Reklam Alanı

GEL DE TAYYİP ERDOĞAN’I SEVME

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Muhterem Kardeşlerim…

Her geçen gün, ummadığınız kişilerin umulmadık yerlerde düşünmeden, istemeyerek te olsa veya yanındakilere uyarak ta olsa yanlış yapmaları Tayyip Erdoğan’a olan sevgimizi kat kat daha arttırıyor. Eğri otursan da doğru konuşmak gerek. Adam vefalı, ihlaslı be kardeşim. Sen ne dersen de, Allah onun sevgisini her geçen gün biraz daha arttırıyor işte. Neden mi derseniz; ihlaslı, vefalı olduğu için desek bile yeterli.

Efendim….

Bir Müslüman’ın Müslüman üzerinde 5 hakkı vardır:

1- Karşılaşınca selam vermek,

2- Davet edince, davetine gitmek,

3- Nasihat isterse, yardımcı olmak,

4- Aksırıp Elhamdülillah derse, Yerhamükellah demek,

5- Hastalanırsa ziyaretine, ölürse cenazesine gitmek. (Buhari)

İşte Gençlik Kollarından İlçe, İl Başkanlığına, Belediye Başkanlığından Genel Başkanlığa, Milletvekilliği ve Başbakanlığa ve nihayet Cumhurbaşkanlığına kadar yükselen bu adamı gel de sevme kardeşim. 

Bu kadar dünyalık makamında yükselmesine rağmen riyadan, kibirlikten uzak duran, büyüğünü sayıp, küçüklerini seven, kadın erkek, genç ihtiyar, zengin fakir ayrımı yapmadan, hatta dil-din-ırk ayırımı gözetmeksizin herkesin hal hatırını sorup, sorunlarını taleplerini dinleyen, mümkün olduğunca haklı ve hukuki çözümler üreten, tek kelimeyle gönül alan böyle birini gel de sevme be kardeşim.

Müslüman’ın Müslüman üzerindeki 5 hakkını her halükarda gözeten ve fırsatlar oluşturup, zaman ayırarak gereğini yerine getiren, partisinden Milletvekili seçilip daha sevincini bile içinde hissedemeden Hakk’ın rahmetine kavuşan Şanlıurfa’nın merkez ilçe Eyyubiye Belediye Başkanı Mehmet Kuş’un babası Mustafa Kuş hemşehrimizin cenazesine katılmak için Urfa’ya gelen ve Eyyüp Peygamber Camiinde cenaze namazını kılıp, Harran kapı Aile Mezarlığında kabre defnedilene kadar bir Müslüman olarak görevini yerine getiren, daha sonra ta’ziyelerini iletip tekrar Ankara’ya dönen, yine Milletvekili Zülfikar İzol’un annesinin vefatında yine Şanlıurfa’ya gelerek evinde ta’ziye ziyareti yapıp baş sağlığı ve sabır dileklerini ileten, yine 3 dönem Milletvekili olarak görev yaptıktan sonra halen Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar’ın babası Milletvekilimiz ve Bakanlarımızdan Eyyüp Cenap Gülpınar’ın vefatında bütün kurmaylarının Siverek ilçesi Gülpınar köyüne cenaze törenine katılmasını sağlayan ve ardından hemen kendisinin Siverek ilçesine gelerek ta’ziye ziyaretinde bulunan, en güzel yanı da her gittiği ta’ziyede özellikle kendileri a’şır (Kur’an-Kerim’den bir bölüm) okuyarak merhumun ruhuna bağışlayan böyle bir lideri, böyle bir insanı gel de sevme kardeşim. Elinde mi ki; Allahu Teâlâ bir kere içimize bırakmış onun sevgisini. Sen ne dersen de, ne yaparsan yap, seviyoruz işte.

