İBADET VE KAZANÇ İLİMLERİNİ ÖĞRENMEK

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

“Her Müslüman’ın kendisine lazım olan din bilgilerini ve nafakası için lazım olan bilgileri öğrenmesi farz mıdır?” konusu ile alakalı olarak Fetâvâ-yı Hindiyyede deniyor ki:

“İbadet ve kazanç ilimlerini öğrenmek farzdır. Daha fazlasını öğrenmek efdaldir. Fıkıh öğrenmeyip, hadis, tefsir öğrenmek iflas alametidir. Kıble ve namaz vakitleri için astronomi öğrenmek caizdir. Falcılık bilgileri öğrenmek haramdır. Mücadele, münakaşa için kelam ilmi öğrenmek mekruhtur. Cahillerin, bidat fırkaları üzerinde, mezhepler üzerinde konuşmaları caiz değildir. Eski Yunan felsefecilerinin ve bidat ehlinin, mezhepsizlerin din kitaplarını okumak, evinde bulundurmak caiz değildir. Böyle kitaplar, insanın itikadını, imanını bozar. Din bilgilerini, iman bilgilerini Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeden önce, fen bilgilerini, felsefe bilgilerini öğrenmek caiz değildir. Her Müslüman, çocuklarına, önce, Kur’ân-ı kerim okumasını, namaz kılmasını, din ve İslâm ahlakını öğretmeli, ondan sonra mektebe gönderip, fen, sanat ve sair lüzumlu, faydalı şeyleri öğretmelidir. Her çeşit oyun, Mâ-lâya'nî olur, ilim öğrenilmesine mani olur.”

Öğrenmede öncelikli olanlar

“Dinimizin emir ve yasaklarının tamamını hemen öğrenmek mi gerekir?” konusunda da Kimyâ-i se'âdet kitabında ilim kısmında buyuruluyor ki:

“Her müminin, en önce, Ehl-i Sünnet itikadını, kısaca öğrenmesi farzdır. Bundan sonra, iki şey öğrenmesi lazım olur. Biri kalp, diğeri beden için lazım olan bilgidir. Beden için olan bilgi de; yapacağı emirler, sakınacağı yasaklardır. Emirleri öğrenmek şöyle olur:

Sabah vakti, yeni Müslüman olan kimsenin, öğle vakti gelince abdestin ve namazın farzlarını öğrenmesi, hemen farz olur. Sünnetlerini öğrenmesi de sünnet olur. Akşam olunca, akşam namazının üç rekat olduğunu öğrenmesi farz olur. Ramazan ayı gelince, orucun farzlarını öğrenmesi farz olur. Zengin olunca, bir sene sonra, zekâtı öğrenmesi farz olur. Haccı öğrenmesi, hacca gideceği zaman farz olur. İşte, her şeyi zamanı gelince öğrenmesi Farz-ı Ayn olur. Mesela evlenmek istediği zaman, nikâh bilgilerini, kadın, erkek haklarını, kadınların özür hâllerini öğrenmesi farz olur. Bir sanata, ticarete başlayınca, bunlardaki emir ve yasakları, faizi öğrenmesi lazım olur. Hangi sanata başlayacaksa zamanın ona ait fen bilgilerini de mektepte öğrenmesi farz olur. Herkese kendi sanatını okuması, öğrenmesi farz olur. Başka sanat bilgilerini öğrenmesi farz olmaz. Harp zamanında da askerliği ve yeni silahları yapmak, kullanmak, korunmak için, fen bilgilerini kısaca öğrenmek, her Müslümana Farz-ı Ayn, bunlarda ihtisas kazanmak ise Farz-ı Kifâyedir. Haramları öğrenmek de, herkese başka türlü farz olur. Mesela, erkeklerin ipek giydiği bir yerde bulunanların, ipek giymenin haram olduğunu öğrenmesi ve bilenlerin bilmeyenlere öğretmesi farz olur. Sunî ipek giymek erkeklere de haram değildir. Alkollü içkiler içilen, domuz eti yenilen, başkasının hakkı, faiz, rüşvet alınan, kumar oynanan yerde bulunanların, bunların haram olduğunu öğrenmesi farz olur. Kadın erkek birlikte oturanların da mahrem ve namahrem olan kadınları, yani bakması caiz olan ve olmayan kadınları öğrenmesi farz olur. Avret yerleri açık olan yerlerde bulunan Müslümanların, örtmesi farz olan yerlerini öğrenmeleri lazımdır. Bu yerlerini açmak ve başkasının açık yerine bakmak günah olduğu gibi, bunu bilmemek de ayrı günahtır.”

