Reklam Alanı

ŞANLIURFA'DAN MISIR'A BİR İYİLİK YÜRÜYÜŞÜ! (II)

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Mısır izlenimlerimizin ikinci kısmına devam ediyoruz. 

Bize tercümanlık eden kardeşinizi evine yakın bir noktada bırakıp, kaldığımız eve geçtik. Saat 23:00 civarında idi. Bir şeyler atıştırdıktan sonra, akşam ve yatsı namazlarını cem ettikten sonra; ertesi günün programı ile ilgili istişaremizi yapıp odalarımıza çekildik. Sabah namazımızı eda ettikten sonra, hemen yan binanın bir katında kalan Konya grubu (RİBAT DERNEĞİ)'daki arkadaşlar bizi kahvaltıya davet ettiler... Davetlerine icabet edip, birlikte kahvaltımızı yaptıktan sonra; onlarla vedalaşıp İsmailliye kentine doğru yola koyulduk! 160 km'lik yolculuğumuz kazasız belasız bitti. Bir önceki gün Kahire merkezde satın alınmış olan battaniye ve çadır yüklü üç tır ile; un yüklü iki tır toplamda beş tırlık konvoyumuz sahada hazır bekliyordu. Sıra; Refah sınır kapısından Gazze'ye göndereceğimiz yardım tırlarının çekim ve sevkiyatına gelmişti! İnfak-der başkanı Mehmet Ali Parlak, Gazze koordinatörü İdris Yurtçak, İyilik Sensin-Der başkanı Mevlüt Bayraktar ve BİRYOL-DER başkanı bendeniz Nusret Yılmaz; her birimiz, bize ayrılan gerek çekim gerekse konuşma vazifesini ifa ettikten sonra; yardım Tırlarımızı dualarla Refah sınır kapısına doğru yolculadık. 

Haliyle bizim, İsmailliye kentindeki vazifemiz de bitmiş, geri Kahire'ye dönmemiz lazımdı. Zira gün batımından önce, ziyaret etmeyi planladığımız birkaç yere uğrayıp; akşam namazından sonra, tekrar bize tercümanlık edecek olan kardeşimizi alıp, Şehit ailelerini ziyaret etmeye çıkacaktık...

Kahire'ye vardığımızda, gün batımına iki saate yakın bir Zamanımız vardı. Tabi gideceğimiz yerler birbirlerine biraz yakın olsalar da; on beş milyon nüfuslu ve trafik ışıklarının olmadığı bir şehrin trafik keşmekeşinde bunu hesapladığınızda, beş dakikalık bir zamanın bile ne kadar çok değerli olduğunu anlamak için yeterlidir!

Gazzeli Rehber kardeşlerimizle birlikte, bize tercümanlık yapacak Ş.... kardeşimizi de aynı noktadan alıp; Şehit ailelerimizi ziyaret etmek için hareket ettik... Şehit aileleri ziyaretimizin ikinci ve son gecesi. Çünkü Kahire İstanbul seferi yapan uçak biletlerimiz gece saat: 03:30'da kesilmişti. Onun için tabir caizse, zamanla yarışmamız lazımdı. 

Kahire'nin dünyaya fazla görünmeyen karanlık yüzünün kenar bir mahallesi... Bozuk yollar, bir binanın girişi. Rehberimiz Ahmet, bize öncülük ediyor, içeri giriyoruz. Daracık iki iki göz oda. Daha önce ofis olarak kullanıldığını öğrendiğimiz bu yerde, Meryem bacımız kızıyla yalnız yaşıyordu! Meryem bacımız, bir kızından başka kimsesi kalmamış, kendisi de hem kafa tasından hem kulaklarından hem ayaklarından çok büyük darbeler aldığı için; birçok operasyon geçirmiş. Ayağa pek kalkamıyordu. Kulaklarının biri duymuyor, göz ferleri kendi ifadesiyle yeni yeni düzelmiş, kafa tasının yaraları biraz iyileşmiş, sağ ayağı ise hala sarılıydı. Tam tesettürlü olan Meryem bacımızla, tercüman aracılığıyla; başına gelenleri kısaca öğreniyoruz. 

Çok çok çok trajedik hadiseler, içimizle birlikte dışımız da yandı desem yeridir. Nakdi emanetini teslim ettikten sonra; gızlerimiz yaşlı, üzgün bir şekilde Meryem bacımızla vedalaşıyoruz!

Başka bir evin konuğu oluyoruz. Nur isimli bacımız, Süheyb isimli oğluyla yalnız kalmış. Eşi Şehit olmuş. Süheyb daha 11 yaşında, ama çok olgun ve sevecen bir çocuk. Onda geleceğin Ebu Ubeyde'sinin işaretlerini gördüm. İnfak-der Gazze koordinatörü İdris bey, Süheyb'e Kur'an okumasını bilip bilmediğini sordu? Süheyb, insan suresinden birkaç ayet okuyunca, bizi pişirdi desem yalan olmaz. Sanki okuyan bir çocuk değil de yaşlı başlı bir kariî! Maşallah barekeAllah! Meryem bacımızla da biraz dertleştikten sonra, vedalaşıyoruz. Bu sefer ki adresimiz, on iki şehid ailesinin kaldıkları Kahire devlet misafirhanesiydi. Yukarı çıktık, uzun bir salon ve kadınlı çocuklu bir kalabalığın bizleri beklediklerini gördük. Hangi birini yazayım ki bilemiyorum. Hepsi ailelerinden birçok Şehid veren insanlar, yüzlerinde ise hicab, tebessüm ve tevekkül'den başka bir eser görmek mümkün değil!

Gazze'nin asil ve izzetli Müslümanları, insana güven ve teslimiyet öğretiyorlar adeta... Oradan başka bir odaya geçiyoruz. Bir sürü Şehid çocukları, yani ümmetin yetimleri... Ümmetin emanetleri... onlarla biraz oturum hasbihal ettik, çocuklarla şakalaştık, ağladık, ağlaştık. Bizi ikramasız bırakmayan bu asil insanlarla, gözlerimiz yaşlı olarak veda etmek zorunda kalırken; aklımız ve fikrimiz ise onlarla kaldı...

Devam edecek!

ŞANLIURFA'DAN MISIR'A BİR İYİLİK YÜRÜYÜŞÜ! (II)
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.