Neden yapıyor diye şeytani düşünmeye de gerek yok. Öncelikle insanız ve elhamdülillah Müslüman’ız. Eeee… Müslüman’ın Müslüman üzerindeki 5 hakkından biri cenazesine katılmak değimlidir? Başka açıdan bakarsanız; partisinin Milletvekilleri ve siyasetteki yol arkadaşları be kardeşim. 

Bu arada; bir şeyi de hatırlatmak isteriz… İşte; ‘gel de sevme be kardeşim’ diyerek bahsettiğimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; babasının cenazesini defnetmek üzere Şanlıurfa’ya getiren Milletvekili kardeşimiz Abdulkadir Emin Önen, daha uçakta, Şanlıurfa GAP Hava Limanına inmemişken arayıp kendisini sormuş ve daha uçaktan inmediler denildiğinde inince bilgilendirilmesini istemiş ve uçak iner inmez daha apronda iken tekrar arayıp baş sağlığı dileklerini iletmişti.

Yine Şanlıurfa Milletvekili Halil Özcan rahatsızlanıp hastahaneye yatınca ziyaretine giden ve öldükten sonra da bir Şanlıurfa ziyaretinde, Halil Özcan’ın defnedildiği köye kadar gidip mezarı başında merhuma dua etmiş, ailesini de ziyaret ederek sabır dileklerini iletmişti. 

E hadi gelin de böyle bir insanı sevmeyin, inanmayın ha… 

İnanın bu adam hakkında yanlış bir şeyler söylemek, onun yaptıkları ve davranışları hakkında başka yönlere çekilir laflar etmek inanın nankörlük olur. 

Allahu Teâlâ onu ülkemize, milletimize, sevenlerine bağışlasın. Sağlık sıhhat afiyet ve hayırlı uzun ömürler versin. Küfür, nifak ve her türlü kaza ve beladan, iftiralardan, yanlışlardan muhafaza eylesin inşaallah.

Artık birileri de bu adamı örnek almalı ve yaptıklarından ders çıkarmalı diye düşünüyoruz.

Bu arada; can yoldaşı olup hiçbir zaman birbirinden ayrılmayan, Bediüzzaman Şeyhinin torunu, Hocaların Hocası Mehmet Salih Önen’in oğlu Büyükelçi/Milletvekili Abdulkadir Emin Önen ile 'babasının oğlu' Milletvekilimiz Mehmet Kasım Gülpınar'dan da Allahu Teala razı olsun. Herkesin onları örnek almasını, onların da yollarından şaşmamalarını niyaz ediyoruz. Allahu Teala onlara da sağlıklı, sıhhatli, hayırlı uzun ömürler versin inşaallah.

Efendim;

70 yaşına geldik. Allahu Teâlâ cümlemize hayırlı uzun ömürler, sağlık, sıhhat versin, son nefesimizde de imanla ölmeyi nasib eylesin. 

Efendim, kendimizi bildik bileli hiç ön plana çıkmadık, mümkün olduğunca ‘ben’ demekten kaçındık ve hep ‘biz’ demeye gayret ettik. Zira inandıklarımız, sevdiklerimiz; “En kötü tek kelime BEN” derlerdi. 

27 yıl Peygamber mesleği kabul ettiğimiz Öğretmenlik ile meşgul olduk ve başkalarının çocuklarıyla ilgilenmekten kendi çocuklarımıza zaman ayıramadık. Yaklaşık 46 yıldan beri de fotoğrafçılık ve dolayısıyla Gazetecilikle uğraşıyoruz. 

Kısaca; öğretmenlikten emekli olduk ancak gazetecilikten halen emekli olamadık. Yaşımızın gereği biraz yavaşlattık, yerinde koşuşturmayı da ihmal etmiyoruz. Zaman zaman da sevdiğimiz gençleri öne sürüyor, ondan bilgileri alarak yine haberleştiriyoruz. Biraz ulusal, biraz da yerel gazetelerde ülkemizi, milletimizi, memleketimizi kötülemeden, kimsenin malına, canına zarar vermeden, huzur bozmadan ve en önemlisi doğrulardan şaşmadan haber ve köşe yazılarımızın yayınlanmasını sağlıyoruz. Tabi hemen herkese de yardım etmekten kaçmadık ve halen de kaçmıyoruz… 

Ancak hiç kimseden vefa görmediğimiz halde hiç de umursamadık, görmezden, duymazdan, bilmezden geldik. ‘Yaptıklarımızı Allahu Teâlâ biliyor ya yeter’ diye düşündük. 

