GAZZE… UTANIYORUZ…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sözün bittiği yerdeyiz… Bu cümleyi bile kullanmaya hakkımız yok!

Gazze, çocukların en çok ölümle anıldığı şehir. Gazze, annelerin gülmeyi unuttuğu şehir.

Gazze, insanın ve insanlığın ve insanlığımızın ve dünyanın utanç noktası...

Gazze; dinmeyen, bitmeyen acı, çaresizliğimiz…

Gazze'de katliam var...Gazze'de soykırım var...Gazze'de vahşet var...

Gazze, acımız, Gazze utancımız…

Ne çok acı var Allah’ım, her tarafı kanıyor Gazze’nin…Görüntüler, görüntüler, görüntüler…

Görüntülerden geriye, bize ne mi kalıyor? Eziliyoruz… Utanıyoruz… Kahroluyoruz… 

Çocuğunu sevmekten utanır mı insan? Dört başı mamur bir sofrada oturmaktan, gülmekten, konuşmaktan, Gazze’de katliam yapılırken başka bir şeyle meşgul olmaktan?..

Yaşamaktan utanır mı insan? Utanıyoruz…

Aciziz Ya Rab! Ya Kahhar!

Affet bizi Gazze... Utanıyoruz..

Elimizden hiçbir şey gelmiyor… Çaresizliğimizden utanıyoruz… 

Sadece dua edebiliyoruz, duamızdan utanıyoruz...

Eziliyoruz… Kahroluyoruz… Affet bizi Gazze...

Kahrolsun İsrail, kahrolsun siyonizm diyoruz, başka da bir şey diyemiyoruz...
Kimsesizlerin kimsesine yöneliyoruz. 

Ey çaresizlerin çaresi, aciziz, insanlığımızdan utanıyoruz, Müslümanlığımızdan utanıyoruz...
Bakmaya, dinlemeye, bilmeye tahammül edemiyoruz, tahammül edemediklerimizi yaşayan insanlar gelince aklımıza, utanıyoruz…

Kahrolsun diyoruz, kahrolmuyor kahrolasıcalar… Kahrolası bir ölüm makinesine dönüşüyor, kahrediyor. 

Bebekleri kahrediyor, çocukları, kadınları kahrediyor. Kahrediyor mazlumları ve kahrediyor insanlığı.

Kahrediyor Gazze’yi! Utanıyoruz!

Evet, Gazze her birimiz için başlı başına bir imtihan. Gazze bir mihenk taşı; izzet ile izzetsizlik arasında, insan olmak ile olamamak arasında, iyi ile kötü arasında, güzel ile çirkin arasında. Ya Gazze’nin yanındasınız ya da kötüsünüz; ötesi yok... Gazze’nin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz ama ifademiz, sözden öteye geçemiyor… utanıyoruz…

Gazze acımız, Gazze geçemediğimiz imtihanımız… Gazze bitmeyen ve her defasında gözümüzde, yüzümüzde, kendimizde görmeye mahkûm olduğumuz utancımız… Bir kez daha sadece utanç, koskocaman bir utanç düşüyor payımıza... 

Gazze, sözün tükendiği yer. Gazze, çocukların en çok ölümle anıldığı şehir.  Gazze, annelerin gülmeyi unuttuğu şehir. Gazze, gökten yağmur gibi füzelerin yağdığı şehir... Gazze, insanın ve insanlığın ve insanlığımızın ve dünyanın utanç noktası... Gazze, acımız, utancımız, çaresizliğimiz… 

Orada; insan bu kadar vahşileşemez dediğimiz ne varsa gerçekleşiyor, vahşet bütün sınırlarını aşıyor. Oradaki görüntülerden geriye, acılardan, gözyaşlarından geriye, çocukların ağıtlarından geriye, annelerin feryatlarından geriye, gençlerin öfkelerinden geriye, gözü yaşlı yaşlıların yakarışlarından geriye... Burada kocaman bir utanç kalıyor bize… Bir kez daha sadece ve sadece utanıyoruz…

