Reklam Alanı

7 EKİM/ YENİ BİR ÇAĞIN BAŞLANGICI

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

İnsan hakları beyannamelerinin sahipleri/uluslararası toplum Filistinlileri, kendi ülkelerinde de mülteci kamplarında tutuyor. Filistinlilerin kendi öz vatanlarında mülteci kamplarında yaşatıyor, canı sıkılınca da oraya baskın yapıyor, canı istediği zaman istediğini yakalayıp işkence altına alabiliyor veya dünya kamuoyunun gözleri önünde sokak ortasında çocuk veya kadın olmasına bakılmaksızın öldürebiliyor ve İslam ümmetinin tüm bu olanları normal kabul etmesi isteniyor. Her şey ne kadar da normalleşmiş böyle, hayret.

Bir kere baştan şunu belirtmeli ki; sahiplerinin binlerce kilometreden savaş ve uçak gemileriyle imdadına koşmalarından ve kalkan görevi yaparak sorunsuz şekilde soykırım ve yıkım sağlamasına imkan sağlamalarından da anlaşılacağı üzere İsrail, bir Yahudi devleti veya Yahudilerin devleti değildir. Filistin'i işgal eden Siyonist/emperyalist bir terör oluşumudur. Küresel Siyonizm’ in ve Emperyalizm’ in, müslüman coğrafyada ki en önemli üslerinden/karakollarından biridir.

Sivil değildir, meşru değildir. Bütün insani, hukuki ve uluslararası kuralları çiğneyen ama kendisinden hesap sorulmayan, küresel iradenin algı ve dayatmalarıyla her yaptığı facia haklı olarak gösterilen ve desteklenen, bütün yasaklı yöntemleri ve yasaklı silahları kullanarak soykırım uygulayan terörist ve şeytani bir yapının adıdır.

Bir devlet değildir, bir şebekedir, bir örgüttür. Mağdur ve mazlum değildir. Var olmalı değildir, doğru yerde değildir, yeri, evimiz değildir…

* “Meydana gelen olayların temelinde, İsrail’in kibri yatıyor! Aklımıza gelen her şeyi yapabileceğimize, bedel ödemeyip cezasız kalacağımıza inandık ve bu yolda hiç düşünmeden devam ettik. Şehrin sâkinlerini tutukladık, öldürdük, fena muamele ettik, yağmaladık ve soyduk. ...Masumları vuruyoruz, gözlerini oyuyoruz, suratlarını parçalıyoruz, sürgüne gönderiyoruz, topraklarına el koyuyoruz, yağmalıyoruz, yataklarından kaldırıp kaçırıyoruz, etnik temizlik yapıyoruz ve mantıksız kuşatmaya devam ediyoruz.” İsrailli Gazeteci Gideon Levy/Haaretz

Aksa Tufanı harekatı, ümmetin yüz akıdır. Büyük bir erdem, emek, çaba, planlama, sorumluluk ve fedakarlık gösterilerek, çok zor şartlarda planlanan ve icra edilen bu savunma harekatı, takdire şayandır.

Bir tarafta en gelişmiş teçhizat ve silahla donatılmış, kurumsallaşmış, eğitimli ve hiçbir ahlaki değer ve hukuk tanımayan ve kendisine ordu denilen işgalci terörist yapı ve onun küresel büyük güçlerden oluşan müttefikleri; diğer taraftan evlerini, haysiyetlerini ve yerlerde sürünen, zillet dayatılmış insanlık onuru için bu şer odaklarıyla mücadele eden kahraman gençler. Onlar, emperyalizmle savaşıyorlar, mazlumlar adına savaşıyorlar, ümmetin ve insanlığın kutsalları için, Aksa için savaşıyorlar. Onlar tek kutuplu, zorba hegemonya ile savaşıyorlar. Onlar kutsal ve evrensel değerler ve adalet için; işgalciliğe, sömürüye ve zorbalığa karşı savaşıyorlar. Onlar; savaşsalar da savaşmasalar da öldürülüyorlar. Onlar onursuz bir yaşamı yok etmek için savaşıyorlar. Onlar insanlığın savaşını veriyorlar. Onlar, mazlumlar ve iyiler adına, zalimlerler, ırkçılarla, işgalcilerle savaşıyorlar. Onlar Allah için, Allah yolunda savaşıyorlar.

Bu orantısız mücadeleye savaş diyorlar ve savaş dedikleri halde savaş kurallarının hiçbirine uymuyorlar. Alçakça savaş suçu ve soykırım uyguluyor, yasaklı silahları kullanıyorlar, sivil hedefleri, denizden, havadan ve karadan bombalıyorlar. Hava savunma sistemleri olmayan, ordusu olmayan, uçağı, tankı olmayan, çıkış yolları olmayan, Gazze denilen bir toprak parçasına hapsedilmiş, elektriği, suyu ve gıdası, ilacı kesilmiş sivil bir topluma, kendilerini savundular diye soykırım uyguluyorlar. Tek kutuplu dünya değerlerine uygun bir pratik bu, zira karşılarındakine insan bile demiyorlar. En acısı ise tüm bu koroya katılan münafık ve Siyonist sayısının müslüman toplumlarda çok sayıda mevcut olması, İsrail denen yapıya tepkilerin daha çok müslüman olmayan toplumlardan gelmesi.

