Reklam Alanı

HERKESİN ALIN YAZISI KENDİ İCRAATIDIR

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Kur'an-ı Kerimde mealen, “Herkes kendine uygun olan işi yapar” buyuruluyor. İnsanlar iki gruba ayrılır: Yapıcı ve yıkıcı. Dolayısıyla herkes, hangi safta yer aldığına bakmalıdır. Eğer yapıcı safta yer almışsa, yani Allahü Teâlâya iman etmişse, İslamiyet’i din olarak kabul etmişse, Muhammed aleyhisselamı peygamber olarak kabul etmişse, Onun dinine uymuşsa, Âhirete inanmışsa, bir mümin olarak yaşıyorsa ve bu uğurda çalışıyorsa, çok şükretsin. Bu, onun akıbetinin başlangıcıdır. Yani Cennete giden yola girmiştir. Allahü Teâlânın rızasına kavuşacaktır. Yolun sonunda Cennet vardır.

Eğer bir insan, Allah muhafaza etsin, bütün bunlardan mahrumsa, yıkıcıysa, bölücüyse, dedikoducuysa, imansızsa, o da kendine uygun olan işi yapar. Bu da onun akıbetinin başlangıcıdır. Onun yolunun sonu da Cehennemdir.

İşte herkesin alın yazısı, yani kaza ve kaderi, icraatıdır. “Benim alın yazım nasıl?” diye merak eden, icraatına bakmalı. Herkes, alın yazısını dünyada icraatıyla ortaya koyar.

“Kişi âhirette sevdiğiyle beraberdir” Hadis-i Şerifi gösteriyor ki, uygun insanlar birbirini arayıp bulur. Aynı inançta, aynı idealde, aynı hizmette bir araya gelirler. Uygunsuz insanlar da birbirini bulur. Onlar da yıkmak için beraber çalışırlar.

İbrahim aleyhisselamı ateşe attıkları zaman, yılan hariç hayvanlar ve kuşlar ağlaştılar ve etrafında toplanıp, İbrahim aleyhisselama bir yardım yapabilmenin çaresini aradılar. Bunların arasında zayıf bir bülbül yavrusu vardı. Kendini ateşe atacağı sırada Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama, (O kuşu tut ve ne istediğini sor) buyurdu.

Cebrail aleyhisselam, kuşu tutup ne istediğini sorunca, kuş, “Halilullahı ateşe atıyorlar. Mademki kurtarmaya kâdir değilim, bari onunla beraber ben de yanayım” dedi. Cebrail aleyhisselam, “Hayır öyle yapma! Senin Allahü Teâlâ’dan bir isteğin var mı?” dedi. Bülbül, “Benim dünyada, Onun adını anmaktan başka arzum yoktur. Binbir ismi olduğunu işittim. Yüz birini biliyorum. Diğer dokuz yüz İsm-i Şerifini de bilmek isterim” dedi. Allahü Teâlâ, kuşun dileğini yerine getirdi. Şimdi sahralarda öten bülbüller, Hak Teâlânın binbir ismini söylemektedir.

Elem dikeni batmadıkça, murad gülü açmaz

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

İnsanların takdirlerine, iltifatlarına aldanmayalım, aslımızı unutmayalım. Aslımız bir avuç topraktır, topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Cenab-ı Hak, kısa bir süre için bu bedeni kullanma yetkisi vermiştir. Hayırda kullanırsak sonuç hayır, şerde kullanırsak da sonuç elbette şer olur. 

Allahü Teâlâ bir kulunu seviyorsa ona şu iki şeyi verir:

1- Doğru iman nasip edip, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi, sevdiği büyükleri tanıtıp sevdirir.

2- Ezelde takdir ettiği rızkını, helâlden kazanabileceği hayırlı bir iş nasip eder.

Elbette en hayırlı iş, bu büyüklerin yolunda dinimize hizmettir. Kim evliya zatlara benzerse başarılı olur. Bu büyüklere benzemek, çileye sabretmek demektir. Bu yol çileli, sıkıntılı yoldur. Peygamber Efendimizin çektiği sıkıntıyı hiçbir kimse çekmedi. Eshab-ı Kiram da çok sıkıntı çekti.

Mevlana Halid-i Bağdadî hazretleri, Talebelerinden birinin, kendilerine hor davranıldığından ve devamlı alay edildiğinden şikâyet etmesi üzerine buyurdu ki:

“Bu yolun büyükleri bazen, müridlerin başlarına gelen çeşit çeşit zorluk ve şiddetleri beğenirler ve bunları, müridlerin inkâr ve ihlâsını imtihan için mihenk malzemesi yaparlar. Bu zorluk ve sıkıntılar, niyeti bozuk, alçak kimselerin, bu yola dil uzatmasına, büyükleri inkâr etmesine ve hor görmesine, dolayısıyla temizlerden, sâlihlerden ayrılmasına yol açar. Bazı ham kimselerin hatırına “Eğer benim şeyhim tasarruf sahibi yahut benim yolum hak ise, niçin bizi hemen bu zorluktan ve darlıktan kurtarmıyor?” diye bir düşünce gelir. Bilmezler ki, zorluk, darlık ve şiddet, bu yolun kendisidir ve şeyhinin muradıdır. Hâlbuki bu şüphe ve ithama düşen kimsenin, bu yolda yüzü kara olduğu ortaya çıkar.”

Muhammed Emkenegî hazretleri, bir gün bazı talebeleriyle birlikte dikeni bol bir araziden geçiyordu. Birkaç talebesinin ayakları yalındı. Hemen her adımda bir diken batıyordu. İçlerinden gizlice âh çekiyorlar, ama hocalarının ardından gitmekten bir adım geri kalmıyorlardı. Bir defasında geri dönüp baktı, “Ayağa elem dikeni batmadıkça, murad gülü açmaz” buyurdu. Dikenlere katlanmadan, maksada, murada kavuşulmaz. İşte dünyanın tarifi budur. Âhirette rahat etmek isteyen, dünyada bu dikenli tarladan geçmek zorundadır, başka yolu yoktur.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)

HERKESİN ALIN YAZISI KENDİ İCRAATIDIR
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.