Reklam Alanı

HOCA AĞABEY...

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Çocukluğum babamın görevi dolayısıyla Siverek'te geçti. Ben bir yaşındayken Babam Siverek'e tayin olmuş, ve ben İlkokulu burada bitirene kadar yani tam on yıl yaşadık. Siverek'te geçen hayatımız, Risale-i Nur medresesi ile iç içe ve dolu dolu geçti. Babamla beraber sohbetlere giderdik. Henüz beş veya altı yaşlarında olduğum halde burada yaşadığım her anı her hatırayı dün gibi hatırlıyorum... Medreseyi hiç unutmam Siverek tabiriyle bir" Küçe çıkmaz" (Çıkmaz sokak) da idi. Haftada bir gün gece yatsı namazından sonra ve her Pazar günü ikindi namazından sonra Risale-i Nur dersleri yapılırdı. Misafir ağabeylerin geldiği zamanlar da yine medresede ders yapılırdı. Bilenler bilir, bu medreselerde okunan Risale-i Nur dersleri, ve yapılan sohbetler gerçekten müstesna bir lezzet barındırdı içerisinde. Siverek'in Nur cemaati de çok net, halis ve samimi insanlardan oluşuyordu. Her biri ayrı değerde, ayrı güzellikte insanlardı. Marangoz Seydo (Seyithan) ağabey, Saatçi Hacı Mustafa ağabey, Manifaturacı Halil ağabey, Taksici Hasan ağabey, Bab'lı Haci abi,( Haciyo Babıj), Doktor Mehmed Emin ağabey, Terzi Alaeddin ağabey, Hüseyin Türkırkı ağabey, ve daha isimlerini yazamadığım niceleri. Vefat edenlere Allah rahmet eylesin, hayatta olanlara Allah selamet versin inşallah... Medrese avlulu bir evdi. Cümle kapısından girildiğinde dar bir koridordan sonra biraz daha geniş bir avluya oradan hem mutfak hem de kiler olarak kullanılan bir oda ve oradan da medreseye geçiliyordu. Avlunun kenarında toprak bir bölme vardı. Hem bu bölmede hem de bazı tenekelerde çok güzel kokan nane, cennet süpürgeleri gibi bitkiler ekilirdi. Yağmurlu havalarda ayakkabılar ıslanmasın diye ayakkabılar da sofada çıkarılıyordu. Bir gece yine sohbet dolayısıyla babamla ve ağabeyimle beraber, akşam yemeğinden sonra çıkıp medreseye gittik. Medrese evimize çok yakın bir mesafede değildi. Ancak yürürken hiç yorulduğumuzu hissetmezdik. Medreseye vardığımızda her geceden daha kalabalık bir ayakkabı topluluğunu görünce, farklı bir sohbet akşamı olduğunu anlamıştım. İçeri girdiğimizde dört veya beş "ilk defa" gördüğüm kişiler vardı. Biz içeri girer girmez oluşan samimi ve sıcak hava, o ilk defa gördüğüm adamların babamla olan samimi diyaloglarından yabancı olmadıklarını, aksine çok samimi kişiler olduklarını hemen anlamıştım. Kucaklaşmadan sonra oturduk. Babamın "Abi" diye hitap ettiği gözlüklü zatın takkesi, simsiyah sakalı ile ve en önemlisi de sürekli tebessüm halindeki yüzüyle "Urfa" denince hep adı zikredilen Mustafa Kılıç hoca olduğunu anlamıştım. Zira, o güne kadar adını çok duymuş ancak kendisini ilk defa görmüştüm. O kadar samimi bir yüzü vardı ki, yakın bir akrabamızdan, amcalarımı veya dayılarımı gördüğümde hissettiğim samimi sevinç ve huzuru Mustafa hoca da görmüştüm. O gece ders ve sohbetten sonra Urfa'ya dönmek için kalktıklarında Mustafa Hoca bana ve ağabeyime ayrı ve çok hususi bir alaka göstermişlerdi. Bu alaka ondan sonra her zaman devam ede geldi. Daha sonraları da Siverek'e Risale-i nur medresesine geldiğini biliyorum. Birisi Urfa deyince gözümün önüne hep Mustafa Hocanın mütebessim yüzü gelirdi. Her Ramazanın 26. Gecesinde Babam, ve Siverek cemaati ile birlikte Bediüzzaman mevlidi için Urfa'ya giderdik. İstikamet, doğru Damat Süleyman Paşa camii olurdu. Camide kılınan ikindi namazından sonra Hoca Abi'nin medresesinde okunan ikindi derslerine katılır, akşama cami avlusunda serili devasa sofrada, bazen de cemaatten birinin evine gidilip iftar edilir, Dergahta okunan mevlit esnasında civar illerden gelen misafirlerle kucaklaşma ve muhabbetten sonra Siverek'e dönülürdü. Urfa'da olduğumuzda Cuma namazlarımızı Damat Süleyman Paşa camiinde kılmaya gayret ederdik. Zira, Hoca ağabeyin, Cuma hutbeleri birer Risale-i Nur dersi hükmünde idi. Bu hutbeyi dinlemek ayrı bir manevi lezzet içeriyordu. Mustafa Kılıç hocamız, Hoca Abimiz ömrünü Kuran ve iman hizmetine vakfetti. Kur'an aşığı, gerçek bir mümin, ihlas ve samimiyet timsali, nur yüzlü, nurun adamı bir zat idi. Babamın en samimi dostlarının başında yer alıyordu. Gerçek bir "Baba dostu" idi. İnşallah birlikte cennette Resulullah (as) ın komşusu olmuşlardır. Allah rahmet eylesin... Afiyette kalın
HOCA AĞABEY...
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.