Çocuklarımızın sağlığı, geleceğimizin sağlığı demektir. Ancak bugün okul kantinlerine baktığımızda tablo hiç de iç açıcı değil. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenciler açısından sakıncalı bulduğu gazlı içecekler, cipsler, aşırı şekerli gıdalar hâlâ raflarda yerini koruyor. Denetimler yapılıyor gibi görünse de, uygulamada ciddi bir boşluk olduğu ortada. Hepimiz biliyoruz, görüyoruz ama ne yazık ki bu gidişata dur diyemiyoruz.
Peki çözüm ne?
Bana göre ya kantinler tamamen kapatılmalı ya da kurallara uymayan kantincilere kesin olarak el çektirilmeli. Hatta bu kişiler bir daha asla kantincilik yapamamalı. Çünkü burada söz konusu olan yalnızca bir ticaret değil; çocukların sağlığı, gelişimi, alışkanlıkları… Kantinde satılan bir şişe gazozun ya da bir paket cipsin bedeli, ileride çok daha ağır bir sağlık sorununa dönüşebilir.
Kantinler kapatılırsa veliler ne yapar? Belki çocuklarına evden yiyecek hazırlar, belki çantalarına sağlıklı atıştırmalıklar koyar. En azından çocuk ne yediğini bilir, anne-baba da içi daha rahat olur.
Ama illa kantin olacaksa da bu iş öyle rastgele kişilere bırakılmamalı. Kantinci olmak ciddi bir eğitim gerektirmeli. Üniversite düzeyinde beslenme, hijyen ve gıda güvenliği derslerini içeren bir lisans eğitimi zorunlu kılınmalı. Üstelik bu iş için KPSS benzeri bir sınav sistemi getirilerek, sadece liyakat sahibi kişilere izin verilmelidir. Çünkü okul kantini, yalnızca karın doyurulan bir yer değil; çocukların beslenme alışkanlıklarının şekillendiği kritik bir alan.
Evet, kantin meselesi küçük bir detay gibi görülebilir. Ama aslında geleceğimizin sağlığını doğrudan ilgilendiren büyük bir meseledir. Geç kalmadan, günü kurtarmak yerine çocuklarımızın geleceğini kurtaracak adımlar atmak zorundayız.
Afiyette kalın