Ülkelerin kalkınmasına en büyük darbe ve zarar kuşkusuz terör faaliyetleridir. Bir ülke kültüre, sanata, eğitime ve sosyal faaliyetlere yapacağı harcamaların toplamını terör faaliyetlerine harcaması o ülkenin gelişmesine sekte uğrattığı gibi kanayan yaranın yalnızca terör yarası olmadığını gözler önüne serer. Sanattan geri kalma, kültürden uzaklaşma, eğitimin çalkantılı ve faydasız olması ve son olarak ta sosyal aktivite ve faaliyetlerin eksikliği söz konusu olmaktadır.
Terör ülkelerin ayaklarına dolandırılmış bir yılandır. Bunun sebebiyse o ülkenin gelişmesi ve ayakları üzerinde durmasına fırsat sunulmak istenmemesidir.
Konu başlığımız üzere Türkiye, kırk yıldan fazladır bölücü terör örgütü PKK ve onun uzantısı olan terör örgütlerinin ayaklarına dolaşmasıyla uğraşmış olup bu minvalde trilyon dolarlar zarar etmiştir. Ancak kötü komşu insanı ev sahibi yapar şiarı ile bu hususta bizleri savunma alanında çoğu ülkenin önüne geçmesine vesile olmuştur. Bu değildir ki terör örgütü sayesinde manası ortaya çıkarılsın. Savunma alanında gelişme sebebi terör örgütüne karşı gerçekleşmiş bir mevzudur. Savaşmak için değil savunmak için silahlar, İHA’lar, SİHA’lar ve uçaklar üretilmeye konulmuştur. Şayet terör örgütü olmasaydı ülke şu an çok farklı bir noktada olup çok farklı bir zenginliğe ve gelişmişliğe sahip olabilirdi. En basit tabirle yıllarca terör örgütünün baskısı ve zorbalıkları ve şehit edilen öğretmen, memurlardan dolayı Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine ne memurlar gelmek istemiş ne de öğretmenler bu da ister istemez bu bölgelerin gelişmelerine engel olmuş olup gelişmekte olan bölgelerinde sektesine sebep olmuştur. Doğuyla dalga geçilmiş olunması ve en basit tabirle otuz kırk yıl geriden geliyorlar sözlerinin ortaya çıkmasının sebebi sorgulanmalıydı. Terör örgütünün yaptığı eylemler ve propaganda Türkiye’ye verdiği zarar ve şehit sayısının mağduriyeti sayılmayacak kadar fazladır. Yine bu örgütün zamanında yaptığı eylemlerin en büyük faturası Türkiye’de yaşayan Türk kardeşlerimize kesildiği kadar Kürt kardeşlerimize de kesildiği unutulmamalıdır. Devlet kurumlarında ve okullarda yıllarca Türkçe bilmeyenlere hakaretler aşağılamaların yaşanması unutulmamalıdır. Burada değildir ki terör örgütünün propagandasını yapanların bunları yaşadığını anlatmaktayım. Bahsettiğimiz husus hiçbir suçu günahı olmayıp örf, adet ve ailesinin mirası olan kendi dilini biliyor olup okullara gittikleri gibi yeni bir dille karşılaşması onların suçu olmadığını gözler önüne sermektedir. PKK’nın davasının Kürt meselesi olmadığı gibi her Kürt olanında PKK’lı olmadığını kavrayamamak aynı zihniyete sahip iki müşkül durumdur.
12 Mayıs 2025 yılının Pazartesi gününde PKK kendini fesih etme kararı aldığını kamuoyuna iletmiştir. Bu husus ülkemiz için çok önemli bir dönüm noktasıdır. En başta Türk ve Kürt kardeşliğinin nifaklar atılarak yıllardır birbirine kırdırılması son bulup İstanbul’un fethinde nasıl ki sırt sırta mücadele etmişlerdiyse Çanakkale ruhuyla tekrardan birleşmelerinin en büyük önceliği olacaktır. Bu fesih kararının neticesi ne olur bilinmez ancak artık tek bir canımızın daha toprağa terörden dolayı gömülmemesi için sonuna kadar desteklediğimiz bir karar olduğunu belirtmek isterim. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın en büyük isteklerinden biri olan terör örgütünün kendini feshetmesi bugün AKP hükümeti, bütün partilerin ortak kararı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a nasip olması da manidardır. Bu hususun en önemli sebebiyse bana göre Türkiye artık anlık değil de İngilizler gibi yüzyıllar sonrasını düşünerek hareket ediyor olması takdire şayan olup bu birleşimin doğru mu yanlış mı olduğunu İsrail, ABD ve Alman medyasından görüp anlayabileceğimizi hatırlatmakta fayda vardır. Bu barışı istemeyip PKK’nın feshine karşı tepki gösterenler kendi çıkarları zedelendiği için bu fikre tabi oldukları unutulmamaktadır. Başta ABD daha sonra İsrail, PKK’ya yıllarca silah satışları ve bu silahların parasının da karşılanması için uyuşturucu üretimini istemeleri bu feshe üzüldüklerini gösterir. Ekranlarında olumlu karar olduğunu söylemelerinin altında bile bir şeyler aranmalıdır. Yeni oluşumların önüne başta Türkiye ve daha sonra bölgede komşu ülkelerimizin dikkat etmesi büyük önem atfetmektedir.
Diğer dikkat edilmesi gereken en önemli husussa yıllarca barış için çözüm süreçleri yaşanmasına rağmen o çözüm sürecinin baltalanması akan kanların şiddetini artırmıştı. Bu sefer de aynısı olmaması için devletimiz önemlerini iyi almalı ve PKK'nın silah teslimi gerçekleştirmesini kontrol edip ve yeni yapılandırmalarına ülkemizde ve sınır boylarımızda müsaade etmemelidir.
Barışın kaybedeni olmaz.
Yine son olarak Türkiye, İsrail’in Ortadoğu’daki Arzı Mevud politikasına PKK’nın kendini fesih etmesiyle çomak sokması umarız ki PKK’nın yerine yeni bir oluşumun meydana getirilmemesi çok önem atfeden bir husus olacaktır. Barışın kaybedeni olmaz demiştik. Bu minvalde hayatını ülkemizin bayrağı için feda eden kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet diler tekrarının olmamasını Rabbimizden niyaz ederim.
0 Yorum