Bir yemeğin ardından “Ellerine sağlık” ya da “Çok güzel olmuş” gibi sözler söylemek hem zarif hem de anlamlı bir davranıştır. Bu tür ifadeler, yemeği hazırlayan kişi için büyük bir moral ve memnuniyet kaynağıdır. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, yemek hazırlayan kişinin emeğini takdir etmek, insanî bir duyarlılığın göstergesidir.
Her zaman sofraya konan yemekleri beğenmeyebiliriz. Belki damak zevkimize uygun değildir ya da o an iştahımız yoktur. Ancak ne olursa olsun ortada bir emek vardır. Bu emeğin karşılığı olarak birkaç güzel söz söylemek, küçük ama anlamlı bir teşekkürdür. Söylemesi kolay, maliyeti olmayan bu tür ifadeler, yemek yapan kişinin yüzünde tebessüm oluşturur, gönlünü hoş eder.
Lezzet kişiden kişiye değişen, izafi bir kavramdır. Aynı yemekten bir kişi büyük bir keyif alırken, bir başkası aynı tadı bulamayabilir. Ancak bu durum, emeğe saygı göstermeye engel değildir. Ne yazık ki bazı insanlar yemeklerde kusur aramayı bir meziyet sanır. “Ben daha iyisini yapardım” gibi küçümseyici sözlerle sofranın huzurunu bozabilirler. Bu tutum hem kibirli bir yaklaşımı hem de yapılan emeğe saygısızlığı yansıtır. İslam ahlakında da yemeğe ve onu hazırlayana karşı saygı önemli bir yer tutar. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.), önüne konan yemeği asla küçümsememiş, iştahı varsa yemiş, yoksa da susmayı tercih etmiştir. Misafir olduğu yerlerde ise ev sahibini memnun etmek için takdir ifadeleri kullanmış, ikram edilen yemeği sevdiğini dile getirmiştir.
Bediüzzaman Said Nursî’nin şu sözleri de bu konuyu derinlemesine anlamamıza yardımcı olur:
“Hayatın amacı sadece rahat yaşamak ya da keyif almak değildir. Hayatın gerçek meyvesi, onu veren Yaratıcı’ya karşı şükür, ibadet, muhabbet ve hamd etmektir. Bu şükür, aynı zamanda kâinatın da gayesidir.”
Yemek yalnızca bedenin ihtiyacını karşılamaz; aynı zamanda bir araya gelmenin, paylaşmanın, sosyal ilişkilerin ve görgü kurallarının öğretildiği bir ortamdır. Özellikle aile sofraları, samimiyetin, sevginin, kardeşliğin ve saygının inşa edildiği önemli bir alandır. Çocuklar bu sofralarda sosyal davranışları öğrenir; empati, saygı ve şükran gibi temel insani değerlerle tanışırlar. Ne var ki yemekle ilgili aile içindeki tartışmalar, özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir. Anne-baba arasında yemek yüzünden çıkan bir anlaşmazlık, çocukların duygusal dünyasında travmatik izler oluşturabilir. Bu nedenle sofralar, huzurun ve sevginin yansıdığı alanlar olmalıdır.
Özetle, önümüze gelen her lokmada hem o nimeti yaratan Rabbimize şükretmeli, hem de onu sofraya getiren kişiye içten bir teşekkür sunmalıyız. “Eline sağlık”, “Allah razı olsun” gibi sözler küçük ama anlamı büyük ifadelerdir. Bunları söylemek bir nezaket değil, bir erdemdir.
Afiyette kalın
0 Yorum