Orada; Gazze’de çocuklar ve kadınlar ve insanlar ölmek istiyorlar!  Burada biz, sadece izliyoruz. Ve sonra unutuyoruz… Utanıyoruz…

Orada; günlerdir boğazlarından bir şey geçmemiş bebekler, çocuklar, masum insanlar katlediliyor… Gazze’de; insanlar açlıktan ölüyor! Burada biz, sadece utanıyoruz…

Orada; yüzlerce anne, binlerce anne; evlatlarının eşyalarına sarılarak ağlıyorlar. Burada biz, görmüyoruz, duymuyoruz, hissetmiyoruz. Taş kesilmişiz; taş kesilmiş dünya, taşkesilmiş insanlık, taş kesilmiş devletler! Utanıyoruz…

Orada bir çuval için insanlar ölüyor! Burada; siyasetimiz, reel gerçeklerimiz, diplomasimiz, stratejilerimiz oluyor, çıkarlarımız menfaatlerimiz ve hala İsrail ile devam eden ticaretimiz oluyor. Bütün kirlenmişliklerimizle seyrediyoruz... Ve sonra unutuyoruz… Utanıyoruz…

Orada; bebekler, günlük yiyeceği sadece bir bardak süt olan bebekler, açlıktan ölüyor, susuzluktan, gıdasızlıktan ölüyor.  Bütün dünya, o bebeğe, yüzlerce, binlerce bebeğe, bir bardak süt ulaştıramıyor. Bebeklerin açlıktan öldüğü bir dünyada dünyalar kurguluyoruz.   Unutuyoruz… utanıyoruz…

Gazze ah!.. Kaç yazı oldu, daha kaç yazıya “ah Gazze” diye başlayacağım. Acı ama maalesef durumumuz bu. Ah demenin ötesinde bir şey gelmiyor elimizden. Utanç, kocaman bir utanç Gazze’den bize kalan. Ne zamana kadar “Gazze ah” diyeceğiz. “Gazze ah” demenin ötesine ne zaman geçeceğiz. Her gün yeni görüntüler, her gün öncekinden daha acı. Bakmaya, dinlemeye, bilmeye tahammül edemiyoruz, tahammül edemediklerimizi orada insanlar yaşıyor. Ve biz görüntülere alışıyoruz. Sanki bir simülasyonun içindeyiz ve acılara alıştırılıyoruz. Artık hiçbir şeyin bizi etkilemeyeceği bir duruma doğru gidiyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyoruz. Alışıyor ve unutuyoruz. Utanıyoruz…

Gazze’deki olaylar karşısından kör, sağır ve sessiz kalanlar, Gazze’nin yanında olamayanlar, Gazze’ye gündemlerinde yer aç/a/mayanlar, bizler… Her devlet, her Müslüman, her insan, her birimiz bütün dünya... Masum değiliz hiç birimiz, mesulüz... "Allah her şeyi görüyor. Bunu asla unutma..." böyle diyordu, Bosna Filminde unutulan Bosna için. Bugün yeni bir Bosna ve daha büyük bir soykırım devam ediyor. Utanıyoruz…

Hepimiz, bütün insanlık, Gazze'den sorumluyuz!

Hepimiz suçluyuz! Ey insan/lık!Susma! Ses ver!

Gazze açlıktan ölüyor! Gazze'de insanlar açlık içinde katlediliyor!

Gazze'de un yok, su yok, ilaç yok! Gazze topyekûn öl/dürülü/üyor!

Utanıyoruz…

Gazze’den sonra da Gazze olacak; buna inanıyor, bunu diliyor ve bunu umut ediyoruz. Ama Gazze’den sonra da Gazze utancımız, alnımızın tam ortasında kara bir leke gibi duracak! Bu duygu kahrediyor bizi. Utanıyoruz…

GAZZE… UTANIYORUZ…

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.