‘Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul, zurna az’ diyelim ve bizler yolumuza devam edelim.

Ahde Vefa

Efendim…

Büyüklerimiz; ‘İnsanoğlu çiğ süt emmiş’ derlerdi… Bu Ata sözündeki ‘çiğ süt’ mecaz anlamdadır, olgun değil anlamındadır. Kötü insanlardan zarar beklenir anlamındadır. Kötü insan, iyiliğin kıymetini bilmez, zararı dokunabilir demektir. Daha da önemlisi; bazıları, çıkarı olan işte kendisine iyilik edene bile nankörlük ederler demektir. İşte şimdilerde, iyilik edenlere hep kötülük ediyorlar. Günümüzde ahde vefa kalmamış…

Vefa, sevgide devamlılık demektir. Vefa demek, ihtiyaç hâlinde ona yardım etmektir. Arkadaş, öldükten sonra, onun çoluk çocuğunu, yakınlarını sevmek, onlarla ilgiyi kesmemek de vefadandır. Müslüman vefakâr olur. Vefakâr olmanın, yani sırf Allah rızası için sevmenin mükafatı büyüktür.

Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:

“Kıyamette hiçbir himayenin bulunmadığı zaman, Allahü Teâlâ’nın himayesinde bulunacak 7 kişiden biri, birbirini [sırf Allah rızası için] sevenlerdir.” [Buhari]

Vefa; dostlukta, bağlılıkta sebat etmektir. Arkadaşa yaptığı iyiliği az görmek, onun yaptığını çok bilmek vefadandır. Şimdilerde nerde öyle arkadaşlar…

Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir. Ölen bir kimseye az bir vefa göstermek, hayatta yapılan çok iyiliklerden daha makbuldür. Çünkü insan, hayattaki arkadaşına bir iyilik edince, belki bir karşılık bekleyebilir. Öldükten sonra yapılacak iyiliğe riya karışması zor olur. Ölüler için dua ve istiğfar edilir. Yapılan iyiliklerin sevabı bağışlanır. Hayattaki akrabalarına, dostlarına iyilik edilir. 

Peygamber Efendimiz, ihtiyar bir kadına ikramda bulundu. Sebebini soranlara, “Bu kadın, Hatice hayatta iken bize gelir giderdi. Ahde vefa, dindendir” buyurdu.

Vefanın gereğindendir ki, insan sevdiği arkadaşının dostlarını, akrabalarını da sevip haklarını gözetmelidir. Çünkü insan, yakınlarına gösterilen ilgiye daha çok memnun olur. Sevgi, sevgilinin her şeyini, ona yakından uzaktan ilgili olan her şeyi sevgili kılar. Bunun için, “Sevgilinin kapısındaki köpek, sevenin kalbinde diğer köpeklerden üstün ve ayrı bir yer tutar” denmiştir.

Âlimler, “Evlada hizmet, babasına hizmet demektir” buyurmuşlardır. Evlada hizmet babayı sevindirdiği gibi, evlada düşmanlık da babayı üzer. Diğer yakınlarının durumu da böyledir. Arkadaşının dostu ile düşman olmamak veya düşmanı ile dost olmamak da vefadandır. Arkadaş vefat ettikten sonra da, onun yakınlarına ilgi göstermek, sağlığında ilgi göstermekten daha kıymetlidir. Arkadaşın yanında, “Şu benim, şu senin” dememeli. 

