Bir yabancı dilim olsaydı keşke! Bildiğim iki dil var: Türkçe ve Kürtçe. Kürtçe'yi konuşabiliyorum ama okuyamıyorum. Türkçe okumaktan sıkıldım. Arapça, Farsça, Fransızca veya ingilizce. Özellikle ingilizce. Entelektüel bir aile ortamında büyümek. Entelektüel ve zengin. Entelektüel doğal olarak zengindir. Kader işte. Milyonlarca farklı kader var. Her kader başka bir kadere karşı. Veya her kader başka bir kaderle birlikte.
Tarih okuyunca utanıyorsun tarihten. İslam tarihi galiplerin yazdığı bir tarih. Bütün tarihler gibi. Resmi, yani çoğu yalan ve dolan. Sadece üçüncü halife Hz. Osman dönemini objektif kaynaklardan okuyunca İslam tarihinin ne olduğunu anlıyorsun. Ve halifelerin faziletleri hakkında söylenen hadislerin hemen hepsinin sonradan masa başında yapılmış birer üretim olduğunu anlıyorsun.
Akraba kayırmacılığı, her türlü nepotizm, sıla-i rahîm adı altında akrabalarını en kritik yerlere getirme, beytu'l malı babalarının malı gibi kullanma, Hz. Peygamberin Medine'ye girmesine izin vermediği akrabalarını Medine'ye getirtme ve üstelik beytu'l mal'den şahane taltiflerle taltif etme, tüyü bitmemiş yetimin hakkını akrabalarına verme, yakın sahabilerin ısrarlı uyarılarına kulak vermeme, uyarıda bulunan bazı büyük sahabileri kaburgaları kırılıncaya kadar dövdürtme, gelen bütün itirazları sıla-i rahîm ile tevil etme...
Ve sonra oluşan kelami tartışmalar. Hepsi bu karanlık dönemde yaşananları anlamlandırma ve mazur gösterme çabası. Ortaya çıkan mezhepler, fırkalar, gruplar, ekoller hemen hepsi bu dönemde yaşananların sonucu. Siyaset itikatlaştı. Siyasi olan dini olan haline geldi. Siyaset dinleşti. En masum görünen kelami tartışmaların dibinde bile siyasi olaylar var. Kerbela faciasıyla bu durum kıyamete kadar kapanmayacak bir uçurum haline geldi.
Tarihi olan ile dini olanı birbirinden ayırmak gerekir deniyor. Yaşananların hepsi tarihi olan. Tarihi olan din haline gelince ortada tarihi olan dışında bir şey kalmıyor. Tarihi olan ile dini olan etle tırnak gibidir, birbirinden ayırmak imkansız. Devlet olmadan İslam'ın ayakta kalması imkansız. Çünkü İslam'ın temeli devlet ve iktidardır. Nerede bir İslami hareket ve oluşum varsa nihai hedefi iktidardır, güçtür, devlettir. Hem de mutlak iktidar. Devleti ve iktidarı çıkarın geriye bir şey kalmaz İslam'dan. İslam tarihi bir iktidar tarihidir. Onun için Humeyni "İslam siyasetten başka ne ki!" diyor, haklı olarak.
Aynı davranış kodları bütün İslam ülkelerinde devam ediyor. Hükümdar ve çevresi. Devlet onların çiftliği. Gerçek İslam bu değildir diyenler, yüzyıllardır bize gerçek İslam'ı gösteremediler. Gösteremezler çünkü gerçek ve reel İslam budur. Tek bir gerçek İslam var, o da yaklaşık bin dört yüz yıldır yaşanan İslamdır. Bin dört yüz yıldır Müslümanlar İslam'ı yanlış anladı veya gerçek İslam'ı yaşamadı demek, Müslümanlara hakarettir, kendi kendini kandırmaktan ve teselliden başka bir şey değildir.
Muaviye ve Emevi tezviratı bir kaçış sadece. İslam iktidar dinidir, iktidar olmayınca İslam da olmaz. Yüzlerce yıldır onlarca İslam devletince İslam yaşanıyor ve uygulanıyor. Sonuç ortada. Bu yapılardan hukuk, adalet, eşitlik, hakkaniyet, dürüstlük, ahlak çıkmıyor. Çıkarmak isteyenler ya öldürülüyor ya etkisiz hale getiriliyor. Hz. Hüseyin ve Ömer Bin Abdülaziz gibi.