reklam alanı

Kurtulmuş: Türkiye'nin tarihi Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Diyarbakır’da katıldığı bir programda önemli açıklamalarda bulundu.

Kurtulmuş: Türkiye'nin tarihi Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dicle Üniversitesi'nde yeni akademik yıl, Dicle Üniversitesi 15 Temmuz Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen programla başladı. 

Programa TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, AK Parti Diyarbakır milletvekilleri Mehmet Galip Ensarioğlu, Suna Kepolu Ataman, Mehmet Sait Yaz, AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok, CHP Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Bülent Kaya, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Serra Bucak, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat ve davetliler katıldı.

Programda konuşan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Diyarbakır'ın kültür ve evliyalar şehri olduğunu ifade ederek, ''Diyarbakır sahabenin kentidir. Diyarbakır büyük Kürt medeniyetinin yeşerdiği, geliştiği, büyüdüğü bir kenttir. Diyarbakır, aynı zamanda Türk İslam medeniyetinin de önemli merkezlerinden, fikir merkezlerinden birisidir. Bugün itibarıyla da doğu ile batı arasındaki sentezi, Mezopotamya ile Anadolu kıtası arasındaki sentezi en iyi şekilde gerçekleştirmiş olan nadide şehirlerimizden birisidir. Diyarbakır'da olmak, bu anlamda hem tarihi daha iyi anlamaya çalışmak hem yarını daha iyi anlatmaya gayret etmek için de bir fırsattır'' diye konuştu.

"DÜN OLDUĞUNDAN DAHA BÜYÜK SORUMLULUĞUMUZ VAR''

Bu coğrafyanın sıkıntısız olduğunun düşünülemeyeceğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi:

‘'Değerli kardeşlerim, bu coğrafyada bir taraftan dünya genelinde devam eden gelişmelerle ticaret savaşlarından uzay savaşlarına kadar süren büyük gerilimlerle yaşadığımız bir dönemde bu coğrafyanın hiç şüphesiz tarihte olduğu gibi şimdi de sıkıntısız olması düşünülemez. Onun için biz Türkiye'yi önümüzdeki dönemi Türkiye'nin yüzyılı haline getirmek, sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye haline getirmek mecburiyetindeyiz. Esasında 86 milyon olarak hepimizin üzerine düşen görev, Türkiye'yi yönetenler olarak Türkiye'deki bütün siyasi gruplara düşen ödev, görev Türkiye'yi iki alanda daha ileriye taşımaktır. Bunlardan birisi kendi içimizde tam manasıyla adaleti, barışı, birliği, beraberliği, dirliği sağlayarak silahların değil, sözlerin ve gönüllerin konuşulduğu, tam manasıyla özgür, adaletli bir Türkiye'yi inşa etmektir. İkinci büyük sorumluluğumuz ise dünyada yeni ve adil bir küresel düzenin inşa edilmesi için öncü olmak, sözcü olmak, tekliflerimizi hazırlamaktır. Bu çerçevede dün olduğundan daha fazla üzerimizde büyük sorumluluklar olduğunun altını çizmek isterim. Türkiye artık terörü geride bırakacak inisiyatifleri kullanarak adaleti, demokrasiyi ve kardeşliği güçlendirecek, yoluna devam edecek. Böylece iç cephesini tahkim eden bir anlayışla dosta düşmana karşı samimi bir birlik ve beraberliği ortaya koyacak ve bölgesinin istikrar üreten bir ülkesi olmaya devam edecektir. Aynı şekilde biz sadece kendimizden sorumlu değiliz. Başta kendi coğrafyamız olmak üzere yeryüzündeki bütün mazlum milletlerden ve dünyanın her köşesindeki biçare insanlardan da sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekir. Bunun için de son 2 yıldır Gazze'de yaşadıklarımız da bize bir kere daha öğretmiştir ki, şu günlerde artarak beklenti haline getirilen barış çabalarına rağmen 3 yıldır Ukrayna-Rusya arasında devam eden çatışma göstermiştir ki artık dünyada barışı sağlayabilen küresel bir sistem mevcut değildir.''

‘'TÜRKİYE'NİN TECRÜBESİ BARIŞ TECRÜBESİ DİYE OKUTULACAK VE DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK''

Türkiye'nin tecrübesinin dünyaya örnek olarak gösterileceğini dile getiren kurtulmuş, ‘'5 Ağustos'tan beri yaptığımız gözlemler çerçevesinde şunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye'nin bu tecrübesi inşallah başarıyla tamamlandığında dünyanın birçok üniversitesinde, birçok siyasal bilgiler fakültesinde, sosyoloji bölümlerinde, araştırma merkezlerinde 'Türkiye'nin barış tecrübesi' diye okutulacak ve dünyaya örnek olarak gösterilecek bir model olacaktır. 

Bunun için yapmamız gereken herkesin yankı odalarından çıkarak, bu ülkenin ortak menfaati nedir, bunun üzerine yoğunlaşması lazım. Herkesin kendi dar siyasi gündemlerini bir tarafa bırakarak, 86 milyonun, hatta dahasını söyleyeyim bölgenin Türklerinin, Kürtlerinin, Araplarının, Acemlerinin, bölge halkının yararına olan nedir diye düşünmesi lazım. Herkesin acıların üzerinden yeni hesap sormaların peşinde koşmak yerine acılarımız karşımızdakinin acısını anlayarak, kendi acımız olarak hissederek yolumuza devam etmemiz lazım. Bu üç ana direkten bahsettim. Birisi kardeşlik, adalet ve demokrasi. Bugün bu mimarinin temelinde de temsili genişletmek, hesap verebilirliği derinleştirmek, yerel ile merkezin bütünleşmesini sağlamak da en önemli sorumluluklarımızdan birisidir. 