Bu harekat, Filistin ve Filistinlilerin, direnişin, mazlumların, mazlumların haklarının yok sayıldığı ve yok edildiği, işbirlikçi sözüm ona müslüman ülkelerin, sadece Filistinlilerin insan hakları değil; ekonomik kaynaklarının kalanını da haraç mezat gasp etmeye yeltendiği, birçoğunun İsrail ve küresel güçlerle normalleştiği ve normalleşmek üzere olanlarının sırıtmaya başladığı, Filistin’ in kendi içinde milli birlik sağlama konusunda ilerleme kaydettiği ve diğer noktalarda da direniş bilinci  ve eylemlerinin arttığı, Mescidi Aksa’ ya baskınların ve diğer her türlü yaptırım ve baskının yükseltildiği, tek kutupluluğun geriletildiği ve sona erdirilmeye çalışıldığı, şer cephesinin safları sıklaştırdığı, en önemlisi de Filistin direnişinin ümmetin genel direniş güçleri/merkezleri ile bir eşgüdüm içinde ve dolayısıyla küresel büyük resim, küresel gidişat ve küresel gelişmelerle de senkronize olduğu, mazlumların yüreklerinin iyice incitildiği bir dönemde gerçekleşti.

Bu harekatın, dar bir alanda, yüksek teknolojilerle korunan ve en büyük küresel güçlerce desteklenen bir terörist/Siyonist/emperyalist/işgalci/apartheid yapının, Gazze gibi bir toplama kampından başlatılması, kullanılan yöntemler, diğer askeri ve siyasi nitelikleri, zamanlaması, başarılı bir şekilde icra edilmesi ve daha bir sürü özelliklerinin yanı sıra en önemli özelliği; her zaman olduğu gibi bir dayak yemekten sonra yapılan bir savunma değil; başlatıcısının direniş olduğu bir savunma olmasıdır. Bu da yeni bir statükonun/yeni bir denklemin başlamış olduğu anlamına gelir. Yeni toprakların kazanılması ve Filistinlilerle dolu olan İsrail zindanlarındaki esirlerin takas edilmesi için alınan esirler dahi bu harekatın yeni bir denklem tesis etmesi yanında ikinci derecede kalır. Bundan böyle direniş, saldırılara cevap verecek bir savunma pozisyonundan çıkmış, istediği ve gerekli gördüğü zaman bu ve benzeri harekatlar şeklinde savunma hakkını kullanma durumuna gelmiştir. Bu bakımdan 7 Ekim, küresel etkiler oluşturabilecek potansiyelde/küresel dengeleri ve küresel gidişatı değiştirebilecek, çok çok önemli, yeni bir dönemin başlangıcıdır. 7 Ekim, bu ümmetin, içimizdeki yoğun Siyonist varlığının ve etkisinin bize yaşattığı zilleti parçalamıştır.

İçimizdeki Siyonist unsurlar, sağcısından solcusuna hepsinin bu harekatı, düğmeye basıldığı gibi azarlaması ve eleştirmesi de bu harekatın ne derece takdire şayan, doğru/etkili bir adım olduğunun göstergesidir. Elbette atılan tokat çok acıtıcı ve sonuçları reel politikte de İsrail’in ve İsrail üzerinden bölgeye ve dünyaya dayatılan denklemin sonunu çabuklaştırıcı etkisini fark etmiş olmalılar ki; secdeli siyonistler bile kendine hakim olamayarak direnişi bir kabahat işlemiş gibi suçlayıcı furyaya dahil olmuşlardır. Bu tepkiler ve suçlamalar, belki de dünyada ilk kez, her taraftan kuşatılıp, aç ve susuz bırakılan bir halka karşı, sivil, kadın, çocuk ayrımı yapılmadan ağır bir bombardımana ve soykırıma tabi tutuluyorken gösterildi. 

Bu harekattan sonra, mevcut uluslararası ilişkilerde İsrail’in konumu ve meşruiyetini ciddi derecede sarsacak, Filistin sorununun, küresel muktedir medyanın oluşturduğu algılardan farklı boyutlarını da deşifre edecektir. Ayrıca bu muktedirlerin icat ettiği insan hakları ve uluslararası kuralların ve işleyişin, zayıf olanlar için geçerliliği olmadığının, Gazze’ ye yapılanların doğru okunmasıyla daha iyi anlaşılmasına da yol açacaktır.

Bu harekatın sonuçlarından biri de İsrail ve Filistin ile ilgili tüm müktesebat ve konjonktürün revize edilmesi gerektiği realitesinden kaçmanın imkansızlaşması olacaktır.

