SU BİTERSE...

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sıcaklığın ve kuraklığın tarihi rekorlar kırdığı günlerden geçiyoruz. Şanlıurfa ve çevresinde hava sıcaklığı 50 derecenin üzerine çıkmış durumda. Türkiye’nin geri kalanında da tablo çok farklı değil. Yangınlar ormanlarımızı, barajların düşen su seviyeleri ise umutlarımızı yakıyor. Bu tablo karşısında insanın içi ürperiyor.

Yüce Allah, Mülk Suresi'nin 30. ayetinde şöyle buyuruyor:

“De ki: Gördünüz mü, şayet sizin suyunuz (bir sabah kalktığınızda) yerin altına geçse (batmış, kurumuş olarak karşılaşırsanız), o zaman size suyu kim getirir?”

Bu ayet, bugünkü tabloyu adeta özetliyor.

20 yıl öncesine kadar gürül gürül akan dereler artık ya kurumuş ya da kirli kanalizasyon suyu taşıyor. Eskiden değirmen çevirecek kadar güçlü olan köy pınarlarımız bugün bir arıyı bile zor doyuracak kadar az akıyor. Yer altı suları da hızla çekiliyor. Eskiden 20 metrede çıkan suya şimdi 300 metre kazmadan ulaşamıyoruz.

Su israfı da hâlâ kontrol altına alınabilmiş değil. Sadece oto galerilerinde araç yıkamak için harcanan su miktarı, kimi şehirlerin günlük içme suyu ihtiyacını geçebilir. Artan nüfusla birlikte kaynaklar üzerindeki baskı da her geçen gün büyüyor.

Su, hayat demektir. Ve hayat elimizden akıp gidiyor. Günümüzde doğal kaynakların hızla tükenmesi ve ekonomik şartların her geçen gün zorlaşması, tasarrufun önemini her zamankinden daha fazla artırıyor. Su, elektrik, gıda ve para gibi hayatımızın temel unsurlarını israf etmeden kullanmak artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Özellikle iklim krizinin etkilerini yoğun şekilde hissettiğimiz bu dönemde, her bireyin bilinçli davranması büyük bir fark yaratabilir. Şu tasarrufu yapmak şart; çünkü bugünü kurtarırken yarını da inşa etmek ancak bu şekilde mümkün olabilir.

İnternette su sarfiyatı ile ilgili bilgi araştırırken, “2070 yılında yazılmış bir mektup” başlıklı kurgu bir senaryo olsun yazı dikkatimi çekti. İnceledim, yazının aslında, bir felaket senaryosu değil; uyarı niteliğinde bir ibret belgesi olduğunu gördüm. O mektupta, 2070 yılında yaşayan bir insanın su yoksunluğu nedeniyle çektiği sıkıntılar anlatılırken, bizlere şu mesaj veriliyor:

Bugün yaptıklarınızın bedelini çocuklarınız ödeyecek. Söz konusu mektupta 50 yaşındaki bir adam, susuzluk nedeniyle 85 yaşında görünmekte, günde yalnızca yarım bardak su içebilmekte, cild silerek temizlemekte, oğluna ise yeşil alanların, nehirlerin ve sağlıklı yaşamın bir zamanlar var olduğunu anlatmaktadır. İnsanların bir bidon su için birbirine silahla saldırdığı, yiyeceklerin sentetik olduğu, doğanın yok olduğu bir geleceği anlatmaktadır. 

Bu durum karşısında aklıma 1853 yılında Kızılderili reis Seattle’ın ABD Başkanına yazdığı mektup geliyor:

“Beyaz adam son ağaç kesildiğinde, son balık öldüğünde ve son nehir kuruduğunda, Paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Bu sözler bugün dahi tazeliğini ve geçerliliğini koruyor.

Eğer hâlâ bir şeyler yapmak istiyorsak; suyu israf etmeyi bırakmalı, su kaynaklarımızı korumalı, çocuklarımıza bırakacağımız geleceğin temellerini bugünden atmalıyız. Günü kurtarmak değil, yarını inşa etmek zorundayız. Çünkü su biterse… hayat da biter.

Afiyette kalın

SU BİTERSE...

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.