İbrahim bin Şeyban hazretleri, “Bu benim kalemim, diyenle arkadaşlık etmezdik” buyururdu. “Bunu senin için yaptım” demek de onu minnet altında bırakmak olur, soğukluğa sebep olur. Âlimler, “Çağırdığımız zaman nereye, diye soranla arkadaşlık etmezdik” buyurmuşlardır. Arkadaşın kusurlarını görmemek, mürüvvetten, vefadandır. 

Vefasızlık şeytanın hoşuna gider. Mesela arkadaşlar arasındaki sevginin azalması, kırgınlığın zuhur etmesi şeytanı çok sevindirir. Şeytanı sevindirmemek, onun oyununa gelmemek için vefakâr olmalı, arkadaşın kusurlarını fazilet, hakaretlerini de iltifat kabul etmeli. İki arkadaştan biri, diğerine sert bakınca, şeytan sevinip oynar. Allahü Teâlâ, “Şeytan aralarını bozmaması için, kullarım güzel konuşsun” buyuruyor. (İsra 53)

Onun için kırıcı ve üzücü konuşmaktan ve sert bakmaktan uzak durmalıdır. Allah dostlarının duruşu bile sevgi telkin eder. Böyle bir kimse, makam sahibi de olsa, eski arkadaşlarını arar. “Kerem sahipleri, darlık zamanlarında kendileriyle düşüp kalkanları, genişlik zamanlarında da ararlar” denmiştir.

Sıkıntılı anında arkadaşın yardımına koşmalı, “Kara gün dostu” olmalıdır. Şeytan, nefs ve kötü arkadaş, ara bozmaya çalıştığı için arkadaşlığı devam ettirmek zor olur. Bunun için, “Arkadaşlık ince ve lâtif bir cevherdir. Korunmasını bilmezsen kazaya uğrar” demişlerdir. Bu cevheri korumak; arkadaşta kusur aramamak ve hiçbir hatasını görmemekle olur. Çünkü kusursuz insan olmaz. Kusurunu görünce, onu bırakmamalı… Elhamdülillah biz her arkadaşımızı olduğu gibi kabul ettik. Ancak inancımıza zarar vermediği müddetçe de Allah’ın selamını kesmedik. 

Kusursuz insanla herkes geçinir. Asıl yiğitlik, kusurlu arkadaşla iyi geçinmektir. Daima onu kendine tercih etmelidir. Vefakâr olmanın şartlarından biri de, dostun sevmediklerini, düşmanlarını sevmemektir. Dostun düşmanı ile birlikte gezmek, düşmanlıkta ortak olmak demektir. 

Şükürler olsun ki; biz kusurlu arkadaşlarımızı da sevdik, mümkün olduğunca incitmemeye gayret ettik, her zaman halini hatırını sorduk, yardımlarına koştuk. Ancak onlardan aynı vefayı göremedik, yinede dostluğumuzu kesmedik, biraz ölçülü davranmaya çalıştık…

Eski zatlardan birinin oğluna vasiyeti şöyle idi;

“Oğlum, herkesle arkadaşlık edilmez. İhtiyaç içinde olduğun zaman senden uzaklaşan, genişlik zamanında malına göz diken ve yükseldiği vakit sana üstünlük taslayan kimse ile arkadaş olma.”

O halde, ihtiyacı olan arkadaşa yardım etmeli, ondan bir menfaat beklememeli ve ona karşı hiçbir üstünlük göstermemelidir. Her şeye itiraz eden; ‘hayır öyle değil’ diyen arkadaşlarını düşman etmekle kalmaz, bütün insanların nefretini kazanır.

Herkes dost gibiydi, şimdi yabancı bize,

Zira işi düşünce, eski dostmuş o bize….

Allahu Teâlâ cümlemizi kendisine layık kul, Habibine layık ümmet eylesin. Hiç kimseyi doğruluktan şaşırtmasın, haramlara meylettirmesin inşaallah. (Amin)

GEL DE TAYYİP ERDOĞAN’I SEVME
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.