“Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde, yaptığı açıklamada, Genel Komutan Muhammed Dayf dahil olmak üzere bir dizi üst düzey komutanın hayatını kaybettiğnii duyurdu. Ebu Ubeyde, bu kayıplara rağmen direnişin daha da güçlendiğini ve liderlik boşluğu yaşanmadığını belirtti.
Ebu Ubeyde, komutanların, "ya komuta odalarında, ya düşman güçleriyle doğrudan çatışma sırasında, ya da mücahitlerin saflarını teftiş ederken" hayatını kaybettiğini ifade etti.” https://ydh.com.tr/d/24881/ebu-ubeyde-hamas-komutanlarinin-hayatini-kaybettigini-duyurdu
Yolu yolumuzdur. Öyle olmalı. Tüm tutsak halkların bu liderleri, bu kahramanları ve bu mücadeleleri örnek almaktan, yani direnme yolunu tercih etmekten başka kurtuluş seçenekleri yoktur.
Bölge halkları ve genel anlamda dünya mazlumlarının bir avuç şımarık elit zenginler/şirketler, NATO ve genel anlamda Emperyalist tasallutundan ve siyonizmin esaretinden kurtulmasının tek yolu budur. Diğer seçeneklerin tümü on yıllardır denenmiş ve durum daha da kötüleşmiştir.
Rabbim, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de ve daha başka yerlerde ve zamanlarda, zalime karşı mücadele eden tüm şehitlerin şehadetlerini kabul buyursun, onları yeni nesillere örnek kılsın.
Küresel kötülük, nasıl ki; Lübnan’da direnişin üst düzey kadrolarını şehit ettiği halde direnişin daha güçlü şekilde sahaya döndüğüne tanık oldu; bu durum, aynı şekilde Hamas için de gerçekleşti. Direnişin kökeni halktır ve direniş hakka dayanır. Kurumsaldır. Kişiler gelirler, görevlerini yaparlar ve giderler ama direniş, her gün daha da büyüyerek devam eder ve ediyor da.
Dünya devrimler tarihinde en çok profil, en çok lider, en çok örnek/model, en çok şehit ve en çok kahraman üreten devrim, bu devrimdir. Belki de böylesi bir çağda, bu devasa ve ilah edinilmiş güce karşı direnen ve teslim olmayan bir avuç imanlı direniş erinin sırtında muzaffer olması tarihte bir ilktir. O yüzden bu devrime sadece bir isim vermek bile az olur. Aksa Devrimi, Direniş Devrimi ya da ŞEHADET DEVRİMİ.
*
DİŞRENİŞ DEVRİMİ’NİN FARKINDA MIYIZ?
Direniş devrimi, direniş kavramı ve ona yüklenen anlam ve sahada ki pratiği ve aldığı sonuçlarla tescillenmiştir. Devrimin şehit ve sahadaki kahramanlarını, yeni nesillere tanıtarak, yeni neslin onları bilme, doğru tanıma ve örnek alma, onların yolunu sürdürme hakkına ulaşmalarını temin etme görev ve sorumluluğu hepimize aittir ve bu da sahada olmaktan bile daha önemli yönleri olan bir husustur.
Yeni neslin, ipotek altına alınmış geleceğini kurtarabilmesinin yolu; onlara münafık siyasetçileri, egemenlerin zillete nimet gözü ile bakan hırsızları, halklarını, küresel zalimler adına oyalayan, sömüren ve sömürten, satan, vatanlarına ihanet eden, halklarını açlıktan kıran, ülkelerini küresel mafyalara/şirketlere/bankalara peşkeş çeken politikacıları, film ve eğlence sektörünün ürettiği haz kültürünü empoze eden ahlaksız starları, şunu bunu değil; direniş denen şeref ve haysiyet yolcularını, o yolda şehit olmuş veya mücadele eden gerçek kahramanlarını örnek/model göstermekten geçmektedir.
