Reklam Alanı

SEVİNMEK Mİ ÜZÜLMEK Mİ?

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
 Hafıza-i beşer, nisyana malüldür kaidesi; İnsanoğlunun, sıkıntıya düştüğünde ferahlığı, ferahlığı gördüğünde ise darlığı unutması mizacının tam bir tercümesidir! Dünyada cereyan eden menfi olay ve hadiselerin, bizi ziyadesiyle üzmeleri inancımızın bir gereğidir. Zira, biz Allah'a ve ahiret gününe iman eden Müslümanlar olarak; kim olursa olsun, dünyanın hangi yerinde mazlum bir insanın gözünden düşen gözyaşlarına ve üzülmesine, hakkına girilmesine, meşru olan hürriyetinin elinden alınmasına varıncaya kadar, ıstıraplarının tümü bizi ziyadesiyle üzmektedir, üzmelidir de!   Diğer taraftan, onların, mutlulu yaşamaları, aç değil tok olmaları ve insanca yaşamlarının olması dabizi sevindirmektedir, sevindirmelidir.  Bugün yeryüzündeki kanamalı coğrafyalarda yaşayan mazlum ve müstazafların çektikleri sıkıntı, içinde bulundukları zorlu yaşam şartları bizi derinden üzmektedir... Kim olursa olsun, nerede olursa olsun, dini, dili, rengi, ırkı, kökeni, mezhebi veya meşrebi ne olursa olsun; dünyanın dört bir yanında, zulüm gören, hakları ellerinden alınan, hürriyetlerine kastedilen, vatan ve toprakları işgal edilen kim varsa, onlar için üzülüyor ve onların yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.   Yirmi birinci asırda, teknolojinin hayata girmesiyle birlikte; savaşların ahlakı bile değişime uğradı. Artık eskiden olduğu gibi, savaş meydanlarında göğüs göğüse yiğitçe çarpışarak kahramanlık sergilemek gibi hareketlerin yerini; tanklar, toplar, füzeler, uçaklar, iha, siha ve benzeri savaş makineleri almış durumdalar. Savaşın ne ahlakı kaldı, ne de uluslararası emperyalizmine hizmet eden menfaat organizasyonlarının merhameti... Öyle ki basılan bir kaç tuş ile, dünyanın seyrinin değişmesi bile an meselesi haline gelmiş bulunmaktadır. Uluslararası şer şebekelerinin icat ettikleri yeni savaş taktiklerinde; hiçbir kural ve kaideye yer almamaktadır! Bakınız bir asra yakındır, İsrail terör devleti; Filistin topraklarını peyderpey işgal edip küçültmekle kalmamış, üstüne üstlük durmadan öldürüyor, içeri tıkıyor, işkence ediyor, tüm bunları yaparken de hiçbir kural ve kaide tanımıyor. Sadece Filistin mi? Tabi ki hayır. Doğu Türkistan da, Eritre de, Moro da, Bosna da, Afganistan da hasılı kelam islam coğrafyasının her köşesinde, Müslüman ve mazlum insanların meşru hakları ellerinden alınırken; Avrupa ülkeleri hep kör ve sağır dilsiz oyununu oynadılar. Ta ki, sıra Rusya ve Ukrayna savaşına gelince kadar, nasıl olduysa ikiyüzlü olan aynı Avrupa; kış uykusundan uyanan ayı misali, dedi ki, Ukrayna da masum insanlar ölüyor diye, kör olan gözleri hemen iyileşip (!) görmeye başladı!. Peki, sizce Müslümanlara karşı kör ve topal olan Avrupa; söz konusu gayri Müslim bir devlet/toplum olunca neden hemen gerçek niyetini ortaya koyuyor? Hesaplar başka olduğu için, ondan yani!   