GAZZE’Yİ HİSSETMEK

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Birinci gündemimiz Filistin olmalı. Birinci gündemimiz hala dünyaya hükmeden önemli bir koalisyon olan kural tanımaz, şımarık, küstah küresel hegemonya olmalı. Zira Filistin soykırımını dünyanın gözleri önünde ve dünyanın gözlerinin içine baka baka ve dünyanın gözüne soka soka ve alay ede ede gerçekleştirenler onlar.

Bu koalisyon mutlak kötülerden oluşmakta. Siyonistler, emperyalistler, kapitalistler ve münafıklar en önemli ayakları.

Askeri, ekonomik, zihinsel, sağlık, medya/iletişim gibi en önemli hayati yollar üzerinde oturmuş, dünya ile bir oyuncakları gibi oynuyorlar. 

Bu sorun birinci gündemimiz olmalı çünkü bu sorun artık bölgesel, dinsel, ideolojik filan bir sorun olmayı çoktan aştı ve insani, vicdani, küresel, evrensel bir sorun oldu. Bu sorun dünyanın şimdi ve geleceği ile ilgili tahakküm sorunu ve risk altında olan insanlığın en temel sorunu, en temel haklarını sorunu, yaşam hakkı sorunu, güvenlik/dünyanın güvenliği sorunu.

İnsanlığın ortaklaşa oluşturduğu değer yargılarını önüne katmış bir yangın var. İnsanlığa karşı bir savaş var ve bu soruna en çok Müslüman olmayan toplumlar tepki göstermektedir.

İyi organize olmuş bu soykırımcı, mutlak kötülük cephesi, ısrarla bir soykırımı sürdürme niyetinde. Herkesi öldürüyorlar, ayırım yapmadan. Gazeteci (https://ydh.com.tr/d/29880/eski-ucm-bassavcisi-israil-gazetecileri-oldurerek-dunyayi-gorme-yetisinden-mahrum-ediyor), kadın, çocuk, sivil, doktor, yaşlı, genç…

Peki nasıl öldürüyor?

Bir tonluk, iki tonluk bombalarla, hedef alarak kurşunla, işkenceyle, yıkarak -ki yıkılacak yer kalmadı- çadırlarda yakarak, her gün oradan oraya süründürerek, susuz ve aç bırakarak. 

Evet aç bırakarak.

ABD (desteği) başta olmak üzere tüm soykırım bileşenleri ortaklaşa olarak yürütmekteler bu soykırımı. Dışarıdan giren zaten ihtiyacın on’da bir’i kadar bir yardım için Filistinliler bir merkeze çağrılıyor, bu duyuru ile yemek almaya gelenlerin üzerine ateş açılıyor…

Açlıktan ölenlerin sayısı 300’ e yaklaştı ve önlem alınmazsa artık yüzler ve binler gibi kitlesel ölümler de başlayabilir.

Filistin’de davam ettirilen soykırıma dair birçok rapor ve bildiri yayımlanıyor. Dünyanın dikkatine sunuluyor ve bunların çoğu İslam dünyası dışında ki kurum ve kişilerden. Çoğu önemli raporlar. Bazen BM’nin de oluyor raporları (Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP), 29 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Gazze’deki her üç kişiden birinin günlerdir hiçbir şey yemediğini vurgulayarak, bölgede kıtlığın “en kötü senaryosunun” yaşandığını duyurmuştu. https://iktibasdergisi.com/2025/08/14/gazzede-1-milyon-200-bin-cocuk-siddetli-gida-guvensizligi-icerisinde/) ama soykırım cephesini durdurmaya yönelik bir etkisi olmuyor. Uluslararası bir yaptırım ve engelleme çabası maalesef yok.

Umut, bir avuç direnen Müslüman ve insanlığın vicdanı. Bu vicdana sahip Batı gençliği yüz binlerin katıldığı gösteriler düzenliyorlar. Avusturalya, İngiltere ve hatta Japonya’da büyük gösterilere şahit olduk. Daha birçok yerde de yapıldı, yapılıyor…

Savaşın hiçbir evrensel kuralına, uluslararası ve dinsel hiçbir kurala, insani ve vicdani hiçbir kurala uymadan devam eden soykırımı bu defa da aç bırakarak gerçekleştirmekte olan mutlak kötülük karşısında susmak, ancak hiçbir değere sahip olmayan, dip seviyede ki zihniyetin gösterebileceği bir tutum olabilir.