“Muhammed Dayf, yoksulluk içinde ve acımasız bir işgal rejimi altında büyümesine rağmen, Direniş Ekseni'nde lider olmayı başaran az sayıda insan gibi, yine de kendinden ve Filistin davasından bir şeyler yarattı ve onu tüm dünya için ya da en azından adil olanlar için temel bir mücadele olarak başa yerleştirdi.” https://ydh.com.tr/d/24890/israil-in-bas-belasi-muhammed-dayf-kimdir
*
Muazzam güçler karşısında her gün kafasına vurulan, aç bırakılan tüm mazlumların, zayıfların teslim olmak ve geçiştirmek, uluslararası kurum ve kurallardan medet ummak, teröre baş vurmak, seçim ve demokrasi gibi aldatıcı tezgahlar peşinde koşmak, zalimlerden merhamet beklemek, onlarla iyi geçinmek, onlardan yardım dile/n/mek vb dışında bir seçeneklerinin olduğunu, bunun da direniş olduğunu, esas yenilginin teslimiyet ve çaresizliği kader olarak görmek olduğu ilkesi ve öğretisini sahada başarıya ulaştırması bu devrimi önemli ve mümkün kılmakta, küresel çapta bir model olarak öne çıkarmaktadır.
Böylece ilk kez, dokunulmayanlara dokunuldu, atılan tokatlara cevap verildi, esas önemlisi cevap verilebildiği gösterilmiş oldu.
Bu devrim, bu mümküne inanmanın ve bunun gereğinin/haysiyetin ve hürriyetin adıdır.
*
“Günümüzde, Filistin ve Lübnan direniş mücadeleleri sırasında, okyanuslar dolusu acılar/hüzünler/yalnızlıklar/mahrumiyetler/yıkımlar yaşanırken, okyanuslar dolusu direniş bilinci/onur bilinci/özgürlük ve umut bilinci biriktirildi. Bugün, Filistin’de, Gazze’de yaşanan dehşeti ve bu dehşeti üretenler karşısında sergilenen direnişi, direniş onurunu gereği gibi anlatabilecek etkili sözcüklere, kavramlara sahip değiliz.
Kendi çıkarlarını, aziz Filistin-Gazze halkının çok hayati, çok acil beklentilerinin önüne koyan İslam dünyası ülkelerinin, tarih boyunca unutulmayacak, bu mide bulandırıcı ihanetlerini de unutmamak gerekir.” https://iktibasdergisi.com/2025/01/26/alcakligin-modernlesmesi/
Zira onlar, İslam yurtlarında Siyonist ve NATO işgalini, soykırım ve tutsaklığı, kendi çıkar ve heveslerini, kendi ticaret ve menfaatlerini direnen ümmetin mücadelesine, mazlumların kurtuluşuna ve İslam yurtlarının hürriyeti ve bağımsızlığına tercih ettiler ve zilleti izzete, arsızlığı haysiyete tercih ettiler.
*
İslam ümmetinin cüzi bir kısmının gerçekleştirdiği direniş devriminin farkında mıyız? Dünya bunu farkında mı, biz Müslümanlar farkında mıyız? Bu kutlu ve mucizevi, bu olağanüstü olguyu, bu destansı resmi yeterince hissedebilmiş miyiz? Bu büyük olayı hayretle ve hayranlıkla idrak edebilmiş miyiz? Kendimize ve dünyaya bunu anlatabilmiş miyiz? Bu devrimin ötelerden gelen ruhunu, bu devrimin devasa teknolojik ve gelişmiş silahlara sahip küresel güçlerin koalisyonuna karşı kadınları ve çocukları dahi ne derece dirençli ve aziz kılabildiğinin, bir soykırımın dahi bu kutlu duruşlarından taviz vermelerine neden olamadığının, onların bu imanla harmanlanmış mukavemetlerini sarsamadığının ve teslim alamadığının sırrına erebilmiş miyiz?