Değerli dostlar, kardeşliğin teminatı hukuktur. Adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır. Demokrasinin sürdürülebilir olmasının ise toplumsal mutabakatı. Bunların hepsini hep beraber sağlayacağız. Bunun için de aramızdaki farklılıkları zenginlik vesilesi olarak göreceğiz. Kültürel farklılıklarımızı ayrıştırma aracı olarak değil, birleştirme, bütünleştirme aracı olarak göreceğiz. Örnek olarak söylüyorum. Dil insanların kendisini en iyi ifade ettiği alanlardan birisidir. Ayrışmanın değil çok çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün büyük gölgesinin yansımasıdır. 

Ana dili ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiçbir kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için sorgulanamaz. Bir şekilde dil üzerinden memlekette ayrıştırma ya da ayrımcılık yapmanın hesapları yapılamaz. Çünkü biliyoruz ki dil insanın kalbe en yakın yeridir. Çünkü biliyoruz ki Türkçe'deki dil kelimesi de bildiğiniz gibi gönül manasında kullanılır. Sadece lisandan yani dilimizle konuştuğumuz lisandan ibaret değildir. Onun için diyoruz ki, dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lügatimizde yazmaz. Değerli kardeşlerim, ayrıca Alparslan'ın ve Selahattin'in çocuklarının, torunlarının lügatinde ırkçılık da yoktur, faşizm de yoktur. O da bize çok açık şekilde Hucurat Suresi'nin 13. ayetinde ifade ediliyor. Yani 'Ey insanlar biliniz ki hepiniz bir anadan bir babadan doğdunuz. Sonra birleşip tanışasınız diye kabilelere, kavimlere ayrıldınız. Hiçbirinizin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak Allah'a en yakın olanlarınız Allah'ın katında üstündür.' Dolayısıyla bunu bilmiş, bunu asırlar içerisinde özümsemiş, bunu Diyarbakır'ın her taşına, her karışına nakşetmiş bir milletin çocukları arasında ırkçılık, kavmiyetçilik üzerinden bir üstünlüğün dile getirilmesi asla düşünülemez. 

Değerli dostlar, Selahattin Eyyubi'nin mirasını yeniden benimsemek zamanıdır. Türkiye'nin tarihi Türkiye'deki Türklerin tarihi olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir. Hep beraber bu tarihimize sahip çıkmak, hep beraber bu tarihimizi gelecek nesillere aktarmak mecburiyetindeyiz. Ayrıca şunun da altını çizerek ifade etmek isterim ki demin İsrail'den bahsettik. Bu yayılmacı, faşist, ırkçı, kendini üstün gören siyonist rejimin gözünde, bu öğretinin gözünde Orta Doğu halklarının hiçbirinin mikrop kadar değeri yoktur. Bunlar Türk'ü çok severler de Kürt'ü sevmez değillerdir. Kürt'ü severler de Arap'tan nefret ediyor değillerdir. Bunlar Acemi severler de, bölgedeki başka halkı sevmez değillerdir. Bunlar Sünni'yi sevip, Alevi'yi sevmez değillerdir. Bunlar Müslümanı sever, Nusayri'yi sevmez, efendim Süryanileri sevmez değillerdir. Yemin ederek söylüyorum ki, Ortadoğu halklarının tamamını köle olarak görürler, insan dışı varlık olarak görürler. Bugün emperyalizmin görünen yüzü siyonizmdir. Dünkü emperyalizmin görünen yüzü Akif'in kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne de bela dediği dönemin emperyalistleridir. Bir asrı aşkın bir süredir Ortadoğu coğrafyasını böl-yönet-parçala tezleriyle bu noktaya getirdiler. Hedefleri daha fazla bölmek, daha fazla ufalamak, daha fazla küçültmektir. Bizim hedefimiz ise daha fazla bütünleştirmek, daha fazla birleştirmek, daha fazla büyütmektir. Çünkü biliyoruz ki sınırlarla böldükleri bölge halkları sınırları aralarına koydular ama gönüllerini bölmeyi başaramadılar. Bana söyler misiniz Nusaybin halkını Kamışlı halkından ayıran nedir? Bizim Suruç halkını Kobani halkından ayıran nedir? Bu coğrafyada yaşayan Kürtler de, Türkmenler de, Araplar da ve diğer bütün unsurlarıyla kardeşlerimiz de hepimiz kardeşiz. Hepimiz aynı ailede aynı coğrafyanın insanlarıyız. Daha net bir şey söyleyeyim. Demin mutlaka başaracağız dedim. Bu sefer mutlaka başaracağız dedim. Şimdi bir adım daha ileriye gidiyorum. Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler başaracak, mutlaka başaracağız. Ve bunun için hiç tereddüt etmeden Türkiye olarak hep beraber birlik içerisinde, beraberlik içerisinde yolumuza devam edeceğiz'' ifadelerini kullandı. 

Kurtulmuş: Türkiye'nin tarihi Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.