ŞANLIURFA- Türkiye'nin en sıcak illerinin başında gelen Şanlıurfa'da yarın beklenen kuvvetli kar yağışı hafızaları yeniden tazeledi ve bir asır öncesine götürdü.
Yazar Necdet Şansal geçtiğimiz yıllarda Yeniurfa Gazetesindeki köşesinde, 1911’de yaşanan Kırmızı Kar olayını kaleme alarak, hem yaşadığı hem de dedelerden torunlara aktarılan o unutulmaz kışı yazmıştı. 45 gün sürdüğü belirtilen kar yağışında Fırat Nehri'nin buz tuttuğunu, aç kurtların şehre indiğini aktardı.
İşte Yazar Şansal'ın kaleminden 114 yıl öncesinde Şanlıurfa'yı esir alan o kara kış:
"Kar yağışı durmak bilmiyor.Ggünlerdir, aynı şiddette, aynı yoğunlukta devam ediyordu. Çoğu evlerin tavanları, damları, tahta ve direklerle, toprakla kaplıydı. Metrelerce yağan kar, bu çok soğuk günlerde damların çökmelerine bile neden olabiliyordu. Damların kar birikmesinden çökmemesi için, damların üzeri, kar atacak denilen tahta uzun bir çubukla damlardan kar atılıyor, damlar kar dan temizleniyor, ama çok geçmeden damların üzeri, yoğun kar yağışından dolayı tekrar doluyor, tekrar damlar temizleniyordu.
Atılan karların bir bölümü bizim hayat dediğimiz evlerin ortalarına, çoğu ise sokaklara atılıyordu. Böylece tüm Urfa sokakları kar'dan geçilmez bir duruma gelmişti. Sokaklar dam boyu iki üç metre karla dolmuş, çarşılar kapanmıştır. Şehire ne gelen ne giden vardır. Şimdiki zamanda olduğu gibi, kamyon, otobüsi taksi yoktur. Ulaşım ve geçim, atlarla, eşeklerle, bir kafile olan kervanlarla yapılırdı.
KERVANLAR DA URFA'YA GELEMİYORDU
Yiyecek, giyecek maddeleri kervanlarla sağlanırdı. Yollar kapalı olduğu için, kervanlar da artık Urfa'ya gelemiyordu.
İnsanlar evlerinden çıkamaz, bir komşudan, diğer bir komşuya gidemez hale gelmişlerdi. 45 gün süren yoğun kar yağışının sonunda evdeki zehreler tükenmeye başlayınca, milleti aç kalma korkusu sarmıştı. Gıda fiyatları, yağ vs. astronomik bir biçimde fırlamış artmıştır.
URFA HAMAMLARI ÇALIŞAMAZ DURUMA GELMİŞTİR
Yakıt olmadığından Urfa hamamları çalışamaz duruma gelmiştir. Çok az sayıda insan çarşıya çıkıyordu. Urfa çarşılarında tek tük insan vardı. Ben çocuktum, hatırlıyorum, bir yaşlı Urfalı amca, dükkanım kazancı pazarındaydı, kazancı pazarından sabahtan, akşama kadar, ancak, iki üç kişi geçerdi diye anlatmıştı.
Bu bitmeyen karlı soğuk günlerinde Urfa halkı bizim tandır dediğimiz mangalda kömür ateşinin üzerine atılan, dört ayaklı küçük tahta masanın üzerine yorgan atarlar, ev halkı ana baba çocuklar, tandır altında ısınırlardı. Tandırda büyükler, masallar, hikayeler anlatırlardı. Eski dönemlerin, bizim aksanımızla, "Heketleri" şimdinin romanları, dizi filimleri gibiydi. Belki de bunlardan daha sahi, daha eğitici, daha yaralı olurdu. Çünkü o dönemlerde böylesi bazı kişiler söz ustası idiler, ilgi ve kıymetli olurlardı.
MİLLETİ BİR KORKU SARMIŞTIR
Ama artık kar yağışının son günlerinde zehre azalınca, açlık tehlikesi olunca, sözlü edebiyat bir tarafta kalmıştır. Bu kar yağışı ne zaman bitecek diye, milleti bir korku sarmıştır. Zira artık, kurtlar bile aç kalmış, şehire, özelikle kenar mahallere gelmeye, saldırmaya başlamışlardı. sayısız mıktarda koyun telef olmuştu. Saman fiyatları fahiş derecede artmıştır.
Öyle, görülmemiş bir kış yaşanmış ki Fırat nehri bile donmuş, nehrin üzerinden kervanlar bile geçmiştir, şeklinde anlatılmıştır.”
Kaynak: haber merkezi

0 Yorum