Bu devasa güçlerin büyük ve dehşet verici bombalarla on binlerce canı ve yüz binlerce yapıyı, şehirlerin tamamını yok etmesine rağmen bu insanların iradesini ve direnişini yok edememelerinin, onları mağlup edememelerinin sırrını biliyor muyuz?
İlahi yardım olmadan bunun olması mümkün mü?
Bu devrimin Kerbela ruhunu taşıdığını idrak etmenin zamanı gelmedi mi?
NATO ABD, ABD SİYONİZM DEMEKTİR
“Amerika Birleşik Devletleri, "doğal insan haklarını" destekleme ve "doğal sorumlulukları" yerine getirme biçimiyle başkalarına örnek olan "bir tepedeki şehir" olarak her zaman kendisini övmüştür ve "insani müdahale" bayrağı altında defalarca yabancı savaşlar yürütmüştür. 4 Temmuz 1776'da bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana geçen 240 yılı aşkın süre boyunca Amerika Birleşik Devletleri yalnızca 20 yıldan az bir süre hiçbir savaşa katılmamıştır. Eksik istatistiklere göre, II. Dünya Savaşı'nın 1945'teki sonundan 2001'e kadar, dünyanın 153 bölgesinde meydana gelen 248 silahlı çatışmanın 201'i Amerika Birleşik Devletleri tarafından başlatılmış ve toplam sayının %81'ini oluşturmuştur.” https://www.globaltimes.cn/page/202104/1220648.shtml
*
Atlantik küresel şirketlerinin ceosu Trump, geçen dönem oluşturduğu rüzgarı/algıyı bu defa daha göreve başlamadan arkasına aldı ve iyi kullandı. 20 Ocak’a kadar her şey hallolmuş olsun diyerek Gazze’de inisiyatifi ele aldı ve savaşı durduran payesini alarak İsrail’in mola verme ihtiyacını karşıladı ve bu sıkıntısını giderdi. 13 ay önce yapılıp, üzerinde anlaşılmış ancak Netanyahu’nun çark ettiği bir anlaşmaydı bu. Neyse bir buyrukla halletti bunu ve göreve gelir gelmez de yeni bombalarla İsrail’i tedarik etmeye başladı bile. Şimdi ise Gazze’nin boşaltılması peşinde. Bakalım onu da bir çırpıda başarabilecek mi yoksa yeni yolladığı bombaları mı devreye sokacak bilemiyoruz. Dünya şımarık bir çocuğu eğlendirmek için seferber olmuşçasına bu rüzgara kapılmış durumda.
Bu defa daha Trump istemeden bile Suudi, ümmetin petrol ve Hac paralarını, üstelik rakamı yükselterek kendisi teklif etti ama bu bile memnun etmedi ceoyu ve o da rakamı 1 trilyon dolar olarak fatura etti. Sadece Suudi’den ve şimdilik bu kadarcık. Irak işgalinin ve diğer işgallerin, İsrail’in yaptığı masrafların da tamamını kendi katillerimize, kendi ellerimizle aksatmadan, eksiltmeden veriyoruz. Hiç memnun olup aferin bile demiyor ama olsun. Bu defa daha çok masrafı oldu, koca Filistin’i, Lüban’ı yıktı, “Müslüman mücahitlerin devrim yaparak” siyonizmi buyur ettiği İsrail’in yeni Gazze’si Suriye’de de masrafı var, var ha var. Bu soykırımın el emeğini, bomba masrafını kim ödeyecek peki? Kurbanlar.
