Reklam Alanı

ŞÖHRET OLMAK DEĞİL, PARMAKLA GÖSTERİLMEYİ İSTEMEK AFETTİR

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Muhterem Kardeşlerim… Meşhur olmak değil, meşhur olmayı, parmakla gösterilmeyi istemek afettir. Bununla beraber din veya dünya işlerinde meşhur olan kimsenin afetten kurtulması zor olur. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur.” [Müslim] “Allahü Teâlânın korudukları müstesna, insana zarar olarak din ve dünya işlerinde parmakla gösterilmesi yetişir.” [Beyheki] Yani, insanın din veya dünya işlerinde şöhret sahibi olması, dinine de, dünyasına da çok zarar verir. “Bir kimsenin parmakla gösterilmesi zarar olarak kendine yetişir.” "Ya Resulallah, hayır işlerde parmakla gösterilmek de böyle midir?" diye sual ettiler. Buyurdu ki: “Evet hayırlı işlerde de olsa onun için şer olur. Ancak Allahü Teâlâ’nın merhamet ettiği, koruduğu müstesnadır. Şer işlerinde parmakla gösterilmek zaten zarardır.” [Taberani] İnsanların övmesine sebep olan şöhret bir afet olabilir. Onun için meşhur olmaktan, uzak durmaya çalışmalıdır! Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: “Siz, emirliğe [baş olmaya] düşkünsünüz. Halbuki emirlik, kıyamette pişmanlıktır. Ancak, onun hakkını gözetenler bundan müstesnadır.” [Buhari] “İstemeden emir olan, yardım görür, isteyerek bir mevkiye geçen aciz kalır.” [Buhari] “Meth olunmayı sevmek, insanı kör eder ve sağır eder. Kabahatlerini, kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, kendisine yapılan nasihatleri işitmez olur.” [Deylemi] MEVKİ VE ŞÖHRET SAHİBİ OLMAYI İSTEMEK İslâm Ahlâkı kitabında deniyor ki: “Mevki ve şöhret sahibi olmak arzusu, insanlarda üç şeyden hasıl olur. Birinci sebep, nefsin arzularına kavuşmaktır. Nefis, arzularının, haram yollardan elde edilmesini ister. İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zalimlerden kurtarmak ve müstehab olan mesela, sadaka vermek, hasenat yapmak, yahut mubah olan işler yapmak, iyi yemek, iyi giyinmek, iyi evlerde oturmak ve çoluk çocuk sahibi olup, rahat ve mesut yaşamak veya ibadetlerine mani olacak şeylerden kurtulmak, İslâm dinine ve Müslümanlara hizmet için mevki sahibi olmak istenir. Bu niyetle mevkie kavuşurken, riya ve hakkı batıl ile karıştırmak gibi, İslâmiyet’in yasak ettiği şeyleri yapmazsa, vacipleri, sünnetleri terk etmezse, bunun mevki sahibi olması caizdir. Allahü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerimde, iyi insanların nasıl olacağını bildirirken, bunların; Müslümanlara imam olmak istediklerini de bildirmektedir. Süleyman aleyhisselâm; 'Ya Rabbi! Benden sonra kimseye nasip etmeyeceğin bir mülkü bana ihsan eyle!' diyerek melik ve emir olmak istemiştir. Hadîs-i Şerifte; “Bir saat adalet ile idarecilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir” buyuruldu. Riya ve hakkı batıl ile karıştırarak mevki sahibi olmak caiz değildir. İyi niyetle olsa da, caiz değildir. Çünkü, haramları ve mekruhları, iyi niyetle de yapmak caiz değildir. Üçüncü sebep ise, nefsini eğlendirmektir. Nefsi, maldan olduğu gibi, mevkiden de lezzet almaktadır. Arada İslâmiyet’e uymayan işler bulunmazsa, nefsi lezzet aldığı şeye kavuşturmak haram olmaz ise de, takvanın, himmetin az olduğunu gösterir. Mevki elde ettikten sonra, insanların gönüllerini kazanmak için, riya, müdahane ve gösteriş yapmasından korkulur. Hatta, münafıklık, hakkı batıl ile karıştırmak ve hatta hile, yalan gibi tehlikeli hâller de olabilir. Helal ile haram karışık olan şeyi yapmamak lazımdır. Mevki sahibi olmanın bu üçüncü sebebi, haram değil ise de, iyi olmadığı için, ilacını bilmek ve yapmak lazımdır. Her şeyden önce mevkiinin, şöhretin geçici olduğunu ve zararlarını, tehlikelerini düşünmelidir.” MAL, MEVKİ SAHİBİ OLMAK Müslümanlıkta çok mal ve mevki sahibi olmak kötü değildir. Haram yollardan ele geçen mallar, paralar, az olsalar da, habistir, kötüdür, bunları kullanmak haramdır. Helalden kazanılan ve zekâtı verilen mal, para, ne kadar çok olursa olsun, makbuldür. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerimde, helal olan malı hayır diye isimlendirmiştir. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, Kimyâ-i Se'âdet kitabında buyuruyor ki: “Kendini, ailesini ve çocuklarını kimseye muhtaç ettirmeyecek kadar çalışıp helalden kazananlara cihat sevabı verilir. Peygamber Efendimiz bir sabah oturmuştu. Sahabeden, kuvvetli bir genç, erkenden dükkânına doğru geçti. Birisi; 'Yazıklar olsun buna ki, Allah için biraz burada sizi dinlemeyip geçti' deyince; ‘Böyle söyleme! Eğer kendini, ana-babasını, ehil ve evladını muhtaç etmemek için gitti ise, Allah yolundadır. Eğer ziynet, süslenmek için, zengin olup Müslümanlara gösteriş niyetinde ise, Cehennem yolundadır’ buyurdu. Bir Hadis-i Şerifte; ‘Doğru olan tüccar, kıyamette sıddıklarla ve şehitlerle beraberdir’ ve bir kere de; ‘Allahü Teâlâ, sanat sahibi mümini sever’ buyurdu.” Bu sebeple çok mal ve mevki sahibi olunca, kalbini karartıp Allahü Teâlâ’yı unutmamalı ve malına, rütbesine güvenip de, ibadetten geri kalmamalıdır. Şunu da unutmamalıdır ki, malı az olan, daha fazla Allahü Teâlâ’yı hatırlar ve Ona daha fazla bağlanır. Allahu Teâlâ cümlemizi dünya malına, mevkiye fazla düşkün olmayan kullarından eylesin. (Amin)
ŞÖHRET OLMAK DEĞİL, PARMAKLA GÖSTERİLMEYİ İSTEMEK AFETTİR
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.