Bazıları küresel soykırım cephesinin ana ve yan unsurlarının 60 günü aşan Gazze açlık ablukası ve Gazze’ lileri yakarak öldürme yöntemlerine ve daha bir sürü insanlık dışı saldırı ve yöntemlere bakarak ve 7 Ekim bahane edilerek 80 yıla yaklaşan bir süredir devam etmekte olan soykırımın hızlanmasına yol açan Aksa Tufanı’nı sorguluyor ve bu kararın yanlış olduğunu, soykırımın nedeni olduğunu öne sürerler.
Bu yaklaşıma sadece bilinçli kötüler dışında olan kesimlerden de sahip olanlar var.
Bu kesimin bilgi ve yaklaşım farklılığından dolayı bu sonuca varmaları üzücüdür. Bu bakımdan basit bir mantıkla özetlenecek iki cümle ile giriş yaparak bu yaklaşımın yanlışlığını ortaya koymak istiyorum.
İsrail’in Filistin’de olması, 80 yıla yakındır size sürekli zulmeden, baskı uygulayan, abluka ve kısıtlama uygulayan, sizi aşağılayan, aç ve ilaçsız bırakan, canı istediği gibi öldüren, hapseden, işkence eden, taciz eden, haklarınızdan mahrum eden ve evinizde bulunan bir yabancıya tekabül ediyor. Yani sorun, İsrail; İsrail, sorundur ve mutlak kötülüktür.
İsrail, küresel destekli gayri meşru haydut, işgalci, terörist bir yapıdır ve varlığı ve Filistin’de varlığı insanlık dışıdır.
Aksa Tufanı’ndan önce her şey normal ve makul bir süreç, sorunsuz bir gidişat vardı da Aksa Tufanı ile bu barış ve hürriyet ortamı bozulduysa bu, bu kesimin tezinin haklı bir nedeni olabilir ancak her şey zaten yavaş yavaş aynı yolda ilerliyordu ve bu soykırım zaten vardı.
Bu tezi savunanlar, şu soruya da cevap vermekle yükümlüler: Madem Aksa Tufanı yapılmamalıydı; sizin çözümünüz nedir?
AKSA TUFANI, KÜRESL ÖLÇEKTE YENİ BİR ÇAĞIN BAŞLANGICIDIR
Nedenlerine, uzun vadeli stratejisine ve şimdiye kadar devam eden sürece, katılan küresel aktörlere, her yapının deşifre olduğu, küresel sömürü sitemini çökerten etkilerine bakıldığında Aksa Tufanı’nın mükemmele yakın bir hareket/proje/duruş olduğunu ve zamanlamasının da son derece makul olduğunu teyit edebiliriz.
Bir diğer husus, Aksa Tufanı kararı, bir halkın, sonuçlarını göze aldığı, yüklendiği ve sürdürdüğü bir kurtuluş tercihidir. Tüm yaşananlara rağmen bu tercihlerinden geri adım atmamışken; bizlerin dışarıdan gazel okuyarak, bir halka, kurtuluş savaşını vermen bir hataydı dememiz ahlaki ve insani açıdan da hukuki açıdan da sorunludur. Madem onlara bir katkımız olmuyor, bari susalım ve onları suçlayarak morallerini bozmayalım. Zira onlar ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar ve düşmanları ile asırlardır yaşıyor, onları çok iyi tanıyorlar.
Tufanın ilk sonuçları ve yeni sonuçları umut vericidir, yolun doğru olduğunun teyididir.
Tufan, Filistin’deki Siyonist rejimin tek başına kendini koruyabileceği anlatısını çökertmiştir.
Tufan, Siyonist rejimin, lokal ve bağımsız bir yapı olmadığını; küresel emperyalizmin terörist bir aparatı olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Tufan, İslam ülkeleri denen ülkelerin yöneticilerinin müttefik dedikleri küresel emperyalist güçlerin İslam dünyasının birer azılı düşmanı olduğunun açıkça ve fiili olarak teyit edilmesini sağlamıştır.
Tufan, Türkiye de dahil olmak üzere Batı ve İsrail ile ilişkisi olan İslam ülkeleri olarak anılan ülkelerin, İsrail’in hayati damarlarında dolaştığını ve onu hayatta tutma konusunda büyük öneme sahip olduğunu, bu yolda büyük ve önemli roller üstlendiklerini göstermiştir. Tarafsız olmanın bile büyük bir eksiklik olacağı bir soykırım gibi bir insanlık suçunda; tarafsız bile olmamaları, İsrail’in elini rahatlatmaları için yoğun çabalar sarf etmeleri tarihin kaydedeceği önemli parametrelerdir.
