ARKEOLOJİ JAPON PRENSESİ VE İSLAMCILIK

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gerçek bir sonbahar günü. Sabah çocukları okula bırakırken ceket giyim. Gece bütün kapı ve pencereleri kapattım, üzerimi örttüm. Urfa'da sonbahar bugün başladı diyebilirim. Zaten biz Kürtlerin şifahi takvime göre sonbahar bugünlerde başlıyor. Biraz önce adetim olduğu üzere parkta birkaç tur atmak istedim, hava soğuk olduğundan yarıda bıraktım. Parkta köpekler dışında kimse yoktu. Yaklaşık dört aydır böyle bir havaya hasretiz. Gündüz birkaç iş. Cuma namazı Hekimdede camiinde. Hutbenin konusunu unuttum. Camiden çıkarken iki kadın dilek için iki küpe açmamı rica etti. Birisi evde kalmış iki kızı için dilek tuttuğunu söyledi. Belki hurafe ama öyle bile olsa güzel bir teselli, bir umut. 

İkindiye doğru köyümüz olan Karaköprü ilçesine bağlı Ayanlar Köyü'nde Japon prensesini misafir ettik. Ayanlar ikinci Göbeklitepe olmaya namzet. Belki de geçecek. Bazı arkeolog akademisyenler öyle diyor. Japon ekibi kazıyı yapacağı için açılışını prenses yaptı. Çok mütevazi ve mütebessim birine benziyor. Doğarken prenses olarak doğmak ne büyük bir talih! Bütün bürokrasi etrafında pervane. Çalışarak, emek harcayarak, alınteri dökerek böyle bir makama erişmek imkansız. Şehr-i Urfa ve köyümüz için hayırlara vesile olur inşaallah! Ne gariptir, işin mutfağında kurulda ve müzede özverili bir şekilde çalışan sanat tarihçisi ve arkeolog arkadaşlar var. Vitrinde ve protokolde ise siyasiler, bürokratlar, zenginler var. Çok hazin ama tarihin değişmeyen yasası bu. 

Bir buçuk aydır günlük yazmıyorum. Her gün yazmak istiyorum ama yazamıyorum. Sivas geçici görevi. İki hafta. Geçen hafta bitti. Fena değildi. Bir haftadır yine rutine devam. Yine Sisofos işkencesi. Havalar sıcak hala. Geceleri idare ediyor. Yaz boyunca iki kitap okuyabildim sadece. İsimlerini hatırlamıyorum. Ülkenin siyasi gündemi zihni felç ediyor. Hiçbir şey yapma arzusu bırakmıyor içinde insanın. Milyonlarca insan sefalet içinde kıvranıyor. Keyif içinde yüzen birkaç bin insan var. Geride kalan milyonlarca insan acı bir sefalet içinde kıvranıyor. Hiçbir devirde uçurum bu kadar derinleşmemişti. Sorumluluk makamında oturan hiç kimse sorumluluk almıyor, sorumluluk üstlenmiyor. 

İslamcılık yaklaşık çeyrek asırdır iktidarda. Hem de hiçbir devirde olmadığı kadar ülkenin her şeyine hakim. Buna rağmen bir tarihçi yetiştiremedi, bir romancı yetiştiremedi, bir şair yetiştiremedi, bir sanatçı yetiştiremedi, bir bilim insanı yetiştiremedi, bir kültür insanı yetiştiremedi, bir entelektüel yetiştiremedi, bir felsefeci yetiştiremedi, bir İslam alimi yetiştiremedi. Kısacası hiçbir alanda parmakla gösterilecek bir insan yetiştiremedi. Bilinenlerin hepsi onlardan önce yetişmişti. Bir misyon ortaya koyamadı. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet hatta 60, 70, 80 darbeleri. Bunlar bir nesli etkiledi, her alanda yetişmiş insan tipi ortaya çıkardı, bir hamle kabiliyetini tetikledi. İslamcılık ve muhafazakarlığın çeyrek asırlık tek başına iktidarında ortaya çıkardığı kişi ve fazilet ne? Yıllardır her şey elinizde ama ortaya çıkan bir şey yok. En çok kutsanan haslet sadakat, en çok nefret edilen haslet liyakat oldu. Gelecek kuşaklar bu günleri nasıl ve neyle hatırlayacak? Ne kadar hazin bir hikaye!

ARKEOLOJİ JAPON PRENSESİ VE İSLAMCILIK

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.