Bir önce ki yazımızda şöyle demiştik:
“YAKLAŞAN TEHLİKE
İslam ülkeleri soykırımlar, açlık, ekonomik kıskaç, yıkım, işgal ve bombardımanlarla ateş içinde cayır cayır yanıyor. Alevler giderek yayılıyor.
Gazze'ye, Yemen'e... biz demeyenler açısından bile bakacak olursak yılan bize de dokunmak üzere. Aslında dokundu, dokunuyor ama ahalimize belli etmiyoruz...
Bu tehlike İsrail'e hayati bir hizmette daha bulunmak.
Suriye ile yetinmediler ve daha büyük, daha ölümcül ama İsrail için hayati bir kurban daha istiyorlar:
Türkiye-İran çatışması.”
Maalesef ki bu tehlike daha da belirginleşiyor.
ABD’de yapılan üçlü görüşmeler (Türkiye-İsrail-ABD) dünya için, bölgemiz ve Türkiye için hayra alamet değil.
Birkaç gün önce Türkiye’nin üs kuracağı iddia edilen noktaları bombalayan Netanyahu, güya Türkiye’yi ABD’ye şikayet etti ve Trump, meseleyi tatlıya bağladı…
Bu iki olaya geçmeden önce üçlü formatın (Türkiye-İsrail-ABD) dikkat çekici olduğunu belirtelim ve elbette ki Suriye bağlamı ağırlıklı olmak üzere Batı Asya.
Bir kere İsrail, hem saldırıyor hem de şikayet eden pozisyonda. Çünkü o da ABD de ana unsur. Türkiye ise büyük övgü alıyor. Suriye işi, itiraf ettikleri gibi İsrail ve ABD için çok büyük bir kazanım olmuş. Bitmek üzere olan soykırım, daha da şiddetlenmiş, başka bölgelerde de soykırım başlamış, Suriye’nin içinde de bir soykırım gerçekleşmiş, Suriye’ye adım atamayan İsrail, Şam’a kadar girmiş ve Colanigiller ve Türkiye gibi güçlere “gereken” ayar verilmiş…
Bu bombalama, İsrail’in Türkiye’ye, Suriye’de ne konumda olabileceğine dair ilk sinyaldi. ABD’de ise tescillenmiş oldu. İsrail ve ABD ne diyorsa o. Colani de, Türkiye’de diğer benzer unsurlar da İsrail’in istemediği konumda ve yerde olamayacaklar. Bitti mi? Hayır.
Her ne kadar İsrail medyasında, “İsrail Başbakanı kötü bir duruma düştü. İran'ın nükleer programı gibi hassas bir konuda gerçek bir etki yaratılamadı, ABD Başkanı'nın gölgesi bozuldu.” Tarzında açıklamalar yapılıyor olsa da bu görüşe katılmanın zor olduğunu düşünüyorum. Bu görüşmede çok ciddİ kazanımlar elde edildi ve bu kazanımların/yeni gelişmelerin Türkiye ile/Türkiye’nin güvenliği ile çok ciddi ilişkisi var. Başka bir ifade ile TÜRKİYE TEHLİKEDE!
Bu görüşmede, medyaya sadece ipuçları yansıyan tehlikeli gümbür gümbür yaklaşıyor. Bu konuda ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye Büyükelçisi adayı “77 yaşındaki milyarder emlak yatırımcısı Barrack, konuşmasında NATO üyesi Türkiye'yi "tekrar hizaya sokmaya" çalışacağını ifade etti.” Muaviye’den akıntı yaptığı kısım ise ilginçti:
““Kırbaç yeterli olduğunda asla kılıca başvurmam, dilim yeterli olduğunda da kırbaç kullanmam. Beni diğer insanlara bağlayan tek bir iplik bile varsa, kopmasına izin vermem. O çekerse, ben gevşetirim. O gevşetirse, ben çekerim.”
