Ey Yasir ailesinin kardeşleri, Allah yolunda işkence gördünüz ve size müjde verildi: “Sabredin ey Yasir ailesi, cennet sizi bekliyor.”
"İhanete rağmen gösterdiğiniz kararlılık, sabrınız, fedakarlığınız ve zulüm ile yoksulluğa karşı duruşunuz, düşmanlarınızı en çok kızdıran şeydir. Bu karanlık gecenin elbette bir sonu vardır. Zafer sabırla gelir, ferahlık sıkıntıyla birlikte olur ve her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.
Biz, sabırla direnen ve Allah’ın izniyle zafer kazanan halkımızın tüm aziz evlatlarının ellerinden öpüyoruz, onlara en derin selamlarımızı sunuyoruz. Ve onlara Rabbimizin müjdesini veriyoruz.
“Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir."
Kaynak: Haber Merkezi
0 Yorum