Zamandan münezzeh olan Allah, bazı hikmetler için bu dünya hayatını zamana bağlamıştır. İnsanın tekemmül eğitimi, bir sanat galerisi hükmünde sergilen kâinatı ve içindeki ilahi sanat eserlerini hikmet gözüyle seyredip incelemesi için zamana muhtaçtır.
İnsanların dikkatini çekmek ve insan için önemini vurgulamak amacıyla zaman ve onunla ilgili birçok kavramlara Kur’an’da yemin edilmiştir. Örneğin Asr, gece, gündüz, duha, fecr, sabah gibi zaman ifade eden kavramlar yemin konusu olmuştur.
Ahirete inancını reddeden ve zamanın kendilerini yok edeceğine inanan müşriklerin bu konudaki cahilliğine dikkat çeken ayette de şöyle buyrulmuştur:
Dediler ki: “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar. (Casiye,24)
Cahiliyye geleneğinde başa gelen olaylardan zaman sorumlu tutuluyordu. Zamanı suçlamak ve zamana sövmek adet haline getirilmişti. Bu nedenle zamandan “dehr” kavramıyla söz eden bir Hadis-i Kudsî’de insanlar şöyle uyarılmıştır: Peygamber (ASV) buyurdu ki: "Yüce Allah şöyle buyuruyor: Âdemoğlu dehr’e söverek bana ezâ veriyor. Hâlbuki ben dehr’im (yani dehrin yaratanıyım). Her emir benim elimdedir. Geceyi gündüzü ben arka arkaya getiririm!" (Buhari, Tevhid, 35.)
Bir Hadis-i Şerif’te de: «Dehr’e sövmeyin! Çünkü dehr ancak Allah'tır.» buyrulmuştur. (Müslim, el-Elfaz mine'l Edeb ve Gayrihâ, 5)
Bu ilahi uyarılara rağmen günümüzdeki insanlar da tüm olumsuzluklarda zamanı suçlamaktan geri durmuyorlar. Oysa her şey Allah’ın takdiriyledir. Bütün hayırlar ve insana bakan tarafıyla şer görünenler Allah’tandır. “Hayrihi ve şerrihi minellahi taala” şeklinde ifade edilen bu inanç İslam’ın iman esaslarındandır.
Hatta zamanın nimet yönleri daha fazladır. İnsan için rahmet niteliğinde olan bir özelliği zihindeki keder ve kötülükleri temizlemesidir. Yaşanan olayların hüzünlü yönlerini unutturur ve temizler, tatlı taraflarını güzel anılar olarak bırakır. Kin ve nefretleri, kendine has özel külleriyle örter, düşmanlık ateşini söndürür.
Olaylar, zaman sayfaları arasında bir nevi harmanlanır, eskidikçe zihinlerde kalan kötü izleri silinmeye yüz tutar. Vaktiyle birbirleriyle tatsızlıklar yaşamış kimseler, bir zaman sonra tatsızlıkların zaman dehlizinde kaybolduğunu, ancak güzel anıların tatlı bir özlemle hatırlandığını fark ederler. Herkesin başından geçen buna benzer anılar vardır.
Yaşanan sıkıntılar için de durum aynıdır. Geçmiş günlerdeki sıkıntıların kaybolduğu, ama özlem duyulan tatlı hatıraların halen hatırlandığı görülür. İşte bunlar zamanın temizleyici özelliğindendir.
Eski günleri hatırladıkça, çekilen sıkıntı ve eziyetlere rağmen tatlı bir özlem hissedilir. Köyünden ayrılıp şehre yerleşenler, köy hayatında hiç sıkıntı yaşamamış gibi köylerini özlerler. Köydeki hayat şartlarının ağırlığı ve eziyeti akıllarına bile gelmez.
Geçmişte kalmış hayatlar, bir nevi ruhani bir hayat olan âlem-i berzaha benzer. Beden sıkıntısı, hastalık ve musibeti kalmamış, sıkıntıları, eziyetleri bitmiş ama zihindeki kalıntısı bulunmaktadır.
Mazideki olup bitmiş bir eziyet, haldeki zihne etki etmez; düşünceye yetişmez. Geçmişteki çileler ve kötü anılar, hayal âleminde kalıp hatırlansa bile zararı dokunmadığından tedirginlik vermez, tekrar sıkıntı yaşatmaz. Çünkü zaman, onun vücudunu kaldırmış, sureti ve şekli kalmıştır. Yılanın sureti ısırmadığı gibi, düşüncedeki sıkıntının da insana zararı yoktur.
Ancak, bu durumu anlamayanlar, zihinsel zararı vehmettiklerinden eski günlerdeki sıkıntılardan rahatsızlık hissederler. Bu yanlış zan sebebiyle tedirginlik yaşanır ki bu da psikolojik bir sorun olur.