İmanı, farzları, haramları öğrenmek

Her Müslüman’a önce lazım, birinci farz olan şey, imanı, farzları, haramları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikçe, Müslümanlık olamaz, iman elde tutulamaz. Hak borçları ve kul borçları ödenilemez. Niyet, ahlak düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyet edinilmedikçe de, hiçbir farz kabul olmaz. Bunun için herkesin ilmihal bilgilerini öğrenmesi lazımdır. 

Hadîs-i Şerifte;

“Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadet etmekten daha sevaptır” buyuruldu.

Müslümanların bilmesi, öğrenmesi lazım olan bilgilere Ulûm-i İslâmiyye, Müslümanlık bilgileri denir. Bu bilgilerin kimisini öğrenmek farz, kimisini öğrenmek sünnet, bir kısmını öğrenmek de mubahtır.

İmanı, farzları ve haramları öğrenmek, bilmek farzdır. Otuzüç farz meşhurdur. Bunlardan dördü esas olup, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hac etmektir. İman ile beraber bu dört farz, İslâmın şartıdır. İman edip de ibadet edene, yani bu dört farzı yapana Müslüman denir. Dördünü birden yapıp da, haramlardan kaçınan, tam Müslüman’dır. Bunlardan biri bozuk olur veya hiç olmazsa, Müslümanlık bozuk olur. Dördünü de yapmayan, mümin olsa da Müslümanlığı tam değildir. Böyle iman, insanı yalnız dünyada korursa da, ahirete imanla gitmek güç olur. İman, muma benzer, Ahkâm-ı İslâmiyye mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, İslâmiyet’tir. Fenersiz mum çabuk söner. İmansız, İslâm olamaz. İslâm olmayınca, iman da yoktur.

O hâlde, her mümine önce lazım, birinci farz olan şey, imanı, farzları, haramları öğrenmektir. Öncelikle, Ehl-i Sünnet Âlimlerinin kitaplarında bildirdikleri gibi, bir iman edinmelidir. Kıyamette kurtuluş yolu, bunların gösterdiği yoldur. Çünkü dini, bozulmaktan koruyan, Ehl-i Sünnet Âlimleridir.

Muhammed aleyhisselama uymak için, önce iman etmek, sonra Müslümanlığı iyice öğrenmek, sonra farzları eda edip haramlardan kaçınmak, daha sonra, sünnetleri yapıp mekruhlardan kaçınmak lazımdır. Bunlardan sonra, mubahlarda da Ona uymaya çalışmalıdır. Bir mümin, mubahlarda da, ne kadar Ona uyarsa, o derece kâmil ve olgun bir Müslüman olur. Allahü Teâlâ’ya, o derece yakın, yani sevgili olur.

Her Müslüman’ın mutlaka öğrenmesi gereken din bilgileri ikiye ayrılır:

1- Kalp ile itikat edilmesi, yani inanılması lazım olan bilgilerdir. Bu ilimlere Usûl-i Din veya İman bilgileri denir. Kısacası, iman, Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği altı şeye inanmak ve İslâmiyet’i kabul etmek ve küfür alâmeti olan şeyleri söylemekten ve kullanmaktan sakınmaktır. Her Müslüman’ın, küfür alâmeti olan şeyleri öğrenmesi ve bunlardan sakınması lazımdır. İmanı olana Müslüman denir.