https://ydh.com.tr/d/26269/abd-nin-buyukelci-adayi-barrack-turkiye-yi-iran-rusya-ve-cin
Sonuç olarak; Suriye’nin düşürülmesi ile Türkiye, İsrail ve ABD’ye alan açıldığı söylemi üzerinden Türkiye ve İran’ın karşılaştırılması, Colani ve Türkiye’nin, Suriye’de de İsrail’in kırmızı çizgileri/uygun gördüğü şekilde hareket etmesini halinde kazan kazan bir sonucun çıkacağı, İran’ın, istikrarı/İsrail hakimiyetini bozamayacağı bu bölgesel denklemde, Türkiye’nin de kazançlı çıkacağı algısı ile bölgede sağlam son kalmış iki ülke olan İran ve Türkiye’nin kafa kafaya çatıştırılarak tüketilmesi ve böylece tüm bölgenin/Arz-ı Meud’un İsrail’e açılması çok net bir şekilde hedefleniyor. Nitekim Türkiye-İsrail arasında Suriye sahasında teknik görüşmelerin devam ettiği belirtildi. İsrail ve soykırım cephesi, Suriye’de Türkiye’nin şimdiye kadar oynadığı rolü ve bu sayede elde edileni boş yere övmüyor ve bundan sonra aynı sahada oynanacak rol İsrail ile birlikte ve eşgüdümlü olarak devam edecek.
Tüm bu konumlamalar Türkiye’ye, bölgeye zarar verirken soykırımın derinleşmesine ve İsrail’in bölgede pekişmesine de katkı sağlıyor. https://ydh.com.tr/d/26315/israil-turkiye-ile-suriye-nin-bolunmesinde-anlastik
İsrail’in güvenliği, Türkiye de dahil olmak üzere İsrai’in çevresinin/bölgenin parçacıklara bölünmesi, bu parçacıkların, yani bölgenin tamamının İsrail’in hakimiyeti altında olması. Diğer bir ifade ile normalleşmesi. Türkiye vekalet edenlerin de bu durumun farkında olmadıkları söylenemez.
İran-Türkiye çatışması son raunt. Öncesinde Türkiye’ye ve bölgede ki normalleşmiş güçlere verilen roller sona ermiş değil. Suriye’de başarılan, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Libya’da, Sudan’da, Azerbaycan’da, Türkiye’de uygulanan ekonomik ve siyasi şekillenme ve Türkiye’nin, özellikle de Suriye’de aldığı rol İsrail’i ölüm döşeğinden alma derecesinde idi. Üstelik sona ermiş değil. Dolayısıyla Türkiye-İran çatışmasının, Suriye’yi yıkım süreci ile başladığını söylemek mümkün.
Süreç içerisinde konjonktür gereği ve seçeneksizliğin Soçi, Astana gibi aynı platformlarda buluşmalar, bu temel pozisyonu değiştirmedi ve Türkiye, Suriye’de finali yaptı. Suriye düştü, İsrail, Suriye’ye hakim oldu. Türkiye’nin de henüz tamamlamadığı işler için orada olması gerekli. Bu da teknik bir konu ve koordinasyonla ilgili. Nitekim Milli Savunma Bakanlığı’nın, Türkiye ve İsrail'in Suriye'de çatışmasızlık mekanizması kurulması amacıyla Azerbaycan'da teknik bir görüşme gerçekleştirdiğini bildirmesi de buna işaret ediyor. https://ydh.com.tr/d/26305/msb-israil-ile-azerbaycan-da-teknik-gorusme-yaptik
Suriye’nin bölünmesini geri dönülmez ya da bir daha belini doğrultamayacak tarzda gerçekleştirmek İsrail için hayati önemde ve tüm bu süreçler Türkiye olmaksızın çok zor. Bu konuda bazı işaretler belirdi bile. Özellikle "İkinci Sykes-Picot” ibaresi, pekiştirici ve kalıcı bir bölünmenin hedeflediği izlenimi veriyor. https://www.ydh.com.tr/d/26315/israil-turkiye-ile-suriye-nin-bolunmesinde-anlastik
Bölge halklarının bu dehşet verici gelişmeler karşısında normal tepki verememesi de ayrı bir facia.
Velhasıl, bölge her türlü ihanet, İslam dünyasının büyük bölümünün sessizliği -ki bu süreçte sessizlik bile büyük bir ihanettir- ve büyük desteklerle İsrail’in tahakkümü altına giriyor.
En kör bakış açısı ile bile net olarak görülebilen ve hazırlanan tüm bu gelişmeler tuzak olmanın ötesinde nedir? Kendimize, bölgemize, ülkemize, iyilere ihanet değil de nedir?
Ve ne yazık ki; çember, giderek daralıyor. Ve biz, sadece izliyoruz.
0 Yorum