Bu harekatla, İsrail’ in haksız hukuksuz bir şekilde yabancısı olduğu bir vücuda monte edilmiş, tümörlü bir organ olduğu ve bu suni terörist şer odağının İslam coğrafyasına efendi olarak dayatılmasının asla gerçekleşmeyeceği, en net şekilde kanıtlanmış oldu.

Bu harekat, İsrail’ in yaşatılması için var edilen ve bundan dolayı ayakta tutulan devlet ve yapıların da kirli bekalarını sarsmıştır.

Ve daha sayamayacağımız tüm bu etkileri ve sonuçları göz önünde bulundurarak; 7 Ekim'in, önceki denklem değiştiren harekatlardan farklı olarak, bunu da aşan ve yeni bir çağın ilk başlangıç günü olduğunu tarihe not düşmeliyiz. Unutmayın demeye gerek yok. Zaten unutulmayacaktır. Ümmete, mazlumlara, iffetini korumuşlara, vicdanını korumuşlara, adaleti ve dini korumuşlara, tüm erdemli ve şereflilere hayırlı olsun.

İsrail ve şer ekseni, sapkın ve mütecaviz eksen ve onların münafık askerleri ve güç odakları yenilmiştir. Kutlu olsun.

Dünyanın en güçlü aktörlerince dayatılan ve ayakta tutulmaya çalışılan mevcut işgalci statükonun sürdürülmesi imkansızdır. Elbette ki çözüm; İsrail terör örgütünün Filistin’ den çıkarılarak; işgal öncesinde olduğu gibi Yahudilerin Filistin’ de, Filistinlilerle birlikte barış ve adalet içinde yaşamasıdır. Bundan başka hiçbir seçenek, kesinlikle ve kesinlikle çözüm olamaz.

Müslüman toplumlar ise bu süreçte en azından hükümetlerinin, İsrail'le bütün anlaşmaları iptal etmesi, yanlış politikalarından dolayı pişmanlık belirtmesi, işgalcilerle ticari münasebetlerini kesmesi ve topraklarında ki İsrail'i koruyan NATO üslerini kapatması için baskı yapmalıdır.

Ve kim olursa olsun, yüreğinde bir gram vicdan kalmışlara çağrım şudur:

Onlar insan ve onların içinde hata yapabilecek gençler de çıkabilir, bunu eleştirirken merkeze taşımayalım, onların yüz katını diğerlerinin yaptığını görelim. Onların haklı olduğunu bilelim ve onların/onların haklarının yanında olalım. Onlar, evlerini, namuslarını, yurtlarını ve ümmetin ve insanlığın onurunu ve kutsallarımızı kurtarmanın peşindeler.

İsrail, yenilgisinin intikamını, savunmasız insanlardan alıyor. Karşılarında nükleer bir güç varmış gibi bir güç yığılmış, ABD’nin, İngiltere’ nin uçak gemileri, tanklar, toplar yığılmış, bir avuç Gazzeli bebeğin etrafına. Hayır, yenemeyecekler. İbreti alem bir ders veremeyecekler. Bir daha olmaz dedirtemeyecekler. Teslim olduk dedirtemeyecekler. Musay’ı öldüremeyecekler. Bir sonrakinin, bel ki de devam ediyor olanın son raund olacağını önleyemeyecekler. Devlet olamayacaklar. Galip gelemeyecekler.

"...Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez."6:21

"Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah'a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah'ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."58:21-22

Amerikan senatörü Lindsay Graham: “Bu bir din savaşıdır ve ben İsrail’in yanındayım.” Diyerek her şeyin bir özetini yapıyor. Biz de ona şöyle diyoruz: “İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (Öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır.” (Nisa Suresi: 76) ayeti gereği, biz de Filistin’ in yanındayız diyoruz. Tüm zalim güçlerin ve tağutların, tüm Graham’ların karşısındayız.

Onlara dua edelim zira Allah’ ın yardımı ve dua çok önemli ve gerekli. Filistinli, Gazzeli erlere, o mazlum ve ümmetin şerefini temsil eden yiğitlere, o izzetli halka ve tüm ümmete dua edelim. Allah onlarladır. Yüreğimiz her şeyimiz onlarladır. Allah'ım, onları mahcup etme, onların ayaklarını sabit kıl, onları muzaffer kıl. İçimizdeki zulmedenlere meyl eden ve mazlumları kınayan zihniyetin şerrinden de ümmeti koru. Bizleri direnen erdemlilerle beraber ve aynı safta olmaya, mazlumlardan yana ve zalimlere karşı duranlardan olmaya layık eyle. İçimizdeki Siyonist ve Emperyalist üslere, onların niyetlerine, onların destekçilerine karşı bize de direniş bilinci ve izzetli bir mücadele iradesi ver. Amin.

7 EKİM/ YENİ BİR ÇAĞIN BAŞLANGICI
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.