Bu konuda durumu gözler önüne seren Filistin hükümetinin çarpıcı bir uyarısıyla yazımızı sonlandıralım:

“Filistin Hükümeti, siyonistlerin “aç bırakma politikası” sebebiyle 1 milyon 200 bin çocuğun “şiddetli gıda güvensizliği” yaşadığını belirterek, 7 Ekim 2023’ten bu yana 106’sı çocuk 235 kişinin yetersiz beslenme sonucu hayatını kaybettiğini açıkladı.”

https://iktibasdergisi.com/2025/08/14/gazzede-1-milyon-200-bin-cocuk-siddetli-gida-guvensizligi-icerisinde/

Neyleyelim ki düşmanımız/insanlığın düşmanı, en namert, en şeytan, en korkak ama en güçlü döneminde ve ne yazık ki hem İslam dünyası hem de İslam dışı dünyanın iyileri, insanlığını kaybetmemiş olanları, vicdanlıları münafıklık ve ihanetlerin en gelişmiş ihanetleri ile karşı karşıya. Engellemelere, susuturulmalara ve her türlü zorluğa rağmen bu önemli ve dünyanın geleceğini belirleyici mücadelenin iyilerin zaferi ile sonuçlanacağına olan inancımız vardır ve bu yönde umutlar büyüyecektir. Buna dair umudumuzu ve inancımızı korumaya bu yolda gayretli olmaya devam etmeliyiz.

*

Yani Suriye’nin terörizm eliyle soykırım cephesine teslim edilmesi, çökertilmesi ve parçalanması, Lübnan ve Irak üzerinde ve genel anlamda direnen tüm kesimler üzerinde baskı kurma, direnen halkların silahlarını ellerinden alma, onları birbirlerine kırdırma, bölgeyi bombalama, soykırımlar yapma, ekonomik baskılar kurma, yurtsuzlaştırma, tehcir, ötekileştirme, mülksüzleştirme, parçalama, bölme, minimize etme, bezdirme, açlıktan öldürme, terör orduları kurma, terör ihraç etme, teröristleri ülkelerin başına getirme, uluslararası mahkemelerin kararlarını uygulamama, Zengezur’un soykırımcılara teslimi, Bir Kuşak Bir yol projesini sabote etme, Epstein ve daha bir sürü yapıp etmelerin elbette ki az ya da çok dolaylı veya direkt olarak Siyonizm ve Direniş/Filistin ile neden-sonuç ilişkisi olduğunu bilmeli ve Filistin’e bu zaviyeden bakmalı ama tüm bunların, tarihin en uzun süren kerbalası, eşi benzeri olmayan soykırımı ile ilişkisini anlayabilecek miyiz?

Gazze’yi ne zaman idrak edeceğiz, mutlak kötülüğü ne zaman teşhis edeceğiz, onu ne zaman en yakınımızda, camimizde, secdelerimizde, tekbirlerimizde, sözüm ona cihadımızda, sözüm ona sloganlarımızda, milliliğimizde, itikadımızda, tarikatımızda, ırkçılığımızda, mezhepçliğimizde, rivayetlerimizde, Kuran’a getirdiğimiz yorumlarımızda, ayetleri tefsirimizde, modernliğimizde, laikliğimizde, modamızda, reklamlarımızda, meclisimizde, yurdumuzda, vaaz kürsümüzde, meclis kürsümüzde, ekonomimizde, dolarımızda, sentimizde, zamlarımızda, enflasyonda, kalkınmamızda, büyümemizde ve gelişmemizde, eğitimimizde, partilerimizde, mafyamızda, tarihimizde, kültürmüzde, ontolojimizde, batılı efendilerimize itaatimizde, BM’mizde, NATO’muzda, Kürecik’imizde, üslerimizde, Kıbrıs’ımızda, şans oyunlarımızda, sporumuzda, büyük devlet işlerimizin ciddiyetinde, imam hatipimizde, sanatımızda, heykelimizde, balemizde, çağdaş medeniyetin bile üzerine çıkışımızda, rakımızda, mayomuzda, şabkamızda, eteğimizde, kravatımızda, tasarruf etmediğimiz şan ve şerefimizde, kuzuların şahı kurttan bile acımasız taksimatımızda, hırsızlığımızda, kendimizin olanı çalma hazzımızın doruklarında, vatan millet edebiyatımızda, vatana ve millete en büyük ihanetin onu zayıflatmak olduğunu ustaca gizleme maharetimizde, terörümüzde, barışımızda, ekranlarımızda, bize atılan politik nutuklarda, üniversitelerimizde ve hatta kafalarımızın içinde arayacağız?

Ve yardım almaya giderken sırtında un çuvalı yerine çocuğunun cesediyle dönen Gazzeli babanın hissettiklerini hissedebilecek miyiz?

Bunu hissetmeden hakkıyla iman etmiş sayılıp sayılmadığımızı kendimize sorabilecek miyiz?  

GAZZE’Yİ HİSSETMEK

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.