2- Beden ile veya kalp ile yapılacak ve sakınılacak ibadet bilgileridir. Yapılması emir edilen bilgilere Farz, sakınılması emir edilen bilgilere Haram denir. Bunlara Fürû-i Din veya Ahkâm-ı İslâmiyye yahut İslâmiyet bilgileri denir.

Bu Ümmetin Âlimleri iki türlüdür

Fen bilgilerini dünya menfaati için öğrenmek caizdir, hatta lazımdır. 

Hadîs-i Şerifte;

“Bu Ümmetin Âlimleri iki türlü olacaktır: Birincileri, ilimleri ile insanlara faydalı olacaktır. Onlardan bir karşılık beklemeyeceklerdir. Böyle olan insana denizdeki balıklar ve yeryüzündeki hayvanlar ve havadaki kuşlar dua edeceklerdir. İlmi başkalarına faydalı olmayan, ilmini dünyalık ele geçirmek için kullananlara kıyamette Cehennem ateşinden yular vurulacaktır” buyuruldu.

Yerde ve gökte bulunan mahlukların hepsinin tesbih ettiklerini Kur’ân-ı Kerim haber veriyor.

“Âlimler, Peygamberlerin varisleridir” Hadîs-i Şerifindeki Âlim, Resûlullah Efendimizin yolunda olan, Onun yoluna uyan din âlimi demektir. İslâmiyete uyan Âlim, etrafına ziya saçan ışık kaynağı gibidir.

“Kıyamet günü bir din adamı getirilip Cehenneme atılır. Cehennemdeki tanıdıkları etrafına toplanıp, sen dünyada Allahın emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün derler. Evet, günahtır yapmayın derdim, kendim yapardım. Yapınız dediklerimi de yapmazdım. Bunun için, cezasını çekiyorum der” ve

“Mirac gecesi göğe götürülürken insanlar gördüm. Ateşten makaslarla dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebrail’e sordum. Ümmetinin hatiplerinden, vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir dedi” ve “Cehennem zebanileri, günah işleyen hafızlara, puta tapanlardan daha önce azap yapacaklardır. Çünkü bilerek yapılan günah, bilmeyerek yapılandan daha kötüdür” Hadîs-i Şerifleri meşhurdur.

Eshâb-ı Kiram çok Âlim oldukları için küçük günahlardan da, büyük günahlar gibi korkarlardı. Hadîs-i Şerifte geçen hafızlar, Tevrat hafızları olsa gerektir. Çünkü günah işleyen Müslümanlara kafirlerden daha şiddetli azap yapılmayacaktır. Yahut, bu ümmetten olup da, günahlardan, haramlardan sakınmaya ehemmiyet vermeyip, kafir olan hafızlardır. 

Hadîs-i Şerifte;

“Alimler devlet adamlarına karışmadıkça ve dünyalık toplamak peşinde olmadıkça, Peygamberlerin eminleridir. Dünyalık toplamaya başlayınca ve devlet adamlarının arasına karışınca, bu emanete hıyanet etmiş olurlar” buyuruldu.

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, kendisinden nasihat isteyen bir talebesine hitaben buyuruyor ki:

“Allahü Teâlâ, sana uzun uzun ömürler verip, ömrünü ibadetle ve Onun gösterdiği yolda gitmekle geçirmek nasip eylesin! Bütün nasihatler Peygamber Efendimizden alınmıştır. O’ndan gelmeyen nasihatler fayda vermez. Peygamber Efendimizin dünyaya yayılan nasihatlerinden biri şudur: ‘Allahü Teâlâ’nın, bir kuluna rahmet etmeyeceğine, ona gadab ve azab edeceğine alamet, dünyaya ve ahirete faydası olmayan şeylerle meşgul olması, zamanlarını lüzumsuz şeylerle öldürmesidir. Bir kimsenin ömründen bir saati, Allahü Teâlâ’nın beğenmediği bir şeyde geçerse, ne kadar çok pişman olsa, üzülse yeridir. Bir kimse kırk yaşını geçtiği halde onun hayırlı işleri, yani sevapları, kötü işlerinden, yani günahlarından ziyade olmadı ise, Cehenneme hazırlansın.’ Bu Hadîs-i Şerifin manasını iyi anlayanlara, bu nasihat yetişir.”