Hani, yanlış anlaşılma olmasın. Kanaatimizi yineliyelim, biz, inancımızın gereği olarak; dünyanın neresinde olursa olsun, dini, dili, ırkı, rengi, mezhebi, dünya görüşü ideolijisi vs. ne olursa olsun; zulme ve haksızlığa uğrayan herkes için üzülür, mazlumun yanında zalimin karşısında olduğumuza dair tavrımızı net olarak ortaya koyarız. Ama, sözde medeni (!) Olan Avrupa, batı dünyası bu erdemliği hiçbir zaman göstermedi/gösteremedi... Çünkü, Avrupa, ABD, Çin gibi zalim ve despot ülkeler, saltanatlarını mazlum insanların kanları üzerinde ve emeklerini sömürerek kurmuş olan Modern asrın Fıravunları, Nemrut ve Karunlarıdır!   Biz, zalim ve zorbaların yaptıklarını onaylamayacağımız gibi, onlarla birlikte yatıp kalkanları, onlarla iş tutanları, onların namı hesabına çalışıp dünyada fitnenin yayılmasına sebep/zemin hazırlayanları da hiçbir zaman sevmeyeceğiz. Biz, Mazlum için üzülürüz. Evet, dünyanın en ücra köşesinde hürriyetleri ellerinden alınmış olan her kim varsa; onların yanında; gaspçı, sömürgeci, zalim, gaddar, acımasız merhametsiz herkesin de karşısında olup hasmıyız aynı zamanda!   Al-i İmran süresinin 153'nci ayetinde, Aziz ve Celil olan Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: " O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Allah) size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Evet, burada önümüze birden fazla hüküm ve prensip çıkıyor: " 1- Peygamberin (s.a.v) emrine itaat. 2- Sıkıntı veya savaş zamanında meydandan kaçmanın, nahoşluğu, 3- Bundan dolayı, Allah'ın vermiş olduğu keder ve Sıkıntılar. 4- Elde olanların zayi olması, geri alınması, 5- Başa gelen bela ve musibetler!... 6- Allah’ın, her şeyden haberdar olduğu hakikati!   Aman Allah'ım! Bu ayette ne kadar hakikat, ne kadar ilke ve prensip zikretmişsin ki, tümü yarın ya lehimize ya da aleyhimize cereyan edecektir. Şimdi bu ayeti kerimede, çıkaracağımız her bir iyi ders, bizim lehimize fayda olarak döneceği inancındayım. Yukarıda sayılan altı maddeye riayet ve itaat edilmediği zaman; olup biten her olay/hadise aleyhimize cereyan edip bizi maddi ve manevi zarara/ziyana sokacaktır. Evet, Allah'a (c.c) ve O'nun Resulü'ne itaat eden her müminin derdi davası, davası da derdi olup ve o derdini bir yük gibi sırtında taşır, hiç bıkmadan usanmadan.   Sonrası ise, nerede bir haksızlık o, orada. Nerede bir zulüm o, oraya ya koşar ya da tepkisini ortaya koyar. Aziz ve Celil olan Allah'a iman eden her kul bilir ve inanır ki; dünyayı fitne ve fesaddan temizleyip, vahyin nuruyla inşa etmek onun vazifesidir... "Rabbimizin bu ayetlerine kulak verelim: "O halde hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün hâkimiyet sadece Allah’ın oluncaya kadar o kâfirlerle savaşın. Şayet küfür ve isyandan vazgeçerlerse, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını görmektedir. Enfal,39.   Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur. Bakara,193 Peki, bu vazifeyi kim/kimler yapacak ki; zalimlerin zulmü son bulup, mazlumun ahı dinsin?   İşte Cenabı Allah, bu vazifeyi hepimize tevdi eylemiştir. Gerek güç, gerek söylem ve gerekse kalem ve tavrıyla; küfre ve zulme karşı durmak, başta iman edenlerin dolayısıyla zulme karşı olan herkesin vazifesidir. Dünyanın mevcut gidişatına sevinmediğimizi, bilakis çok üzüldüğümüzü bir kez daha buradan belirtmek isteriz!
SEVİNMEK Mİ ÜZÜLMEK Mİ?
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.