Yine de şımarık ceo memnun değil. Amerika’yı da büyütmek istiyormuş. Ha bir de Gazze’de İsrail’i galip ilan etti. Madem her yeri yıktık, ev bark kalmadı, boşaltın burayı buyruğunu da ilan etmiş durumda. Lübnan’da ise ateşkese uymasın İsrail deyiverdi. Oysa “Binlerce İsrailli, bazen tüm aile, yurtdışına yerleşmek için ülkeyi terk etti. Bunun nedeni güvensizlik ve Gazze'deki savaşın yanı sıra Netanyahu hükümetinin politikası ve ülkedeki dinin ağırlığıdır.” https://www.lemonde.fr/international/article/2025/01/28/en-israel-un-exil-a-bas-bruit-j-aime-mon-pays-mais-ce-qui-nous-attend-ce-sont-des-annees-noires_6519923_3210.html
Geçen dönem Kudüs’ü bir imza ile halletmişti Trump. Arap ülkelerine de bir görev listesi çıkarmış şimdi. Özellikle Mısır ve Ürdün’ün Gazzelileri kabul etmesine yönelik başlıklar ön planda. Ancak her iki ülke de bu öneriyi şimdilik reddetmiş durumda. https://ydh.com.tr/d/24875/israilli-gazeteden-arap-liderlere-yapilacaklar-listesi Oysa Lübnan ve Gazze’ye destansı dönüşler bu olasılığı şimdiden imkansız kılıyor.
Trump, bir imza ile halledemeyeceği bir şey yok sanıyor. Aslında yok; eğer bu rüzgara kapılır ve bu rüzgarın büyüsünü bozmaz, ne idüğünü çözemezsen bir imzası/buyruğu ile ferman etmeye devam eder ve istediğini de alır.
Birilerinin hop dedik demesi gerek. Yoksa dünya ile oyuncağı gibi oynamaya devam eder. Eder mi? Eder. İtiraz etmediğin zaman, her dediklerini koşulsuz kabul ettiğin müddetçe de buna devam eder. Batı Şeri için de savaş/işgal girişimi artık daha net. Bu konuda yapılan açıklamalar ve saldırılar ciddi bir ısınmaya işaret ediyor. Elbette ki hedef Gazze’ye yaşatılanları yaşatmak. Bunun ne derece mümkün olacağını göreceğiz…
Kim dur diyecek ve kim dur diyebilir?
Onun gibi güçlü silahları olanlar bile dur diyemiyor. Bu gidişata dur diyecek, bu fincancı dükkanındaki domuza artık yeter diyecek bir erkek, bir yiğit yok mu?
Var. Bir kadın var. Kadınlar var, tanklarına karşı duran kadınlar. Lübnan’da gördük bunu. Gazze’de gördük. Bu kadınlar ve bunların doğurduğu erkekler, çocuklar bu büyük cüsseli sahte ilahlara dur diyorlar ve onları kovuyorlar. Ümmetin, insanlığın, erkeklerin ve kadınların namusunu ve şerefini, dini, adaleti, şehadeti temsil ediyorlar. Soykırıma rağmen ve tek başına bırakıldıkları halde dünyanın yükünü taşıyorlar, dünyanın onurunu/insanlığı ve haysiyeti korumak adına yapıyorlar bunu.
Bunu tek başına yapabilirler mi hiç, mantıklı mı bu? Hayır.
Çünkü tek başına değiller. Onlar Rableri ile birlikte yapıyorlar bunu. Bu kadınlar, bu çocuklar her ne yapıyorlarsa, bu yiğitler, bu erkekler, erler her ne yapıyorlarsa Rableri ile birlikte yapıyorlar. Ve biz bunu görüyoruz.
İşte dünyanın anlamadığı devrim budur. Bu devrim, kadınların ve çocukların devrimidir. Kerbela’nın yenilgi olduğunu sananların anlamadığı zafer ve kurtuluş budur.
DİRENİŞ VAR OLDU
Direniş ne yaparsa yapsın küresel soykırım cephesi karşısında silah üstünlüğü elde edemez. Zira dünyanın en gelişmiş ekonomileri ve silah üreticileri onlar. Orantısızlık göz önüne alındığında düşmanın kayıpları daha büyüktür. Zira düşman koalisyonu küresel anlamda ciddi bir stratejik darbe almışken; direniş cephesi tam tersine büyük bir stratejik başarı elde etmiştir. Aslında ne derece silahınız olursa olsun direniş gösterecek bir cesaret, erdem ve haysiyetiniz yoksa sizden güçlü olan her iradeye teslim olmak dışında bir sonuca varamazsınız.