Ehl-i Sünnet itikadını ve İlm-i Hâlini öğrenmeyen ve çocuklarına öğretmeyenler, Müslümanlıktan ayrılmak, küfür felaketine düşmek tehlikesindedir. Böyle kimselerin duaları zaten kabul olmaz ki, küfürden korunabilsinler. 

Resûlullah Efendimiz buyurdu ki:

“İlim bulunan yerde Müslümanlık vardır. İlim bulunmayan yerde Müslümanlık kalmaz.”

Ölmemek için, yemek, içmek lazım olduğu gibi, kafirlere aldanmamak, dinden çıkmamak için de, dinini, imanını öğrenmek lazımdır. Ecdadımız, her zaman toplanırlar, ilmihâl kitaplarını okurlar, dinlerini öğrenirlerdi. Ancak, böyle Müslüman kaldılar. İslâmiyet’in zevkini aldılar. Bu saadet ışığını bizlere, doğru olarak ulaştırabildiler. Bizim de Müslüman kalmamız, yavrularımızı içimizdeki ve dışımızdaki din düşmanlarına kaptırmamamız için, birinci ve en lüzumlu çare, her şeyden önce Ehl-i Sünnet Âlimlerinin hazırladığı İlmihâl kitaplarını okumak ve öğrenmektir. Çocuğunun Müslüman olmasını isteyen ana-baba, çocuğuna Kur'ân öğretmelidir. Fırsat elde iken okuyalım, öğrenelim ve çocuklarımıza, sözümüzü dinleyenlere öğretelim! Mektebe gittikten sonra öğrenmeleri güç olur. Hatta imkansız olur. Felaket gelince, ah etmek fayda vermez. İslâm düşmanlarının, zındıkların, tatlı, yaldızlı kitaplarına, gazetelerine, dergi, televizyon ve radyolarına, filmlerine aldanmamalıdır. 

İbni Âbidînde buyuruluyor ki:

“Hiçbir dine inanmadığı hâlde, Müslüman görünüp, küfre sebep olan şeyleri Müslümanlıkmış gibi anlatarak, Müslümanları dinden çıkarmaya çalışan sinsi kâfirlere zındık denir.”

Kimseden bir şey öğrenmemiş, kitap okumamış cahil kalmış kimselere, imanın, İslam’ın şartını sormamalı, onlara, imanın, İslam’ın şartlarını sayıp, söyleyip, "bunlara inandın mı?" demelidir. "Evet inandım" deyince bunların Müslüman olduğu anlaşılır. Böyle cahil kimselere, iman ve İslam sorulduğu vakit, cevap veremezlerse, zararı olmaz. Çünkü, bunun cevabını, belli, muntazam kelimeleri söylemek sanarak, bilmiyorum diyebilirler. Yani imanı bilmiyorum değil de, imanın nasıl söyleneceğini bilmiyorum derler.

Anadan, babadan izin almadan cihada ve tehlikeli olan yoldan bir yere, hatta farz olan Hacc’a gitmesi caiz değildir. İzinleri olmadan ilim tahsiline gitmesi ise caizdir.

İman edilecek şeyleri, farzlardan, haramlardan meşhur olanları, lüzumu kadar öğrenmek, herkese farzdır. Bunları öğrenmemek haramdır. İşitip de, öğrenmeye ehemmiyet vermemek ise küfür olur yani imanı gider.

Müslüman olduğunu söyleyen bir kimsenin, yapacağı her işin, İslâmiyet’e uygun olup olmadığını bilmesi lazımdır. Bilmiyorsa, bir Ehl-i Sünnet Âliminden sorarak veya bu Âlimlerin kitaplarından okuyarak öğrenmesi lazımdır. İş, İslâmiyet’e uygun değil ise, günah veya küfürden kurtulamaz.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)

İBADET VE KAZANÇ İLİMLERİNİ ÖĞRENMEK

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.