İHANETE UĞRAYAN FİKİRLER İNTİKAMLARINI ALIRLAR

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazımızın başlığı "İslam Dünyasında Fikir Ve Put” adlı kitabının yazarı Malik Bin Nebi’den. Bugün İslam dünyası birçok açıdan iç açıcı bir durumda değil. Bu iç açıcı olmayan durumun sebeplerine dair birçok şey söylenebilir. Ama kanaatimce İslam dünyasındaki problemlerin temelinde, Müslümanların kendi inancından, kendi anlam değer dünyasından, fikir ve düşüncelerinden uzak bir yaklaşım içinde olmalarında yatmaktadır. “İhanete uğrayan fikirler intikamlarını alırlar.” Yaşamış olduğumuz durum tam da bu sözü doğrular nitelikte değil mi? Kendi değerlerinden, kendi medeniyet anlayışından, kendi fikrinden uzaklaşan bir dinin mensuplarının, fikrin intikamına maruz kaldığı bir durumdur yaşadığımız… 

Durum biraz da “bir şey ne ise o değildir” paradoksunu doğrular nitelikte. İslam dünyasının hali hazırdaki durumu tam da bizim olmamız gereken durumun tam tersi bir vaziyeti ortaya koyuyor.  Olması gerekenin olması gerektiği yerde olmaması yani adaletin tersi durum olan zulüm içinde olunması… Kendi fikrimize uygun bir toplumsal hayatımız, iktisadımız, siyasetimiz, sanatımız edebiyatımız yok. Düşümüzden uzağız, düşüncemizden uzağız, fikrimizden uzağız, kendimizden uzağız.  Kendimizin dışımızda her yerdeyiz o yüzden hiçbir yerdeyiz. Kendi medeniyetimize, kendi düşüncemize, kendi fikrimize ihanet etmiş; sabitelerimizden, mensubiyetimizden, mükellefiyetimizden uzak kalmanın ıstırabını yaşıyoruz. 

Değerlerden bahsediyoruz, ahlaktan, duruştan, medeniyetten, kültürden bahsediyoruz. Millet olmanın neye karşılık geldiğinden, hangi anlam değer dünyasını temsil ettiğinden, mesuliyetimiz ve mensubiyetimizin nasıl bir kim/liğe işaret ettiğinden ve dahi bize yüklemiş olduğu mesuliyetlerden bahsediyoruz. Peki, ne oluyor, ne durumdayız bütün bu konuların üzerine eğilmek, bu konuları gündemimize almak bize bir şey kazandırıyor mu? Konuşmuş olduğumuz bu meseleler yaşamın içinde karşılaşmış olduğumuz hangi meseleleri çözmeye yetiyor. Yoksa günün sonunda bu meselelerin kendisi, yaşadığımız hayatın gerçeklikleri karşısında başlı başına bir meseleye mi dönüşüyor? 

Mensubiyet var ama o mensubiyeti temsil edemiyorsak orada büyük bir sıkıntı var demektir. Mensubiyet var ama o mensubiyete uygun bir mesuliyet yoksa sıkıntı var demektir. Ağzımızı doldura doldura dile getirdiğimiz mensubiyetimiz, bize bir mesuliyet yüklemiyorsa, mensup olmanın yüküne, mükellefiyetine, sorumluluğuna sahip olmak istemiyorsak ya da yük almaktan, ödev bilinciyle hareket etmekten, değerle yaşamaktan kaçıyorsak fikir hainleri olarak fikrin intikamına mahkûm olmaktan kurtulamayacağız. Baş tacı etmemiz gereken fikri, düşünceyi, değerleri ayaklarımızın altına alıyorsak; inancımızın ve mensubiyetimizin olmamızı istediği noktadan uzaklaşmışsak hem fert olarak hem toplum ve İslam dünyası olarak esasen medeniyetimize de mensubiyetimize de dahası kendimize de ihanet ediyoruzdur. Ve son tahlilde ihanet ettiğimiz fikrimiz bizden intikam alacaktır. 

Değerlerle yaşamak, bizatihi değeri yaşamakla mümkün olabilecektir. Değilse; değer adına yola çıkanların; yoldan çıkarak, bir müddet sonra değeri olandan çok, ‘bedel’i, ‘fiyat’ı ve “rant”ı olana meylederek, ayaklar altına alınan değerlerin papağanlığını yapmaktan öte bir işlevi ol/a/mayacaktır. Her neyse sahip olduklarımız; bulunduğumuz konumu, statüyü ya da makamları kendimizden bir şeyleri, inancımızı, fikrimizi, değerlerimizi tüketmek üzerine kurmuş isek, yaşadığımız savrulma ve dahi çürümedir. Unutulmamalıdır ki; değerlerine uygun hareket etmeyenler hareketlerine uygun değersizliklere bürünürler. 

Bilginin, fikrin, düşüncenin, değerin bir haysiyeti var. Ve fikir; bu bağlamda bu haysiyete uygun bir tavır ortaya konulmasını ister. İnsanın olduğu gibi, toplumların olmazsa olmazı hayat görüşlerinin temelinde yatan düşünceleri ve değerleridir. “Hayat enerjisi” olarak niteleyebileceğimiz bu enerjiden uzaklaşıldığı oranda huzursuz ve mutsuz olacaktır; hem birey, hem toplum. 

Fikir, üzerinin örtülmesine hiçbir şekilde rıza göstermeyecektir. İlginçtir, fikir bu bağlamda etimolojik olarak küfür kelimesi ile aynı harflerden oluşuyor. Fikir hakikatin üzerini açmak iken, küfür tam tersi durumu, hakikati örtmek anlamına geliyor. Mesele sanırım kendi fikir, düşünce ve medeniyet anlayışımız doğrultusunda bir bakış açsından uzaklaştığımız oranda karşı karşıya kalacağımız “bakış acısı” sorunudur. Sahi nereden bakıyoruz; durduğumuz yer neresi,  fikrimizle, inancımızla, değerlerimizle mutabık bir hal üzere yaşıyor muyuz? Bu sorular ve bizim bu sorulara vereceğimiz cevaplar önemli. Fikir, düşünce ve değerlerimiz, bizim için acıktığımızda yediğimiz helvadan putlarsa varacağımız yer fikrin ihanetidir ki; fikrin intikamı ağır olacaktır. Ne dersiniz, sizce de fikre ihanet eden İslam dünyası olarak yaşadığımız durum fikrin intikamı ile açıklanamaz mı?

İHANETE UĞRAYAN FİKİRLER İNTİKAMLARINI ALIRLAR

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.