Reklam Alanı

HUZUR EVLERİ DEĞİL HÜZÜN EVLERİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
İslam dininin kural ve prensipleri toplumsal hayattan tecrit edildiği yirmi birinci yüz Yılda, başta aile kurumu olmak üzere; hayatın birçok alanında büyük yaralar açıldı. Saf Anadolu toprağının mayasıyla yetişen nesillerin birçoğu, tahsil için gittikleri Avrupa mekteplerinde; istisnalar hariç, birçoğu memleketlerine döndüklerinde, anne babalarını beğenmedikleri, kendi öz değer yargılarını hiçe sayarak onları gericilikle yobazlıkla itham eder hale geldiler. Kadim medeniyetimizde, dar-ül acezeler vardı. Yani kimi kimsesi olmayan, yaşlı ve bakıma muhtaç olanlar için; söz konusu koruma veya bakım evleri faaliyet gösterip, o insanların mağdur olmamaları sağlanırdı. Oysa günümüzde, huzur evleri adı altında faaliyet gösteren mekânlarda bulunanların çoğunun, çoluk çocuğu ve yakın akrabaları vardır. Modernite belasının insanları esir almasıyla birlikte; evlere yeni gelen gelinlerin birçoğu, evde kaynana veya kayınbaba istemediklerini şart koşar hale geldiler. İsterseniz gidin huzur evlerinde kalanlara; neden orada bulunduklarını, çocuklarının olup olmadıklarını, huzur bulup bulmadıklarını sorun. İnanın alacağınız cevapları tüylerinizi diken diken edecektir. Neresi huzur evi yavrum diyecekler. Hüznün, özlemin, itilmişliğin, terk edilmişliğin olduğu yerde huzur olur mu? Huzur ve sükûnet bulunur mu? Ama gelin görün ki, bu acı gerçek yaşadığımız kadim coğrafyanın kara talihi haline gelmiştir. Bayramdan bayrama giden veya gitmeyi bile aklından geçirmeyen hayırsız evlatlar, bidayete nasıl bir terbiyeyle yetiştiler ki; bu kadar gaddar, merhametsiz, acımasız ve vicdansız olup yaşlı anne babalarını bu gibi yerlere terk eder oldular? Tarihini tam hatırlamamakla birlikte, yanılmıyorsam yirmi beş yıl önce Urfa’mızın kenar bir mahallesinde şöyle bir olay yaşanmıştı. Uluslararası nakliyat işiyle uğraşan adamın babası trafik kazası geçirir ve her iki atağı kesilir. Tedavi falan derken babası iyileşir ama yatalak tabi. Can yakan olay bundan sonra başlar. Adam iş yurt dışına çıkar. Uzun bir zaman dönmez. Adam yurt dışına gittikten sonra, eşi kocasının iki ayağı kesik olan babasını bir arabaya bildirip bir harabeye atıp terk eder. Ve kocasına da babasının öldüğü haberini bir şekilde ulaştırır. Harabeye mahkum olan adamcağız gelen giden mahalle çocukları tarafından delidir diye taşlanır. Gariban yaşlı her tarafı yara bere içinde kalır ve kafayı oynatır. Adamın oğlu yurt dışından döner. En küçük kızı babasına; annesinin dedesini bir arabaya bindirdiğini söyler. Tabi adam babasının öldüğüne inanmış bir kere. Bir ara çarşıda gezerken bir arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı kendisini babasının ölmediğini, eşi tarafından atıldığını söyleyince adamın dünyası yıkılır. Derken gider babasını bulur ve hastaneye götürüp yaralarını günlerce tedavi eder. Babası iyileşince, bir ziyafet verir ve eşinin ailesini davet eder. Sonra da babasını alır içeri getirir. Tabi herkes donup kalmıştır. Nasıl olur ölen adam dirildi mi diye. Tabi olay Uzun, kısaca adam karısını orada boşar ve ailesine teslim eder. Değerli dostlar, huzur evleri denilen mekânları küçümsediğim falan anlaşılmasın. Demek istediğim çoluk çocuğu olduğu hâlde, anne babasını sırf eşi veya çocukları kabul etmedikleri için götürüp huzur evlerine atanların huzur yüzü görmemeleri. Hüznün ve acının olduğu yerde, huzur olur mu? Hiç kimi kimsesi olmadığı için, huzur evlerinde bulunanlara diyeceğimiz bir şey yok. Allah onlara sabır ve metanet versin. Peki çocukları olduğu hâlde oralara terk edilip ve hiç semtlerine uğranılmayan yaşlılara ne demeli. Kısaca o mekanlara gidip, o dertli insanlarla konuşmak lazım. Bir ah binlerce sitemlerinin olacağı kesindir. Rabbim hepimize salih ve hayırlı evlatlar ihsan eylesin.
HUZUR EVLERİ DEĞİL HÜZÜN EVLERİ
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.