Hem dünya için hem ahiret için faydalarla dolu, sevap itibariyle bereketli ve kulların ebedi hayatına yönelik büyük fırsatlar içeren mübarek Ramazan hızla geçip gidiyor. Bir çırpıda onbirinci güne geldik bile. Evet, bu ay her yönden mübarek bir aydır. Manevi açıdan bereketli olduğu gibi, eğer gerçekten kurallarına uygun davranılırsa, öğütlediği iktisat prensibine gerçekten riayet edilirse, maddi ve dünyevi açıdan da çok bereketli olacaktır.
Yanımızda değeri olan bir büyüğümüzün zahmetli de olsa isteğini yerine getirmek bir zevk yaşattığı gibi, Yüce Allah’ın yüzde yüz bizim maddi ve manevi çıkarımıza olan oruç emrini yerine getirmek de büyük bir keyif ve zevk veriyor. Yaşattığı bu büyük manevi haz ve sevinç orucun zahmetlerini unutturuyor, insanı bambaşka bir âleme götürüyor. Allah’ın emrini yerine getirmeden doğan sevinç, hiç bir nimetin vermediği bir lezzet veriyor. Öyle bir rahmet ki, zahmetini bile lezzete dönüştürüyor. İdealleri uğruna yıllarca tutuklu veya hapis yaşayanlar nasıl bir sabır gösteriyorsa, ebedi bir hayat uğruna bir ay nefsin tutuklanmasına sabır göstermek gerekir.
Ramazan, gecesiyle gündüzüyle ibadettir. Bu nedenle ona “ibadet ayı” denilmesi gayet muvafıktır. Gün boyu yeme-içmeyi terk etmek ibadet, akşam vakti “buyurun!” emri verilince yemek-içmek yine ibadettir. Oruç ibadet olduğu gibi, iftar da sahur da ibadettir.
En küçük bir hayırlı amele büyük sevapların verildiği bu kutsal ayda, okunan Kur’an-ı Kerim için de büyük sevaplar verilmektedir. Hadis-i Şerif’in bildirdiğine göre, Ramazan dışındaki zamanlarda okunan Kur’an’ın her bir harfine 10 sevap verilmesine karşın, Ramazanı Şerif’te her bir harfine 100, bazen bin; Ramazan’ın Cuma ve Kadir gecesinde 70 bin’e kadar sevap verilir. Bu nedenle, bu aydan azami yararlanmak her müminin hedefi olmalıdır. Orucun sıkıntılarına sabır göstererek Kur’an okumaya ağırlık verilmeli, elden geldiğince hayır ve sadaka yapılmalıdır.
Ramazan orucu aynı zamanda manevi bir temizliktir. Nefis ve şeytanın bağlı tutulmasıyla kötü duygular da zincire vurulmuş olur; kişideki yüksek duyguların hareketine yol verilir. Çekilen sıkıntılar günahlara kefaret olur, insan manevi yönden arındırılır. Ancak, bu kazanımlar için oruca güzel bir sabır ve çevresine hoşgörü şarttır. Oruçlu olduğu için asabi, her hali sıkıntılı, çevresine tedirginlik yaşatan durumlar ne yazık ki uhrevî kazanımları kaybettirmeye sebep olabilir.
Ramazan orucunun hikmetlerinden biri de nefis terbiyesidir. Bir ay boyunca imsaktan iftara kadar nefsin aç ve susuz bırakıldığı bu terbiye sürecinde dikkat edilmesi gereken Ramazan nedeniyle akşamları da nefsi şımartacak adeta nefisten özür dilercesine özel ikramlardan kaçınmaktır. Ramazan dışındaki mutad yiyecek ve içeceklerinde değişikliğe gitmeden akşamları sahura kadar nefsi beslemekten ziyade Kalb ve ruhu besleyen çeşitli ibadetlere yer verilmelidir.
Ramazan orucu İslam’ın beş şartından biri olup farz ibadetlerden sadece biridir. Beş vakit namaz da İslam’ın şartı ve önemli bir farzıdır. Farz namazların ihmal edildiği ya da hepten terk edildiği bir oruç hiç bir mana ifade etmez. Çünkü orucu emreden namazı da O emretmiştir. Üstelik namaz, oruçtan önce gelir ve ondan çok daha rahat ve hafiftir. Hastalar, yolcular, emziren anneler, gücü yetmeyen yaşlılar oruç tutmayabilir ama namaz kılmamak için hiç bir mazeret yoktur, her hal ve şartta namaz kılınması farzdır. Bu nedenle oruç tuttuğu halde namaz kılmayan kimse, orucundan hiç bir manevi yarar sağlamaz. Namazsız oruç anlayışının İslam’la bir alakası yoktur. Çünkü İsam’da oruç tutmama mazeretleri vardır ama namaz kılmamanın hiç bir çaresi yoktur. Ayakta kılamayan oturarak; oturarak kılamayan yatarak, böyle de kılamayan gözle kılar; Bunu da yapamayan kalbinden namaz hareketlerini düşünerek kılmaya çalışır. Nasıl ki abdestsiz namaz olmaz, namazsız oruç da Allah katında geçerli olmaz.
Sakın bana, “namaz ayrı, oruç ayrı” demeyin. Her ikisini emreden ve terk edenleri azabıyla uyaran Allah birdir.
Ramazan-ı Şerif’in layıkıyla yaşayarak ondan azami istifade etmek hepimizin hedefi olmalıdır.
0 Yorum