Geçenlerde kendisiyle aynı ortamda bulunduğum bir şahsın, elinde coca-cola ile geldiğini gördüm. Belki bilmiyor diye hüsn-ü zan ederek kendisini uyarmak istedim, coca-cola'nın İsrail destekçisi olduğunu ve Müslümanlar tarafından boykot edildiğini hatta İsrail soykırımına karşı çıkan duyarlı gayrimüslim insanların dahi bunu boykot ettiğini söyledim. Namaz kıldığını bildiğim ve Müslüman görünen bu şahsın cevabı şu oldu: "Devlet boykot etsin, ben niye boykot edecekmişim?" Çok şaşırdım, çünkü bebek, çocuk demeden masum insanların topyekûn kanını döken soykırımcı bir terörist şebekeden ibaret bulunan İsrail’e destek veren firmaların ürünleri almak, onlara para kazandırmak, Müslümanlıkla asla bağdaşmadığı gibi insanlıkla da bağdaşmaz. Hani ilaç gibi alınması zorunlu olan hayatî bir ürün olsa tamam diyeceğim ama faydalı hiçbir özelliği olmayan ve zorunluluğu bulunmayan, tamamen keyfi, eğlencelik ve sadece zararlı bir hazzı tatminden ibaret bulunan coca-cola almak asla mazur görülemez. Gazzeli bebek ve çocukları açlıkla ve bombalarla öldüren İsrail destekçisi coca-cola içme keyfinden vazgeçemeyen Müslüman, vicdansızdır ve kesinlikle Müslümanlıkla hiç bir alakası yoktur.
Bir yakınım da bir iş sebebiyle gittiği bir işletmede kendisine coca-cola ikram edilmiş, bu İsrail malıdır ben bunu içemem diyerek reddedince, iş yeri sahibi "Filistin için hepimiz üzülüyoruz ama bu coca-cola Filistin'de de var, bakma sen onlar da bunu içiyor.” demiş. Bu şahıs da kendi vicdansızlığını tamamen yalan bir gerekçeyle örtmeye çalışıyor. Ya da İsrail kadar vicdansız bu şahıs, İsrail’in acımasızca öldürdüğü o masumlarla alay ediyor. Be hey vicdansız, bir yudum su ve bir lokma ekmek bulamayan, açlıktan ve susuzluktan ölen Gazzeliler coca-cola'yı nasıl buluyor? Bebeklerin kanı karışmış o haram kolayı nasıl keyifle içebiliyorsun, hiç mi insafın yıktur?
Eminim, siz değerli okuyucularım da benzer olaylarla karşılaşmışsınız. Marketlerde sepetlere baksanız, Müslüman göründüğü halde İsrail mallarını almaktan sakınmayan, boykota katılmayan nice vicdansızlar görürsünüz.
İnsan yüce yaratıcı tarafından vicdan, şefkat, saygı, sevgi, merhamet gibi ulvî duygularla donatılmıştır. Sorunsuz bir şekilde birbirlerinin hak ve hukukuna riayet ederek huzur içinde yaşamak ancak bu değerlerle mümkün olur. Bütün bu değerlere "insanlık" adı verilmektedir. İnsanlıktan çıkmış Canavarlaşmış zalimlere karşı çıkmak insanlık gereğidir. Yıllardır mel'un İsrail tarafından Filistin'de uygulanan ve son iki yıldır en vahşiyane bir soykırıma dönüşen katliamlara karşı çıkmak, sadece Müslüman olmanın değil, insan olmanın gereğidir. İman ise tüm bu insani değerlerin Allah tarafından insana bağışlandığı bilinciyle bir emri ilahî olarak kötülüklere, zulümlere karşı çıkmayı zorunlu kılmaktadır.
Bu itibarla iman, herkesten daha fazla merhametli, şefkatli, saygılı ve vicdanlı olmayı gerektirir. Biliyoruz ki “İman, insanı insan eder; küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.” Oysa dünya tersine dönmüş durumdadır. İsrail’in vahşetine karşı çıkan, seslerini yükselten, her platformda İsrail destekçisi yetkililerini zor durumda bırakan nice vicdanlı gayrimüslime karşılık, Yemen dışında İslam âleminden maalesef ciddi bir tepki görünmüyor. Bu şaşırtıcı bir terslik değil midir? Gazze için yürekleri kan ağlayan vicdanlı Müslümanları tenzih ederiz ama aslında ümmetin çoğunluğunda görünen vicdansızlık ve İsrail vahşetine karşı sözlü kınamadan öteye geçmeyen duyarsızlık, iman durumlarını da ele veriyor.
Bir günlük bebekleri, çocukları ve savunmasız masumları bombalarla, açlıkla, susuzluk ve ilaçsızlıkla öldüren; bakanları, siyasi ve dini adamları verdikleri demeçlerde “Gazzeli çocuklar masum değil, çocuklar ve bebekler de öldürülmeli.” diyen İsrail’e karşı kin ve gayzı kabarmayan insan kesinlikle mümin olamaz. Âlem-i İslam’ın çoğunluğunun ancak zalim kâfilerde görülebilen bu taş kalpliliği, Ahir zaman fitnesinde en ağır aşamaya girildiğini göstermektedir. Allah ıslah etsin.
