Reklam Alanı

BAŞKALARINI ELEŞTİRİRKEN NEFİSLERİNİ UNUTANLAR

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
  Saff suresi 2 nci ayeti kelimesinde, yüce Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler, neden yapmadığınız veya yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? ... Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?"   Yaşadığımız toplumda insanlar, kendi nefislerinin bin bir kötülüklerini unuttup, başka insanları eleştirdikleri kadar; daha önceki zamanlarda da,  bu kadar olmuş mudur diyesi geliyor insanın! Hani, eleştirmenin ve eleştirinin de bir ahlakı bir üslup ve usulü vardır, olmalı/olmalıydı. İşte, o usul ve üslup bir kesim insanın semtine hiç mi hiç uğramamıştır denilse yeridir...  Ey, diz üstü daracık kapri giyen yaşlı başlı arkadaş, sen; sabahleyin üstü başı dağınık bir halde, yatak elbisesiyle fırına sıkılmadan giderken, hele önce kendine bir çeki düzen verdikten sonra; başka insanlarda gördüğün nahoş şeylerin zararlı olduğunu dile getirirsen daha iyi olmaz mı? Bir kere, aynanın karşısına geçip ve kendi kendine; ben kimim, neyim, dünyaya neye niçin geldim; sorusunu sorsan çok mu kötü olursun?  Ey, sıkma başörtülü, arkadan deve hörgücü başın, altında daracık pantolon giyen hanım kardeş; şayet sen kayıtsız şartsız Allah’a ve onun Şeriatına iman ettiğini iddia ediyorsan, iddianın ispatı olarak; İslâm dininin ilke ve prensiplerini yaşamında göstermek zorunda olduğunu bilmelisin. Daha sonra, İslâma aykırı bulduğun ve gördüğün şeyleri ve kimseleri; İrşad ve tebliğ maksadıyla eleştirebilir, ikaz ve uyarını yapabilirsin.  Âziz ve Celil olan Rabbimiz, erkeği erkek, kadını da kadın olarak yaratmıştır. Bu yaratılış işinde, kulun hiçbir dahli ve tercihi söz konusu değildir, olmamıştır. Kadının vazifeleri ile erkeğin görev alanları belirlenmiş ve en ince noktasına kadar; herkesin hakkı beyyine ile vuzuha kavuşturulmuştur. İslâm dini, gerek beşeri münasebetler konusunda, gerekse hukuki, siyasi, ahlaki, ekonomik, kültürel ve iktisadi alanlarda; hiçbir boşluğa mahal bırakmadan hepsini vaaz etmiştir.  Kur'an'ı mübin-i rehber ettiğini iddia eden her Müslümana gerektir ki; önce nefsini ıslah eyleye, ardından ailesine ve en sonunda da sahaya inmesi gerekmektedir. Hoca, vaiz, müftü, şef, amir, komutan ve müdür kardeşlerim bakınız; şayet evinizde sizinle birlikte yaşayan kızınızın başı açık olduğu halde, na-münasip giyinip toplumun içine çıkıyorsa; ve sen ey cilbablı hanım kardeşim, sende çarşı ve Pazara çıkarken beraberinde; ecnebi tarzında giyinmiş olan kızının ve gelininin dolaşmasını normal görüyorsan; kusura bakmayın ama, ne sen ne de ilk şıktaki söz konusu kimseler; Nur 30,31 ve Ahzab 59'un hüküm ve hikmetini idrak etmemişsiniz demektir. Kime özenip duruyorsunuz kardeşlerim? Kime benzemeye çalışıyorsunuz söyler misiniz? Siz hiç, hıristiyan ve Yahudi bir erkeğin veya bir kadının; erdemli Müslüman şahsiyetlere kendilerini benzetiklerine şahit oldunuz mu?  Yaşamınızda İslâm ve İslâm davasının derdi yoksa, İslâmı anlatmaya çalışmanızın beyhude bir uğraş olduğunu unutmayın! Önce kendini düzelt, sonra ailenle ilgilen. Tabi ki, toplumda vuku bulan maddi ve manevi sıkıntıların her birimizi ilgilendirmesi ve her birimizin gücü nispetinde sorumlu olduğu görevleri vardır. Ama öncelikle, nefsimizin; beyhude istek ve arzularının önüne geçmeli, şayet varsa çoluk çocuğumuz; onları imanlı, olgun ve islâm'ın emirlerine bağlı olmaları için çaba ve gayret sarfetmeliyiz! Eteği tutuşan itfaiyecinin, başka bir yangını söndürmeye koşması ne kadar komik ve gülünçse; İslâm'ın emir ve nehiylerine riayet etmeyenlerin de, başka insanların noksan ve kusurlu taraflarını eleştirmeleri o kadar hatta daha fazla komik ve yersizdir! Efendim, gördüğümüz nahoş şeyleri dile getirmeyelim mi, kötüleri eleştirmeyelim mi diyenlere verilecek cevap; tabi ki dile de getirilmeli, eleştirilmelidir de. Ama önce, kendimizin düzelmesi gerekmektedir. Biz düzelmediğimiz müddetçe, söylem ve eylemlerimiz hep havada uçuk kalacaktır...  Yazılacak çok şey vardır ancak, şunun altını kalın çizgilerle çizelim ki; "Kim ki İslâmı tam bilmedi, sanki o dünyaya hiç gelmedi! İslâm bize değil, biz İslâma tabi ve teslim olacağız, olmak zorundayız... Evet, biz İslâma teslim olmak zorundayız. Nitekim günümüzde, birden çok; sözüm ona islam anlayışının olması; Allah'ın gönderdiği İslâmın insanlar tarafından tam anlaşılmadığını göstermektedir! Son söz: "Eslim Teslim!" Kalın sağlıcakla efendim. 17 Kasım 2022.
BAŞKALARINI ELEŞTİRİRKEN NEFİSLERİNİ UNUTANLAR
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.