Müslümanım ve insanım diyenin yolda olması lazım. Hak hukuk gözetenin yolda olması lazım. Kendini bilen, ahlak ve onur taşıyanın yolda olması lazım. Yol, insanı; insan da eder, perişan da... Yolda olmayanların, sağa sola savrulanların yüzündendir; dünyadaki, enkazlar ve yıkımlar.
Nefsini bilmek, Rabbini bilmesi içindi... İnsan, ya insandır; ya da nisyanın esaret zindanında ömrünü tüketen bir hiçtir. İki çeşit hiç vardır: Birincisi, Fenafillah olarak, hiç olan. İkincisi, fenafiddünya olarak hiç olandır ki; bu hiçlik ebedi hüsrandır!
Fenafiddünya olan insan, modern deyimle; sekülerizm bataklığına saplanıp hayatını karartan kişi/kimsedir! Yolda olmak demek, sırat-ı müstakim üzere olup; teorik değil, pratik yaşamın her kademesinde kitaba ve Resul (s.a.v)'e tabi olmaktır. Yolda olmak; gösterişsiz, karşılıksız, riyasız, hiç kimsenin kınamasından korkmadan; ilahi davayı, dâvet vazifesinden hiç bir zaman geri durmamaktır.
Yolda olmak; adam gibi adam olmaktır. Emin ve karakter, sahibi olmaktır. Menfaati söz konusu olsa da; zarar ve ziyanı, aleyhinde cereyan edecek bir konu olsa da; hak ve adaletten ayrılmamaktır. Aliya İzzetbegoviç ne güzel özetlemiştir yolda, olmayı: "yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak lazımdır. Evet, idealist olduğunu iddia eden her insanın, hakkın emrine amade olmaktan; şartlar ve ortam ne olursa olsun, insan, ve müslüman fıtratına mütabık hareket etmesi lazımdır!
Kıvırmaya, yan çizmeye, geçici bir menfaat için iki büklüm olmaya ne gerek, var ki? Üç günlük veya iki nefeslik dünya hayatı için; yoldan çıkmak, yolu terk etmek, sağa sola savrulmanın geçer bir yanı/yönü var mıdır?
Gelinen noktada Ümmet'in yetiştirmiş olduğu neslin kahır ekseriyetinin, yolda olmadığını hep birlikte seyrediyouz. Namazı terk eden, şehvetlerinin peşinden koşan, hak hukuktan bihaber olan, yüzü batıya/batıla dönük olan bir nesille karşı karşıyayız! Aziz ve Celil olan Rabbimiz, bize yolu terk edenleri şöyle tanıtmaktadır:
Ama onlardan sonra öyle kötü bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler. Bunlar, helâk çukuruna düşerek yaptıkları bu azgınlıkların cezasını göreceklerdir. (Meryem/59)
Şimdi bu ayetin üzerinde uzun uzun düşünmek zorundayız. Biz yolun neresindeyiz. İlahi Murad'a göre hakkın yolunda mıyız, yoksa şehvetlerinin peşinden sürüklenen yolsuz, idealsiz, davasız, gayesiz, dünyaya neden gönderildiğini bilmeyenlerin dümen suyundan gidenler gibi boşu boşuna koşanlardan mıyız?
Aziz dostlar, sözün özeti şudur: İnsan ya yolda olup Âdem'den Adam olacak. Ya da şeytanın allayıp pulladığı hayali ve yalan vesveselerinin girdabında kaybolup gidecektir! Yol yakınken yolda olmak gerek. Yolsuz insan, nisyanının, esiridir. Unutmyalım ki, "insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm/39)
Kalın, sağlıcakla!
0 Yorum