Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Bir insan Allah’a inansa, hatta bizim Peygamberimiz hariç bütün Peygamberlere inansa, Amentü’nün diğer şartlarına da inansa, bu kimse yine cehennemliktir. Çünkü Allah'a inancında samimi değildir. Allahü Teâlânın bildirdiğinin hepsine inanmak şarttır, birine inanılmazsa bu iman olur mu hiç?
Hac ibadeti henüz farz olmadan önce, Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştu:
“Size şunları emrediyorum:
1- Allah’a iman. Allah’a iman nedir biliyor musunuz? Allah’tan başka Mabud olmadığına ve Muhammed’in Onun Peygamberi olduğuna şehadet etmektir, 2- Namazı kılmak, 3- Zekât vermek, 4- Ramazan orucunu tutmak, 5- Aldığınız ganimetlerin beşte birini Allah için vermek. Bunları sizden sonrakilere de bildirin.” [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud, İbni Hibban, Taberani]
Dikkat edilirse, Muhammed aleyhisselamın Allah’ın Peygamberi olduğunu kabul etme şartı bildiriliyor. Kabul etmek ise, beğenip O’na tâbi olmak demektir. Tâbi olunca da zaten misyonerlerin uydurduğu böyle kâfirlik iddiaları gündeme bile gelmez, insanın gözü kâfirlikte olmaz.
Ümmet ne demek?
Müslümanlara Ümmet-i İcabet, Gayrimüslimlere Ümmet-i Davet denir, fakat ümmet kelimesi tek başına kullanıldığında, Ümmet-i İcabet anlaşılır. Bunun için, Hristiyanlara, Yahudilere ve dinsizlere, tek başına “Ümmet” denmez.
Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım
Resulullah'ın "sallallahü aleyhi ve sellem" üstünlüğünü anlayamayan veya ona düşman olan yahut Hadis-i Şeriflere uydurma diyen bid’at ehli kimseler, Resulullah'ın övülmesine tahammülleri olmadığı için, muteber kitaplardaki hadislere hemen uydurma diyorlar. Bu Hadis-i Kudsî ve benzerleri, birçok muteber kitapta bildirilmektedir:
Âdem aleyhisselam, Arş’ta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak Teâlâ buyurdu ki:
(Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i Ledünniyye]
Allahü teâlâ, yine Hadis-i Kudsîlerde buyuruyor ki:
(Yâ Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismiyle her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Hâkim]
(Ey Resulüm, İbrahim’i Halil [dost], seni de Habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, Kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i Ledünniyye]
Hadis-i Şeriflerde de buyuruluyor ki:
- Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, “Yâ Rabbî, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet” diye dua etti. Allahü Teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği hâlde, cevabını diğer insanların duyması için] “ Yâ Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, “Arşta, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına, ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün” dedi. Allahü Teâlâ buyurdu ki: “ Yâ Âdem, doğru söyledin. O, bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.”- [Taberanî]
“Allahü Teâlâ, İbrahim’i Halil edindiği gibi beni de Halil edindi.” [M. Ledünniyye]
(Demek ki Resulullah, hem Habib, hem Halil olan bir Peygamberdir.)
Mirac’da Allahü Teâlâ, Resulullah'a, “Senden başka her şeyi, senin için yarattım” buyurunca, Resulullah da, (Ben de, senden başka her şeyi, senin için terk ettim) diye arz etti. (Mir’at-i Kâinat)
“Levlâke levlak lema halaktül eflak = Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” Kudsî Hadisi, Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhanî hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve İmam-ı Rabbanî hazretlerinin Mektubat’ının 122. mektubunda vardır. Mektubat’ın Farsça haşiyesinde, bu hadisin Deylemî’nin Firdevs’inde bulunduğu bildirilmektedir. Deylemî de, diğer Muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis Âlimidir. Alusi bile Galiyye kitabında bildiriyor. Mektubat-ı Rabbanî’nin 3. cildinde, “Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım” ve “O olmasaydı kâinatı yaratmaz, Rububiyetimi izhar etmezdim” Kudsî Hadisleri de bildirilmektedir. İkinci binin Müceddidi İmam-ı Rabbânî, İmam-ı Taberanî, İmam-ı Hâkim, İmam-ı Deylemî, Marifetname kitabının sahibi İbrahim Hakkı Erzurumî, Mevahib-i Ledünniyye sahibi İmam-ı Kastalanî, Yusuf-i Nebhânî hazretleri gibi büyük zatların, yalan söyleyebileceklerini veya sahih Hadisle uydurma Hadisi ayırt edemeyeceklerini zannetmek, ne kadar çirkindir.
Bu kadar Ehl-i Sünnet Âliminin bildirdiği sahih bir Hadis-i Kudsîyi inkâr edenin, o Âlimlere inanmayanın, Resulullah’ın övülmesine tahammül edemeyen bir mezhepsiz olduğu pek açıktır.
Resulullah’ı, Allahü Teâlâ övmüştür
Sual: Bazı kimseler, Kasîde-i Bürde de Peygamberimizin aşırı övüldüğünü söyleyerek bunu tenkit etmektedirler. Peygamberimizi övmek, dinimiz açısından uygun değil midir ki böyle tenkit ediyorlar?
Cevap: Resulullah Efendimizi bizzat Allahü Teâlâ övmüştür. Kendisi de, kendisini överek, Allahü Teâlânın kendisine ihsan etmiş olduğu nimetleri saymıştır.
Buhârîdeki bir Hadis-i Şerifte, Peygamber Efendimiz;
“Her asırda, her zamanda yaşayan insanların en iyilerinden, seçilmişlerinden dünyaya getirildim” buyurmuştur.
Yine Tirmizînin bildirdiği Hadis-i Şerifte;
“Allahü Teâlâ, insanları yarattı. Beni insanların en iyi kısmından vücuda getirdi. Sonra, bu kısımlarından en iyisini Arabistan’da yetiştirdi. Beni bunlardan vücuda getirdi. Sonra evlerden, ailelerden en iyilerini seçip, beni bunlardan meydana getirdi. O halde, benim ruhum ve cesedim, mahlukların en iyisidir. Benim silsilem, ecdadım en iyi insanlardır” buyurulmuştur.
Peygamber Efendimizin bu övmeleri, o kadar çoktur ki, İmam-ı Busayri hazretlerinin Kasîde-i Bürdesindeki övmesi, onların yanında hiç kalmaktadır. Çünkü Resulullah Efendimizi övmek ibadettir. Eshab-ı Kiramın hepsi övmüşlerdir. Bunlardan Hassân bin Sâbit ve Kâ'b bin Züheyr hazretlerinin uzun övmeleri meşhurdur. Kâ'b bin Züheyr hazretleri, Peygamber Efendimizi, Bânet sü'âd kasidesinde, İmam-ı Busayri hazretlerinden daha çok övmüştür. Resulullah Efendimiz, bunu beğenip, Hazreti Kâ'bın önceki kusurunu affetmiş ve mübarek hırkasını ona hediye etmişlerdir. Bu Hırka-i Saadet, şimdi İstanbul’da Topkapı Sarayı'ndadır.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)