Batı değerleri ve kurumlarının, demokrasi, insan hakları falan filan söylemlerinin küresel düzenin birer aracı olmaktan öte pratik bir anlam taşımadığını kanıtlamıştır. Bu bağlamda sadece ülkelerin değil tekfirci çetelerin de soykırım cephesinin ve NATO’nun birer aparatı olduğunu ve İsrail’i koruma ve yaşatma misyonu ile hareket ettikleri yönündeki yaklaşımların büyük ölçüde haklılık taşıdığı da ortaya çıkmıştır.
Küresel hegemonyaya karşı, küresel insanların/halkların/toplumların bir direniş bilinci/modeli ortaya koymaları ve bunu eyleme dönüştürmeleri küresel bir devrimdir ve yeni devrimlerin başlangıcıdır. Bunun başlatıcısı olan Aksa Tufanı, bu bağlamda en yüksek makamdadır.
Normalleşme, BOP, iki devletli çözüm gibi oyalayıcı, yıkıcı oyunlara rağmen, NATO ve bölgedeki Arap rejimlerinin hatta Ramallah’ın her türlü ihaneti ve İsrail’e tam desteğine rağmen direniş ve Filisitin halkının iradesi kırılamamış, küresel direniş meşalesi son virajda Filistin’de, Aksa Tufanı ile kendini yeniden var etmiştir.
Direnişin mihver unsuru olan İslam Devrimi’nin, tüm yaptırım ve baskılara rağmen ve bugün de devam eden tehditlere rağmen yaklaşık yarım asırda bu seviyeye getirdiği küresel direnişin ne derece önemli olduğu, devrimin yokluğu ya da zayıflığının nelere mal olabileceğini Aksa Tufanı bahanesiyle büyük küresel aktörlerin uygulamaya devam ettikleri soykırımdan da anlaşılmaktadır.
Sünnilik maskeli Siyonistlerin/güçlerin/ülkelerin İsrail’in yanında/soykırımın yanında saf tutmalarının bu derece açığa çıkması; İslam ümmetinin ise gerçekleşen vahdet ile Gazze’de ve Gazze için her mezhepten, her dinden kurbanlar verdiğini müşahede ediyor olmamıza yol açan Aksa Tufanı’dır. Zira bu durumu bilen Şehit Yahya Sinvar’ın da belirtmiş olduğu gibi Aksa Tufanı, tüm maskeleri düşürmüştü.
İslam ümmetinin kırmızı çizgisinin; İslam coğrafyasında NATO ve İsrail gibi siyonist, emperyalist yabancıların/güçlerin kesinlikle bulunmaması, bunların üs ve tasallutlarının bölgeden def edilmesi olduğunun gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Aksa Tufanı’nın en önemli kazanımlarından biri de düşmanın Müslüman görünümlü ve 2 milyar İslam ümmeti olarak adlandırılan kesiminin yarısından fazlasını şu veya bu şekilde siyonistleştirdiği ve İslam ümmetinin/direnenlerin karşısına koyduğunun iyice netleşmiş olmasıdır.
Suriye’de İslam ümmetini yenen ve Suriye’yi İsrail’in en kritik anında ona teslim eden bu secdeli Siyonizm, orijinal siyonizmin en önemli başarısıdır.
Sonuç olarak, tüm bunları askeri sahada aşan ve halihazırda ABD tehditlerini ince bir alayla karşılayan direnişin bu itikadi/zihni fitneyi öyle kolay aşamayacağını söylemek abartı olmayacaktır. Bu zihniyet, diğer sahalarda ki Siyonist gerileme arttıkça can çekişecektir. Elbette tamamen ortadan kalkmayacaktır.
Yeni bir çağ başlamıştır. Siyonizmle birlikte ve onun tasallutunda onursuz bir yaşam ile siyonizmden temizlenmiş haysiyetli ve hür bir dünya anlayışlarının küresel mücadelesi devam ediyor ve secdeli ve secdesiz Siyonizm yenildiğinde, bölgesel/küresel bir devrim gerçekleşecek; Batı Asya’da her alanda ilerleme, hürriyet, kalkınma ve yeni bir dünyanın inşası başlamış olacaktır.
İşte bu olmasın diye bolca secdeli terörist, İslam ümmeti ile mücadele ediyor ve etmeye de devam edecek. Rabbim, iyilerledir.
0 Yorum