Reklam Alanı

KUR'AN'IN TERCÜMESİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Rahmetli Babam Dr. Ahmet Yılmaz Hoca, bir çok kişinin cevap vermekte tereddüt ettiği müşkül ve muğlak sorulara çok net ve harika cevaplar verir, çok ince tesbit ve analizlerde bulunurdu. Zaman zaman sohbet meclislerinde veya herhangi bir yerde kendisine sorulan sorulara verdiği cevapları ve Yaptığı ilmî tahlilleri unutmamak için sohbetlerini hemen kayıt altına almaya çalışırdık. Bir gün bir sohbet meclisinde Rahmetli babama Kur'an'ın meali okunduğu takdirde Kur'an okuma ile aynı olup olamayacağının sorulması üzerine yaptığı sohbet ve verdiği cevap aynen şöyle idi: "Kur'an-ı Kerim, Allah'ın ezeli kelamı olduğu için herhangi bir dile tam olarak tercüme edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Kur'an'ın yapılan tercümeleri bir kısım manalarını anlamak için faydalı ise de, onun yerini tutamaz, namazda okunamaz. Okunması, Kur'an tilaveti gibi ibadet sayılamaz. Kur'an, Allah'ın kelamı olduğu için ancak onun orijinal lafzıyla ibadet edilir. Çünkü ibadet Allah'ın kelamı ile yapılır. Allah'ın kelamı ise ancak Kur'an'ın Arapça orijinal metnidir. Herhangi bir dile yapılan tercümesi ise, onu tercüme eden insanların sözleridir. Dolayısıyla namazda Kur'an'ın tercümesi okunduğu zaman, Allah'ın kelamı değil insanların kelamı okunmuş olur ki, namaz fasit olur. Bunu bir misal lle izah edelim: Mesela, gülün yapraklarından çıkarılan gül yağı, gülün kokusunu vermekte ise de, gül yağı, gülün şeklini, güzel manzarasını, yapraklarının renk ve güzelliklerini göstermemektedir. Sadece kokusunu verdiği için gül yağı bütünüyle gülün yerini tutamadığı gibi, Kur'an'ın ifade ettiği manalan gül yağı hükmünde olup, orijinal lafızları da gülün çekici manzarası, güzel şekli ve rengarenk yapraklan hükmündedir. Dolayısıyla, Kur'an'ın tercümesi, sadece bir kısım manalarını ifade ettiği için Kur'an'ın yerini tutması mümkün değildir. Tarih boyunca Kur'an-ı Kerim, hem dostları hem de düşmanları tarafından taklit edilmeye, fesahat ve belagat açısından ona benzer sözler ifade edilmeye çalışılmış, lakin hiç kimse Başarılı olamamıştır. Nitekim Kur'an, birçok ayetlerinde Mekke müşriklerine ve onların şahsında bütün dünyaya seslenerek, "Bu Kur'an sizin bildiğiniz, okuyup yazdığınız alfabe harflerinden, sizin konuştuğunuz dil ile kullandığınız kelimelerden meydana gelmiş bir kitaptır. Şayet Allah'ın kelamı olduğunda şüphe ediyorsanız buyurunuz sizde onun benzerini hatta onun en kısa suresine benzer bir sure getiriniz. Üstelik hepiniz birleşiniz, bu konuda en meşhur şair, bilim ve edebiyat adamlarınızı da yardıma çağırınız. Şayet başarılı olursanız davayı siz kazanmış olursunuz ve kulumuz Muhammed de peygamberlik davasından vazgeçer. Haydi, sizi göreyim" diye meydan okumuş ve Kur'an'ın birçok surelerinin başındaki (elif lam mim, elif lam mim ra vb.) gibi harflerle de onlara bu mesajı vermiştir.(Bkz. Bakara suresi, ayet, 23-24, İsra suresi, ayet 88 vb.) İslam düşmanları Kur'an-ı Kerim'in bu meydan okuması karşısında aciz ve başarısız kaldıkları için acizliklerini, harflerle, edebiyatla ve ilmi metotlarla Hz. Muhammed ve Kur'an'la mücadele etmeyi bırakarak silaha sarılıp savaşmayı ve binlerce insanın kanını dökmeyi tercih etmek suretiyle göstermişlerdir. Dünyanın bütün insanları, bilim adamları, şair ve edipleri ile birlikte bir araya gelip uğraşsalar, Allah'ın irade sıfatının tecellisi olan kâinat kitabının en küçük bir ayeti hükmünde olan küçük bir kir çiçeğini yaratamazlar. Hâlbuki o çiçeği meydana getiren malzemeler su, hava, isı, toprak ve bunlardaki molekül ve unsurlardan ibaret olup, her yerde bolca bulunduğu bilinmektedir. Ama insanlar bu malzemeleri bir araya getirip canlı bir kır çiçeğini yapamamışlar ve asla yapamazlar. Aynen bunun gibi. Allah'ın kelam sıfatının tecellisi olan Kur'an-i Kerim'in benzeri de getirilememiş ve getirilemez de. Bu sebeple İslam düşmanları her asırda en kolay yol olan ilmi münakaşa yolunu bırakıp, en zor yol olan savaş yolunu seçerek Kur'an'a karşı acizliklerini ilan etmişlerdir. On beş asırlık tarih buna şahittir. Çünkü daha önce de işaret ettiğimiz gibi hem kainat kitabının, hem Kur'an-ı Kerim'in kaynağı aynıdır. İkisi de Allah'ın eseridirler." Nur içinde yatsın Rahmetli babam... Afiyette kalın [email protected]
KUR'AN'IN TERCÜMESİ
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.