Kapitalizmin ön gördüğü dünya düzeni, bir avuç azınlığın mutlu; çoğunluğun ise ekmeğe muhtaç olarak yaşamasıdır... Çark böyle dönüyor. Zira Kapitalizmde, gerektiği zaman fabrikalar kapatılır, beyaz kadın ticaretine baş vurulur. Hangisi çok kâr getirirse, ona yönelir! Modern çağda, Kapitalizmin özellikle kadınlar üzerinden toplumda meydana getirmiş olduğu, tahribatlara bakıldığında; toplumsal, ailesel, maddi ve manevi felaketin büyüklüğü kendiliğinden anlaşılır/görülmektedir.
Neden peki?
Çünkü, Allah’ın dini İslam’a dayanmayan tüm ideolojiler, izimler, düzenler; insan idrakine giydirilmiş olan ateşten birer gömlekten başka bir şey değildir!
Yüz yıldan beri, yaşadığımız topluma bakıldığında; ülkenin kaymağını yiyen bir azınlığın söz konusu olduğu; ezilen, hor ve hakir görülen, seçimden seçime oy deposu olarak semtine uğranılan bir çoğunluğun olduğu görülmektedir.
Tekrar peki neden?
Çünkü âdil bir paylaşım, âdil bir düzen, insanlar arasında âdilce bir davranışın olmadığından kaynaklanır bunlar!
Üstat Necip Fazıl'ın şu dörtlüğü, içinde yaşadığımız durumu ne kadar güzel özetlemektedir:
Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç;
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Evet, kurtların dahi yapamadıkları taksimi, bugünün insanları yapmaktadırlar. Hem de yasalarla, dayatarak!
Balığın tırmandığı kavaktan, tarih bahsetse de etmese de İnanç ve ilim mahpus olduğu müddetçe; bu düzen böyle devam edecek gibi görünüyor.
Peki, çözümü yok mu bu işin? Elbette ki vardır.
Toplumsal bir değişim ve dönüşümün olmasıyla mümkün olacaktır ancak. Kolay mı olacak? Hayır, hiçbir şey; bedeller ödenmeden elde edilemez.
Çalışmayana kim ücret verir ki?
O zaman, öncelikle herkesin; kendi kendini hesaba çekmesi, tabir caizse fabrika ayarlarına geri dönüş yapması lazımdır. Öyle oturulduğu yerde, hiçbir şey kendiliğinden olmuyor, olamaz da.
İslâm âlemine bakın, körfez ve Arap ülkelerinin; petrolün nimetlerinden dolayı sarhoş olup kendinden geçmeleri tam bir felakettir. Hemen yanı başlarında, Gazze'de Müslümanların üzerine bombalar yağarken, onlar kılını bile kıpırdatmıyorlar. Öyle ki Servet ve şehvet çılgınlığıyla, azgın ve doyumsuz nefisleriyle Avrupa'yı çoktan sollamış durumdalar. Küçücük beylik ve devletçilik halinde olan bu ülkelerin hemen hepsinin ipleri, ABD ve Avrupalı sömürgecilerin elindedir... Hoşt deyince, kuyrukları üzerine otururlar. Bunlar, zalimlere karşı yumuşak, Müslümanlara karşı acımasız hale gelmişler...
Firavuni taksimatın olduğu bir dünyada, bir sınıf insanın tokluktan, diğer sınıf insanın ise açlıktan öldükleri vakadandır. Günümüzde bunun milyon örneği vardır... Yer altı zengini olan Afrika ülkelerine bakın, insanların çoğunun açlıktan öldüklerini bilmeyen var mı?
Sözü fazla uzatmadan, hepimizi bekleyen hesap gününün olduğunu unutmadan; Rabbimizin şu uyarısına kulak verelim:
"Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz." (Enbiya/47)
Zalimler istedikleri kadar, zalimleşsinler.
Kafirler istedikleri kadar inkâr etsinler.
Modern Firavunlar ve Nemrutlar istedikleri kadar, servetleriyle, Makam ve güçleriyle şımarıp oyalanadursunlar! Hepsini bekleyen çetin bir gün vardır.
Son bir hatırlatma: "Yaşadığımız ülkede, 196 bin küsür ₺ maaş aldığı halde yetmez diye dert yanıp; 14.400₺ alan emekliye, alay edercesine neyine yetmez ki diye sabır ve kemer sıkmayı tavsiye edenleri; onlara bu zemini hazırlayanları, Allah’a havale ediyoruz! Eminim sizde, aynı düşüncedesinizdir!
Kalın sağlıcakla efendim.
0 Yorum