Lübnan’a ve Gazze’ye dönüşler, direnişle kenetlenme motivasyonu ve verilen bu muhteşem zafer resmi bile tek başına büyük bir devrimdir. Bu resmi her yönüyle okuduğumuzda, orantısızlık göz önüne alındığında soykırım cephesinin de büyük kayıplar verdiğini görürüz.
"Hamas şartlarını dayattı, öyle ki binlerce tutsağı serbest bıraktı. 1.500'den fazla tankı imha etti; işgalci saflarında 30.000 kayba yol açtı [ölü ve yaralı]. 150.000'den fazla işgalcinin yerinden edilmesine neden oldu ve işgal ordusunun prestijini paramparça ederek onu yendi. İsrail rejimine 34 milyar dolar kayıp verdirdi, ekonomisini felç etti." https://www.medyasafak.net/haber/3569/hamas--isgal-ordusuna-30-bin-kayip-verdirdik-siyonist-rejimin-ekonomi
Esas ölçü olan stratejik sonuçları karşılaştırmaktır.
Dokunulmazlara dokunuldu ve dokunulmazlar durana kadar onların karşısında duruldu. Duranın adı DİRENİŞTİ.
Şehirler yıkıldığı ve soykırımlar gerçekleştirildiği halde teslim olunmadı ve esas önemlisi bazılarının bunlar öldü dediği ve eleştirdiği halklar bundan şikayetçi olmak bir tarafa direnişe daha da kenetlendi. Direniş, halk nezdinde de stratejik ve daha üstün bir konum kazandı. Direniş/direnen halklar ve direniş ümmeti kaybetmedi, yok olmadı; tam tersine kazandı ve var oldu. https://ydh.com.tr/d/24811/direnisin-yenilmedigini-anladiniz-mi
Direnişin tüm asli unsurları ayaktadır ve İsrail’in zaafı tespit ve teşhis edilmiştir.
Suriye’de ki durum geçidir ve direnişi duraksatsa da sonuç açısından ciddi bir engel oluşturamaz. Tersine bazı sonuçlar doğurma potansiyeli de vardır ve şartlar Suriye direnişinin ortaya çıkma ihtimalinin güçlü olduğunu göstermektedir.
Gazze ve Lübnan kazanmıştır. Hamas ayaktadır. Tehcir mümkün değildir.
Yemen ve Irak kazanmıştır.
İran’a saldırı ile hesaplarının, atıp tutmaların kesin olarak geçersiz kılındığı anlaşılmıştır.
Avrasya kenetlenmiştir.
Siyonizmin mazlum olduğu imajı, küresel ölçekte yıkılmıştır.
Batı Şeria’da da direniş başlamış ve gelişmektedir. Diğer coğrafyalarda da uyanış ve direniş beklenebilir ve küresel anlamda anti Siyonist ve anti emperyalist bir bilinç ve direnç yükselmektedir. Bölgesel hükümdarların/piyonların iktidarları, Netanyahu’nun kımıldamayın emrine rağmen daha da zayıflamıştır.
Bu devrimi tüm kısır ve yerel tanım ve tartışmaların dışında, evrensel mesajları ve nitelikleri ile sahiplenmeli, anlatmalı, tanıtmalı, geliştirmeli ve korumalıyız.
Bu, insanlık için bir devrimdir. İnsanlığın kurtuluşu için gerekli kodları özünde barındırmaktadır. Dini, dili, rengi ne olursa olsun tüm mazlumlar ve iyilerin, zalim ve küresel kötülük karşısında direnme bilincini ve kurtuluşu temsil eder.
0 Yorum